Yeni bölüm geldi :) Açıkçası Danielle adlı hikayede belirttiğim gibi haftada bir bölüm yazmayı planlıyordum. Ama sizlerden gelen beğeni ve güzel yorumlar sonucunda bölümü erkenden yazmaya karar verdim. Umarım beğenirsiniz ve yorumlarınızı eksik etmezsiniz :) İyi okumalar :))
James perdenin arkasında kaybolur kaybolmaz küvetin içinden fırlardım. Yaptığım hamleyle su her yere sıçramıştı ama bunu umursamadım. Kenarda bıraktığım battaniyeyi etrafıma sararak kurulanmaya çalıştım. Vücudum hala nemli iken bölmenin diğer tarafına doğru seslendim. 'Öhöm, şey James dolapta beyaz bir beze sardığım eşyalar var. Bezi açmadan bana getirir misin?' sesim zoraki kibarlığımı ele verircesine tiz çıkıyordu. Birkaç dakika sonra yataktan gıcırdama sesleri geldi ardından dolabın kapağının çıkardığı ses ve çok geçmeden ekose perde aralandı ve uykulu gözlerle kocam olacak İskoç göründü. Saçları uyuduğunu belli edercesine dağılmıştı. İçimden gelen düzeltme hissini bastırarak bana uzattığı eşyaları aldım. Ona çıkması için bir şey dememe kalmadan homurdanarak perdeyi çekiştirdi ve gözden kayboldu. Hızla elimdeki beyaz bezi açtım ve içindeki iç çamaşırlarını üzerime geçirdim. Ardından upuzun kumaş geceliği giydim. Buraya geldiğim ilk gün odaya gelen kızıl saçlı suratsız İskoç kız bunu elime tutuşturmuştu. O zaman bunu asla giymeyeceğimi söylesem de şimdi içten içe bir minnettarlık besliyordum kıza karşı. İşin aslı bana bu eşyaları gönderen efendisine karşı. Artık her kimse... Düşüncelerimden sıyrılıp battaniyeyi katladım ve kenara koyduktan sonra yatak odasının olduğu bölüme geçtim. James tekrar kendini yatağa atmıştı ve uyuduğunu belli eden düzenli bir soluk alıp verme hali içerisindeydi. Doğruca yatağın önünde bulunan sandığa ilerledim ve içini biraz kurcaladıktan sonra istediğim şeye ulaştım. Tahta saç fırçasını aldıktan sonra yatağın kenarına oturdum ve saçlarımı taramaya başladım. Annemin vefat etmeden önce söylediğini hatırladığım tek şey saç taramaktı. Buğday sarısı saçlarımı okşarken fısıldardı kulağıma 'Isabella, benim güzeller güzeli Bellam, güzel bir İngiliz leydisi her zaman bakımlı olmalıdır. Bunun için saçlar çok önemlidir. Mutlaka her gün saçlarını tara. Senin bu upuzun saçlarının ilgiye ve sevgiye ihtiyacı var.'Anneme ait aklıma kazınan tek anının bu olması içimi parçalıyordu. Saçlarımı okşayışını hala dün gibi hatırlıyordum. Gözlerimden süzülen bir damla yaş kucağıma düştüğünde ağladığımı fark ettim. Ama durmadım. Hızla saçlarımı taramaya devam ettim. Hatta o kadar hızlı tarıyordum ki saç tellerimin köklerinden ayrılmamak için attıkları çığlıkları duyuyordum adeta. Gözyaşlarım sel olup akarken birden elim hareket edemez oldu. Mckane tarağı tutan elimi tutmuş ve kendime yaptığım işkenceye bir son vermişti. Başımı önümden ayırmadan mırıldandım 'Tarağı geri ver.' Kollarımı tutup beni kendisine çevirdi ve eliyle çenemi kavrayıp başımı yukarıya kaldırdı. 'Kel bir kadın istemiyorum İngiliz.' Hırsla üzerine atıldım ve gelişigüzel yumruklarımı sallamaya başladım. Kimisi isabet ediyor kimisi boşa gidiyordu. Ama durmadım yorulana kadar vurdum ona. Canımın acısı kendini hissettirene kadar vurdum. Soluk soluğa başımı yastığa bıraktığımda dökecek gözyaşım kalmamıştı. James elindeki tarağı yere atıp kendi yastığına yattı. Bir süre mum ışığının dansını izledikten sonra düşünceli gözlerini bana çevirdi 'Sorunun ne?' İçimdeki hüzne karşın tebessüm ettim ona, acı bir tebessümdü bu. 'Senden nefret ediyorum.' Başını yavaşça iki yana salladı 'Hayır sorunun o değil. O zaten bildiğim bir şey ama seni şu an ağlatan tamamen farklı. Benden nefret ettiğini söylerken gözlerindeki öfkeyi kilometrelerce uzaktan okuyabiliyorum. Ama... ama şu an gördüğüm acı. Saf bir acı. Canını bu kadar yakan ne?' Söylediği sözlerin etkisiyle bir yanım içimi ona açabileceğimi söylüyordu. Diğer yanım ise bunun da onun sinsi planlarından birisi olabileceğini haykırıyordu. Sırtımı ona döndüm ve buz gibi bir sesle mırıldandım 'Umursamadığın şeylere burnunu sokma İskoç. Konuşmak değil uyumak istiyorum.' Hırsla yatakta döndü 'Uyu bakalım. Bunların hesabını sabah soracağım sana.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehine
Historical Fictionİntikam uğruna kaçırılmış genç bir İngiliz Leydisi, kalbi buzla kaplanmış İskoç bir adam...Sonsuz nefretten aşk doğacak mıydı peki?