Merhabalar :) Dün bölümü yükleyemedim çünkü bilgisayarla ilgili bir sorun yaşadım. Bu gün de hızlıca eksikleri tamamlayıp yayına hazırladım. Anlayışınız için teşekkür ederim :)) Okullar başladığı için ve yoğun programım nedeniyle bölümler hızlı gelmese de uzun yazmaya çalışıyorum :)) Umarım beğenerek okursunuz ve yorumlarınızı/votedlarınızı benimle paylaşırsınız :) İyi okumalar...
Dudaklarımda hissettiğim baskıyla gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Bu geçen seferki öpüşleri gibi inat uğruna ya da beni sinir etmek için yapılmış bir davranış değildi. Tutkuyla öpüyordu dudaklarımı. Şaşkınlığımı üzerimde atınca James'in iyi yanımda sıkıca tuttuğu ellerimi hareket ettirmeye çalıştım. Ama onun koskoca cüssesinin yanında benim cılız çabalarımın hiçbir faydası yoktu. Direnişim aralıksız devam edince pes edip dudaklarını dudaklarımdan ayırdı. Tam anlamıyla uzaklaşmamıştı hala nefesini dudaklarımın üzerinde hissedebiliyordum. İkimizde nefes nefese kalmıştık. 'Ne diye kıpırdanıp duruyorsun?' Gözlerim gözlerindeydi. Bir an ne söyleyeceğimi bilemedim. Ardından hızla gözlerimi kırpıştırıp kendime geldim 'Sen ne yaptığını sanıyorsun? Ben senin istediğin zaman, işine gelen amaçlarda kullanabileceğin bir insan değilim. Eğer bir daha bana dokunursan ya da öpmeye kalkarsan aklına gelmeyecek şekillerde senden intikam alırım. Bunu sana ödetirim Mckane!' James birkaç saniye daha gözlerime baktı. Anlamını çözmediğim bakışlar gittikçe yoğunlaşırken çenesinde atan damar daha da belirginleşti. Çevik bir hareketle üzerimden doğruldu ve kendi tarafına yuvarlandı. Kaslı sırtı odanın loş ışığında incelenmesi gereken harika bir yapıt gibi duruyordu. Başımı hızla iki yana salladım. Ona karşı içimde böyle hisler olmamalıydı. Şu an yaşadığım durum kadın olduğum içindi. Kadınsal duygular yüzünden James'in bana yaklaşması, beni öpmesi ya da dokunması içimde değişik daha önce varlığından dahi haberim olmayan hislerin ortaya çıkmasına neden oluyordu. Yoksa Tanrı aşkına benim bu İskoç'la ne işim olurdu.
Onun bana karşı takındığı umursamaz tavrı yok sayarak yavaşça yataktan doğrulmaya çalıştım. Vücudumun çeşitli bölgelerinde hissettiğim acı yüzünden gözümden yaşlar süzülüyordu. Ama kendimi tutup ağzımdan tek bir ses bile kaçırmadım. Yatakta oluşan hareketle James bana bakmadan homurdandı 'Yine bir yerini mi sakatlayacaksın İngiliz?' Bir kahkaha attım onun bu alaycı sözleri üzerine. Kaburgalarım da hissettiğim acıyla dudaklarımdan dökülen inlemeye aldırmadan 'Merak etme bu sefer beni dövebilecek kimse yok etrafta...' diye mırıldandım. Tekrar bütün gücümü toplayarak doğruldum ve pencerenin önüne kadar yalpalayarak ilerlemeyi başardım. Sonunda perdeye tutunduğumda sevinçten çığlık atmak üzereydim. Hızla perdeyi açtım ve loş odaya ışık girmesini sağladım. Işık huzmeleri pencereden savrulup odanın içine yayılırken James üzerindeki battaniyeyi hızla savurup kenara attı ve yataktan kalktı. Başımı dalgınca tekrar pencereye çevirdim ama aniden sanki beynimde şimşekler çakmış gibi korka korka tekrar başımı James'den yana çevirdim. Bir çığlık kopardım ve tekrar başımı pencereden tarafa çevirdim. Sırtım ona dönük bir şekilde ayağa kalkarak odanın çıkış kapısına doğru ilerlemeye çalışıyordum. Bir yandan da gözlerimi kapattığım için önüme gelen her cisme çarpıyordum Sonunda kapının koluna uzandığımda bir el tarafında hızla etrafımda döndürüldüm. James kollarımı sıkıca tutmuştu 'Gözlerini aç!' diye söylenip duruyordu. Başımı şiddetle iki yana salladım 'Asla, asla açmam!' 