5~Tehdit

28.2K 1.3K 27
                                    

Geç geldi ama :( Umarım beğenerek okursunuz :) İyi okumalar :))

İnsan sesleri uğultu halinde kulaklarıma doluyordu. Nefes almayı dahi unutmuştum adeta. Kalbim sıkışıyordu... Ve duygularımın temsili halinde bir gözyaşı damlası bütün gücümle hapsettiğim gizli yerinden kurtulup aşağıya doğru süzüldü. James kendini benden uzaklaştırırken kaşlarını çatmış yüzümü izliyordu. Bense mideme yumruk yemiş gibi bakıyordum ona.

İlk öpücük... Evet, ilk öpücüğüm benden nefret eden bir barbar tarafından çalınmıştı. Hızla elimin tersi ile gözyaşımı sildim. Ona ısrarla katılmak isteyen düzinelerce yaşı durdurmak için kendimi sıktım. Tekrar kendime geldiğimden emin olduğumda gözlerimi açtım ve James'i aynı halde beni izlerken buldum. Dişlerimin arasından, tıslamaya benzer bir şekilde 'Buradan derhal gitmek istiyorum. Zaten isteğini gerçekleştirdim. Daha fazla maskaranız olamam.' James bir an daha bana baktı ve başını kalabalığa çevirdi. Eline ne ara aldığını kavrayamadığım altın işlemeli kadehi havaya kaldırıp olanca gücüyle bağırdı. Buna bağırmak değil ulumak denirdi. 'Kadınımla beraber ayrılıyoruz. Bize bu anda eşlik ettiğiniz için size minnettarım dostlarım. Şölen devam etsin!' Herkes çılgınca onu alkışlamaya başladığında James kolumu sıkıca tutup beni devasa kapıya doğru yönlendirdi. Elimden ne ona engel olmak ne de sinirini bozacak tek kelime söylemek geliyordu. Sadece beni nereye götürüyorsa uyuşuk adımlarla onu takip ediyordum. Bir kapının önüne geldiğimizde cebinden bir anahtar çıkartıp kapıyı açtı. Beni sırtımdan itekleyip karanlık odanın içerisine adım atmamı sağladı. Ardından da kendisi içeriye girip kapıyı kapattı. Karanlığa gözlerimi yavaş yavaş alıştırmaya çalışırken onun hışırtılar eşliğinde bir şey aradığını anladım. Bulamadığında bir küfür savurdu ve sandık olduğunu tahmin ettiğim cisme bir tekme attı. Korkmuyordum onun öfkesinden. Sadece izliyordum. Benden her şeyimi çalıyordu emin adımlarla. Önce evlendiğim adam konumu çalmıştı ardından da ilk öpücüğümü. Cılız bir ışık odayı aydınlattığında düşüncelerimden sıyrıldım. James elinde tuttuğu mumla bana yaklaşıyordu. Tam önüme geldiğinde durdu ve mumu yüzüme doğru yaklaştırdı. 'Bu gece burada kalacağız. İkimizde yatakta uyuyacağız. Biri odaya gelirse ve ayrı yerlerde uyurken görülecek olursak sana sunduğum sabır tamamen ortadan kalkar. Beni anladın mı?' Kaşlarını çatmış şüpheli gözlerle beni süzüyordu. Cevap vermek yerine başımı onaylarcasına salladım. Bugün daha fazla karşı çıkacak gücüm kalmamıştı. James üstündeki gömleği ve binici çizmelerini hızla çıkarttı ve örtüyü kaldırıp yatağa uzandı. Tedirgin gözlerle onu süzdüm. Sonunda üzerime sardığı kelti çözüp elbiseyle kaldığımda yatağa yöneldim. James'den kalan küçücük alana uzandığımda mum ışığı söndü. Gözlerimi kapattım ve bir an önce uykuya dalmak için dua etmeye başladım. Daha fazla düşünmek istemiyordum. Çünkü düşündükçe içine düştüğüm durumun çaresizliği beni boğuyordu. Dualarıma buradan kurtulmayı da ekledim hızlıca. Belki bir ihtimal babam beni kurtarmaya gelirdi. Ama içimden bir ses kızının İskoç bir adamla evlendiğini öğrenen Baron Stoneville'in asla beni kurtarmaya gelmeyeceğini fısıldıyordu üzgünce kulağıma. Gözümden bir damla yaş daha düştü. Hıçkırmamak için dudaklarımı birbirine sıkıca bastırdım. Bunu yaparken kesinlikle dudağımı kanattığıma emindim. Hızla yan tarafımın üzerine dönerken bu durumdan kurtulmamın tek yolunun içimdekilerden kurtulmak olduğunu fark ettim. Derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım 'Sen Mckane, daha birkaç gün olmasına rağmen benden birçok şey çaldın. Evliliğimi, ilk öpücüğümü, babamın gözündeki itibarımı ve belki de aklıma gelmeyen daha birçok şeyi. Ama bunların yanına kalacağını sanma. Sen asla benim kocam olmayacaksın. Seni kendi ellerimle öldüreceğim. Ve bugün bana dokunmadın diye sana bir sempati beslemeye başladığımı sanma. Bunun da o adi planlarından birisi olduğuna adım gibi eminim.' Yatağın onun yattığı tarafında hafif bir hareketlenme oldu ve birden beni sırt üstü çevirip üzerime uzandı. Karanlıkta gözleri parlıyordu ve göremesem de çok sinirlendiğini anlamıştım. Alnını alnıma dayadı ve hırlarcasına konuştu 'Bana bak İngiliz kız, sana bunu sadece bir defa söyleyeceğim ve tekrar etmeyeceğim. Senden çaldıklarım babanın birçok aileden çaldıklarının yanında değersiz kalır. Senin babanın gözündeki itibarına gelecek olursak... Umurumda dahi değil. Aslında bunun iyi bile olduğunu söyleyebilirim. Stoneville haberi aldığında sinirinden kudurmuş olacak. Ve son olarak, senin gözünde iyi biri olarak görünmek istemiyorum. Sana şu an dokunmuyorsam bu senin değerinin benim gözümde zerre kadar olmadığını gösterir.' Tam üzerimden kalkmak üzereyken geri döndü 'Sana bir tavsiye daha, beni kötü biri olarak gör. Çünkü daha öyle şeyler yaşayacaksın ki bu günlerine dua edeceksin.' Ardından yatağın diğer tarafında yuvarlandı. Ona sırtımı döndüm ve gözlerimi tekrardan sıkıca kapattım. 'Öldür beni Tanrım.' Diye fısıldadım ve bu dileğim için affedilmeyi istedim. Çünkü ölmezsem bana ölümden beter bir hayat yaşatacaklardı. Bir kez ölmeyi her gün ölüp ölüp dirilmeye tercih ederdim.

