Merhabalar benim sabırlı ve değerli okuyucularım :) Uzun zamandır yazmadığımın farkındayım ve bu duruma üzülüyorum. Sizleri daha fazla bekletmek istemedim ve yeni bölümle karşınıza geldim. Her zaman bana destek olduğunuz ve yorumlarınızla aydınlattığınız için teşekkür ederim. Hepsine cevap vermeye çalışıyorum ve uyarılarınızı dikkate alıyorum :) Siz olmasaydınız bu hikaye buralara gelemezdi. 30000 e 50000 e sevinirken 70000 i aştık :) Evde sevinçten yerimde duramıyorum. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Umarım bölümü beğenirsiniz ve vote-comment ile beni destekleriniz. Bu arada son olarak geçen bölümü ithaf etmeye çalıştım isteyen okuruma ama wattpad bir türlü ismini çıkarmadı bu neden bu bölümü buradan kendisine ithaf ediyorum. Biraz geç oldu ama umarım seni mutlu etmiş olurum sevgili okurum :) @selinsl
Bir ay sonra...
Ellerimi ağzıma siper ederek banyo bölümüne koştum ve yerde duran kovaya eğilip öğürmeye başladım. Midem altüst olmuştu. James hızla ardımdan geldi ve saçlarımı toparlayıp sırtımı sıvazlamaya başladı.
'Hayatım hemen hekimi çağırıyorum. Bir haftadır böylesin. Geçecek diye beni avuttun ama artık sakin kalamayacağım.'
Ardından gür sesi odada yankılandı.
'Biriniz hemen hekim çağırsın. Derhal!!!!'
Odaya giren hizmetçi kızın titrek sesi kulağıma ulaştığında James'in yardımıyla ayağa kalkmaya çalışıyordum.
'Efendim hemen haber veriyoruz.'
Ayağa kalkmamla diz kapaklarımdan aşağısının karıncalanması ve gözümde siyah noktaların belirmesi bir oldu. Benliğim yavaşça bedenimden sıyrılırken James'in haykırışları kulağıma çok uzaktan geliyordu.
***
Gözlerimi açtığımda havanın çoktan kararmış olduğunun farkına vardım. Odadaki tek ışık kaynağı olan mum da neredeyse sönmek üzereydi. Yavaşça doğrulmak istedim ama yapamadım. Gözlerim belime kaydığında James'in yatağın kenarına bir sandalyeye oturmuş olduğunu ve başını karnıma yasladığını fark ettim. Uyuyakalmıştı. Saçları birbirine karışmıştı. Bu haliyle onu uzun süre seyredebilirdim. Midemin tekrar bulanmasıyla James'in omzunu dürttüm.
'James uyan.'
Boğuk sesimin ardından yavaşça gözleri açıldı ve anında doğruldu. Kendine gelir gelmez yatağın kenarından çıkardığı kovayı bana uzattı. Ben ölecekmiş gibi öğürürken sakince sırtımı ovdu. Başımı tekrar yastığa koyduğumda oldukça yorgun olduğumu hissettim. James alnımdaki teri bir beze silerken yüzünde daha önce görmediğim bir ifade geziniyordu.
'James, neyim var?'
'Önemli bir şey değil.'
Kaşlarım çatıldı.
'Neyim var dedim James?'
Yavaşça doğruldu ve pencerenin önüne doğru ilerledi. Perdeyi aralarken artık sabrımın taştığını fark ettim.
'James! Tanrı aşkına söyle neyim var?'
'Bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Ama bundan sonra daha dikkatli olma gerekecekmiş Bella.'
'Bu da ne demek oluyor?'
'Doktor artık kendine dikkat etmen gerektiğini söyledi.'
Çıldırmıştım. Bir türlü neyim olduğunu söylemiyordu. Hızla ayağa kalktım. Ve yanına doğru ilerlemeye çalışırken ayaklarımın uyuşukluğu yüzünden yalpaladım. James çevik bir hareketle düşmeden önce beni yakaladı ve göğsüne hapsetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehine
Historical Fictionİntikam uğruna kaçırılmış genç bir İngiliz Leydisi, kalbi buzla kaplanmış İskoç bir adam...Sonsuz nefretten aşk doğacak mıydı peki?