'Sana gözlerini aç dedim Isabella!' 'I-ııııııh asla açamam.' 'Açmazsan seni tekrar öperim. Bak baştan uyarıyorum.' Sıcaklığını gittikçe daha yakınımda hissediyordum. Anlaşılan şakası yoktu bunun. Önce sol gözümü ardından diğeri açtım ve James'in üzerine pantolonunu geçirmiş olduğunu gördüm. Derin bir nefes aldım. Rahatlamıştım. Ardından sinir dolup taşan bir sesle bağırmaya başladım 'Sen hangi akla hizmet yanımda üzerinde bir şey olmadan yatıyorsun?' Benim gittikçe tizleşen sesime karşın James sakince 'Amacımı söylemiştim. Senin hayatını kurtardım.' Konuşurken çatılan kaşlarına takılan gözlerimi zorlukla göğüs hizasına odakladım 'Tamam beni bırakabilirsin.' Yavaşça kollarımdaki ellerini çözdü. O dolaba yöneldiğinde sarsak adımlarla yatağa ilerleyip kendimi üzerine attım. Yan gözle Mckane'nin giyinişini izliyordum. Üzerini giyindikten sonra arkasını döndü ve beni süzdü. 'Akşama kadar iyileşsen iyi edersin. Bu gün verilecek ziyafette başköşede oturacaksın. Konuklarımız daha önce de tanışmış olduğun Robin ve Brandon.' İsimlerini duya duymaz yüzümde oluşan tiksinti ifadesine engel olamadım. Daha doğrusu olmak istemedim. O pislik adamlar kaçırılmama ön ayak olan insanlardandı. Uyuşukça battaniyeyi boynuma kadar çektim 'Bu gün bir adım daha atabileceğimi zannetmiyorum. Sevgili, uyuz İskoçlara ziyafete katılamayacağımı iletirsin.' Gözlerimi sımsıkı kapatıp sözlerime sıkı sıkı bağlılığımı belli edercesine battaniyeyle bütünleştim. Birden kuvvetlice çekilen ekose kumaş ellerimin arasından kaydı ve soğuk vücuduma hücum etti. Gözlerimi açmadan konumumu korudum. Yatağın yan tarafında hissettiğim çökmeyle kımıldanıp yan dönmek üzereydim ki James omzumdan tutu dönmemi engelledi 'O yemeğe katılacaksın. Benim sabrımı daha fazla zorlama. Yaşanılan olaylardan sana karşı içimdeki nefretten her hangi bir eksilme olduğunu da düşünme. Sen her zaman bir İngiliz ve adi Stoneville'in kızı olarak kalacaksın. Şimdi dinlen. Akşama doğru bir hizmetçi kız gelip giyinmene yardımcı olacak. Yemekte görüşürüz.' Sözlerini bitirdikten sonra hızla yataktan kalkıp kapıyı açtı. Kapının sinir bozucu kapanma sesi odada yankılanınca yavaşça gözlerimi araladım. Anlamlandıramadığım bir gözyaşı damlası yavaşça gözümden süzüldü. Elimin tersiyle ıslaklığı gidermeye çalışırken ne kadar aptal olduğumu düşünüyordum. Benden nefret eden bir adamdan hatta ve hatta benimde ölesiye nefret ettiğim bir adamdan etkilenmiştim. Öpüşünün beni ele geçirmesine izin vermiştim. Bana daha önce varlığından bile habersiz olduğum duyguları hissettirmesine engel olamamıştım ve dahası bu hoşuma gitmişti. Yataktan bacaklarımı acı verse de karnıma doğru çektim ve sarsılarak ağlamaya başladım. Babamın yaptığı iddia edilen olaylar yüzünden bu duruma düşmüştüm. İntikam için adeta bir değersiz bir eşya gibi oradan oraya savruluyordum. Kendime olan saygım gün geçtikçe un ufak olup ellerimin arasından uçuyordu. Buna dur demeliydim. Yoksa geriye benden eser kalmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehine
Historical Fictionİntikam uğruna kaçırılmış genç bir İngiliz Leydisi, kalbi buzla kaplanmış İskoç bir adam...Sonsuz nefretten aşk doğacak mıydı peki?