***

Sabah yüzüme vuran ısrarcı gün ışığı ile göz kapaklarımı araladım. Yatağın diğer tarafına kaçamak bir bakış attığım da James'in horultular eşliğinde uyuduğunu duydum. Yataktan kalkmak için bir hamlede bulundum ama kalkamadım. Çünkü sevgili öküz kocam tınlarca ağırlığındaki kolunu üzerime atmıştı. Huzursuzca kıpırdanmama rağmen hiç istifini bozmadan uyumaya devam ediyordu. Elimi olabildiğince kaldırdım ve karnını dürtükledim. Ama nafile... Hala uyuyordu odun herif. Dürtüklemeyi bırakıp tırnaklarımı batırdığımda hızla yataktan doğruldu ve boğazıma yapıştı. Gözleri kan çanağına dönmüş ve saçları darma dağın olmuştu. 'Ne yaptığını sanıyorsun sen?' diye yüzüme doğru bağırdığında ifademi korumaya çalışarak 'Kalkmaya çalışıyorum.' diye mırıldandım. Ellerini boğazımdan çekip ayağa kalktı ve tiksinir bir ifadeyle beni süzdü. 'Bunu bir defa daha yaptığında sağ çıkacağını garanti edemem.' Onun ardından yataktan kalktım ve odadaki aynanın başına gittim. 'Desene bunu sık sık deneyeceğim.' Aynadan ona baktığım da gözlerini devirdiğini ve giyinmeye başladığını gördüm. Saçlarımı basit bir örgüyle topuz yaptım ve kapıya doğru ilerledim. Ama James yine karşı çıkıp beni durdurdu. 'Dur. Önce halletmem gereken bir iş var.' Meraklı gözlerle ona bakıyordum. Yavaşça kılıcını çıkarttı ve yatağa yöneldi. Bütün duyularım senden bıktı ve seni öldürecek diye bas bas bağırıyordu. Buna rağmen James kılını boşta kalan eliyle kavradı ve hızla avcunun içini kesti. Kan damlaları beyaz çarşafa dökülürken ifadesiz gözlerle onu izliyordum. Sonunda elini bir bez parçasına sildi ve onu yanmakta olan şömineye fırlattı. Tekrardan yanıma gelip kapıyı açtı ve kolumu kavrayıp beni de beraberinde dışarıya sürükledi. Dün dikkat etmediğim ama bugün gün ışığında görkemli görünen koridorlardan geçip bir avluya vardığımızda beni kadın kalabalığının arasına itti ve içlerinden yetkili gibi görünen kadına bakıp 'Bu kadına günde sadece bir somun ekmek verin ve istediğiniz işte çalıştırın.' Kadın James'in sözleri üzerine hızla başını eğdi 'Tabi efendim.' Mckane emin adımlarla yanımızdan uzaklaştığında kadın saçımı tuttuğu gibi beni yere fırlatı. Yere eğilip çenemi kavradı ve yüzüne yaklaştırdı 'Bir İngiliz olduğunu duydum. Aramıza hoşgeldin.' Ardından başımı hızla geriye itti 'Bütün bulaşıkları yıkaman gerekiyor. Eh dün şölen vardı. Baya bulaşık birikti. Biz kahvaltımızı yaparken sen de onu hallet.' Şaşkın gözlerle kadına baktım 'Benim de karnım aç. Kahvaltı yaptıktan sonra yaparım.' Deyip hızla ayağa kalktığımda kadın bir kahkaha patlattı 'Senin yemeğini ne zaman yiyeceğine ben karar veririm. Şimdi bulaşık yıkayacaksın.' Sözlerini bitirmesiyle beraber beni tek başıma koca bir yığının önünde bırakıp uzaklaştılar. Arkalarından bildiğim bütün küfürleri mırıldandım. İsyan etmenin bir faydası olmadığını anladığımda kollarımı sıvayarak bulaşıklara giriştim. Bir iki çanal yıkadıktan sonra elime gelen süslü bıçak ile aklım başıma gelmişti. Etrafı kaçamak bakışlarla kolaçan ettim ve bıçağı elbisemin kol kısmına sıkıştırdım. Alaycı bir gülümseme yüzüme yayılırken isterik bir kahkaha atmamak için kendimle savaş veriyordum. James Mckane, anlaşılan Isabella Stoneville'i fazla hafife aldın...

RehineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin