15. Bölüm Yalnız hissetmek

659 57 17
                                    

Min Jee ağzını yastığı ile kapatırken bir yandan duyguları dile getiriyordu.

"Yan tarafta! Yan tarafta!" Ha Neul ise banyodan yeni çıkmış, saçını havlu ile kurutuyordu. Min Jee'yi böyle mutlu görmek onu mutlu ederken bir yandan kıskandıyordu.

"Banyo sırası sende. Hadi bakalım." Min Jee yataktan kalktı ve seke seke banyoya gitti. Ha Neul saçını yana alırken güldü. İçi huzursuzdu. Dışı ne kadar öyle göstermese de şu an acı çekiyordu. Bugün eski duygularını karanlık köşelere gömdüğüne emindi oysaki. Elini yumruk yapıp kalbine götürdü. Neden kalbi bu kadar stresli atıyordu?

Dudağını ısırdı ve balkona çıktı. Enfes bir şehir manzarası karşısındaydı. Otelin tepede olmasından dolayı hafif esen rüzgar genç kızın saçlarını uçuşturuyordu. Hasta olmaması için havluyu başına koydu ve saçlarının rüzgarla temasını kesti. Boş gözler ile manzaraya bakmaya devam ederken arkasında kapı kapanma sesi duydu. Yerinde zıpladıktan sonra arkasını döndü ve kapının kapanmış olduğunu gördü. Açmaya çalıştığında açılmadığını fark edince içeri baktı. Min Jee hala banyoda görünüyordu. İç çekerek korkuluklara dayandı ve Min Jee'nin duştan çıkmasını bekledi.

Omuz üstünden manzaraya bakmaya devam etti. Burada biraz daha uzun bir süre kalmak isterdi.

Yan tarafın balkon kapısının sesini duyunca gözlerini o tarafa dikti. Balkonları arası mesafe 30-40 cm arasındaydı. Lu saçını havlu ile kurutarak korkuluklara yürüdü. Hala genç kızı fark etmemiş gibiydi. Ha Neul ise onu süzmeye başladı. Saçlarının ucundan akan damlardan tutun ki dudağının üstünde bulunan küçük yara izine kadar.

"Beni daha ne kadar süzüceksin?" Ha Neul dudağını yaladı ve cevap verdi.

"Bilmem." İkisi de birlikte güldü. Lu, Ha Neul'a yakın olan korkuluklara iki elini koydu ve genç kıza baktı.

"Ayağın nasıl?" Ha Neul bandajı ile sargılı olan ayağını iki kere sağa sola oynattıktan sonra gülümsedi.

"Çok büyük bir acı çekmiyorum. İyiyim."

"Bunu duyduğuma sevindim." Arkasını dönüp gidiyordu ki Ha Neul başından havlusunu uçurtarak genç adamı t-shirt'ünden tuttu. Ha Neul'un yanakları kızarırken Lu'nun gözleri büyüdü.

"Azıcık daha benimle kalabilir misin? Min Jee'nin duştan çıkmasını bekliyorum." Lu gözlerini yavaşça genç kıza çevirdi. Biraz daha kalabilecek miydi?

"Tabi..." Ha Neul ile kendi balkonları arasındaki boşluğa baktı ve karşı tarafa geçti. Ha Neul başta bu duruma şaşırmıştı.

"Yani orada durabilirdin..." Lu, Ha Neul'in yakınına atladığı için genç kızın yüzü, genç adamın gövdesinden sadece birazcık uzaktaydı. Lu yere eğildi ve oturdu.

"Böyle daha rahat konuşacağımıza inanıyorum."

Sehun çimenleri sularken biryandan Myung Hee'ye bakıyordu. Kızın sinir bozucu bir havası vardı. Ya da Sehun ona gıcık kapıyordu ve böyle düşünüyordu. Sonuç olarak sinir bozucuydu. Ve her nasıl bir şans ise her görevde bu kız eşi oluyordu.

"Bana o korkunç bakışlarını atmaktan vaz geç... Beni deli ediyor."

"Sende beni deli ediyorsun. Her şey karşılıklı."

"Ne güzel..." Myung Hee, yüzünü gecenin karanlığına kaldırdı. Sabahleyin açıldığı çocuğa şimdi bu kadar normal konuşması... Doğruyu söylemek gerekirse umursamıyordu. Daha da ilginç olanı umursamamasını bile umursamıyordu.

"Cidden çok rahat birisin..."

"Rahat değilim. Realistim."

"Realist..." Sehun düşünceli gözlerini toprağa düşen suya dikti. "Peki neden böylesin?"

"Neden mi? Eğer duygusal tarafım daha baskın olsaydı acı çekecektim. İnsanları önemseyecektim ve bir şeyleri önemsemek cidden külfetli bir iş."

"Bir yandan o kadar da zevkli değil mi?" Myung Hee anlamayan gözlerle Sehun'a döndü.

"Bunun neresi zevkli?"

"İnsanları önemsemenin tek nedeni onlara değer verip sevmen... ve sevdiğim insanlar için bir şeyler yapmak bence gayet zevkli." Myung Hee önüne gülerek döndü. Dudağını yalarken kıkırdadı.

"Neden seni seçtiğimi şimdi daha iyi anlıyorum Oh Sehun."

"Sehun ile nasıl gidiyor..?" Ha Neul, cam kapıdan bir kere daha içeri baktı ve yere oturdu.

"Nasıl gidiyor... olması gerektiği gibi?" Kendisi de bu konuda oldukça şüpheliydi. Acaba cidden gitmesi gerektiği gibi mi gidiyordu? "Senin nasıl gidiyor?"

"Yalnızlık içinde?"

"Nasıl yalnızlık içinde? Bence bu konuda şikayet etmemelisin." Dedi Ha Neul. Lu'nun böyle olmasının bir nedeni de bu yolu kendisinin seçmesiydi.

"Ben hep yalnız Ha Neul. Etrafımda kimse yok..." Genç kız adamı çenesinden tuttu ve kendine çevirdi. Bakışlarını karşı tarafın gözlerine ciddi bir şekilde dikmişti. Lu istemsizce yutkundu.

"Etrafında kimse yoksa yalnız hissedemezsin. İnsan kendini yalnız hissetmesi için önce etrafında birilerinin olduğunu fark etmelidir. Onlar gittiğinde asıl yanlızlık denen duyguyu tadarsın." Genç adam gözlerini kaçırıp gülümsedi.

"Bu da neydi şimdi?" Ha Neul tekrar ayağa kalktı ve içeriye baktı. Lu'ya cevap verme gereksinimi duymamıştı ama göğüsünü bir rahatlama hissetti. Sanki uzun zamandır bunu demek istiyordu.

"Tamam artık gidebilirsin."

"He? Hemen kovuldum mu?" Ha Neul, Lu'yu zorlan ayağa kaldırdı ve arkasından tuttu.

"Evet. İyi geceler." Genç adam kendi balkonlarına atladı ve içeri girerken son kez Ha Neul'a baktı.

"Neden seni seçtiğimi şimdi daha iyi anlıyorum Park Ha Neul."

We Meet AgainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin