2

680 9 1
                                    

Evet, ölüm konuşmak yasak çünkü çılgın hacker arkada­şımız Ali, ölüm süzlük kodu basıp hayatı hack'ledi. Hepimiz ölümsüzüz!"
"Şu an yerim inanılmaz rahat olmasa ayağa kalkar, seni camdan sallandırarak kodun işe yarayıp yaramadığını kontrol ederdim Oğuz." Ali başını hafifçe geriye atıp ensesini ayaklarıma yasladı. "Ama inan değmez."
"İki lira farkla kalbimdeki kırıklığı bir boy büyütm ek ister miydin Ali?"
Ali kendi kendine, "Şu geyik sıkmadı mı hâlâ?" diye mırıldandı. Sinan ve Oğuz aynı anda, "Hayır tabii ki," dediler. Sonra da, "O ha aynı anda!" diye birbirlerinin burnundan makas aldı­lar. Sonra Oğuz aniden beni şaşırtarak kanepede ayağa kalktı.
"Aman diyeyim bak Yaprak, Zeliş Sultan hep ne der biliyor m usun?" deyip dikkati üzere çekmek için hafifçe zıplamaya başladı.
"Bir kız üç şeye çok dikkat etmeli, yoksa çocuğu olmaz. Biiiir..." İşaret parmağını havaya kaldırdı. "Ayak... Soğuk yemeyeceksin. İkiii..." Orta parmağını havaya kaldırdığı an biraz daha hızlı zıplamaya başladı. "Bu kısım seni ilgilendiriyor Yaprak.
Kafa... Stres yapmayacaksın. Çocuğun olmaz bak. Üç... Koca. Koca bulamazsan da çocuğun olmaz sonuçta, koca da ön em -" Oğuz cümlesini tamamlayamadı çünkü az önce yerinden kalkmak istemeyen Ali, sineklik görevi görerek kanepede zıplayan küçük sineği duvara çarpmak suretiyle anında infaz etti.
Bir süre hom urdanan O ğuz'u, onunla dalga geçen Sinan'ı
dinlem ek zorunda kaldık. Ama arkadaş grubum uzun en sevdiğim özelliği olan "arsızlığın" premium versiyonunu kullandığımız için kavga sonrası üçüncü dakikada her şey normale dönüyordu. Ortalık sakinleşince odada eksikliğini hissettiğim Gökhan, yüzünde dem ir gibi bir ifadeyle oturm a odasına dramatik bir giriş yaptı. Norm alin aksine sakindi ama sakinliği
fazla şüpheliydi. O yüzden herkes susup Gökhan'ı izlemeye başladı. Ağır çekimde birkaç adım atıp elindeki telefonunu bize gösterdi. Ekranı tuzla buz olmuş, garantiden daha yeni gelmiştelefonunu... "64 gb'lık hafıza nasıl dolar ulan? 64 gb ne? D ertlerimi mi doldurdum içine? Aşk acımı mı doldurdum ? 64 gb nasıl dolar?"
Şoklar içinde kalan Sinan, "Hafıza dolu dedi diye telefonu mu parçaladın lan sen!?" diye bağırdı. Gökhan sakinliğini hiç bozmadan, "Hayır sığırcığım," dedi. "Duvara sinirlendim çok boş bakıyor diye. O yüzden telefonu fırlattım. Ama gel gör ki
duvar hâlâ sağlam... Yoksa ben neden telefona sinirleneyim? Değil mi?" Sonra elindeki telefonu ani bir öfkeyle Sinan'a doğ­ru fırlattı. Sinan eğilince duvara çarpan telefon, son kalan nefesini de vermiş oldu böylece.
"Korkarak söylüyorum ki, aranızda tek akıllı ben kaldım," diye mırıldandı Oğuz kendi kendine. Sonra, Gökhan'ın dalgınlığından faydalanıp onu kahve yapmaya mutfağa gönderdiği akima gelmiş olacak ki, "Kanka, bu arada hani bize Türk kahvesi yapıyordun sen?" diye sordu. "Kahve yapmaya gittin, telefon parçaladın geldin. O ldu m u ama?" "O konuya ayrı sinirliyim. Boş anıma denk getirip bana saç­ma sapan şeyler yaptırmayın, valla kötü olur ha! Kendimi kahve koklarken buldum mutfakta aniden. Dalmışım, birden kendimi saçma sapan bir partide, beni kandırdılar da burnum dan zorla kahve çektiriyorlar sandım. Psikolojimi bozdunuz ha! Sizin falınıza bakar, üç vakte kadar si-" Gökhan, gözlerini kapatıp diş­ lerini sıktı. "Sinir yok... Küfür yok... Sakin..." Yüzüne yapmacık bir gülümseme yerleştirip, "İyiyim," dedi. Birkaç adım atıp aya­ ğıyla küçük bir sehpayı halının ortasına çekti. "İyiyim..."
"Kanka, orta sehpadan inip konuşur - musun rica etsem, seni ciddiye alamıyorum." Orta sehpaya sanki dünyanın en rahat koltuğunda oturuyormuş gibi yayılan Gökhan, kırmızı kart gösteren hakem pozu verip O ğuz'a çevirdi kafasını. Çirkin bir el hareketi yapıp Oğuz'asallayarak, "Kahve almaz mısın canım?" diye sordu. Oğuz pişkin pişkin, "Alırım canım, köpüklü olsun," dedi.
Bunun üzerine Gökhan delirip O ğuz'a doğru tükürdü. "Al sana köpük!"Tabii tükürük bu, kanatları yok, halının ortasına düştü. Ali
ayağıyla Gökhan'a vurup sinirle, "Lan lama mısın sen?!" diye
bağırdı. "Bir eve tükürmediğiniz kalmıştı yani! İstersen sıçın bir
de halıya, tam olsun!" Kafamı hafifçe kaldırıp, "Bir de bana diyorsunuz delirdi diye. Bence hepiniz delirdiniz, tek akıllı benim ," dedim. Sinan,
Oğuz, hatta Gökhan bana öyle bir baktı ki, onları yok sayıp tekrar Gökhan'a bağladım konuyu. "Kanka cidden, bir psikoloğa görünm ek istemediğine emin misin? İyi mi ruh sağlığın?" "Merak etme Yaprak. Yıkılmadım ama doksan derecelik bir
açıyla durduğum da söylenemez. Michael Jackson'm şu meş­
hur hareketi var ya... Tam o açıyla bekliyorum. Ve korkmayın,
psikologluk bir durum um yok. Ruh sağlığım benim gibi genç birini taşıyabilen şu orta sehpa kadar sağlam ve güçlü. Yıkılmad ı-" Lafını bitiremeden, sehpa daha fazla dayanamayıp kırıldı ve Gökhan yere devrildi. Kafası halıdayken hiç istifini bozmadan bir şeyler mırıldandı.
"Evet, birkaç saniye önce resmi olarak yıkıldım. İzninizle yıkıldığım yerde biraz uyumak istiyorum. Bana dokunmayın." Son bir aydır yaptığım gibi, Ali'yle yalnız kalmaktan ultra
çekinerek çocuklarla birlikte çıktım evden. Utanıyor m uydum , diğerlerinin hiçbir şeyden haberi olmadığı için panik mi
yapıyordum, yoksa başka bir şey mi, bilmiyordum. Kafamdaki
çoktan seçmeli soruların cevap anahtarını annem arkadan koparıp saklamış gibi bir ruh halindeydim. Ali'nin kocaman aşkına
karşılık, bende filizlenen ve ona gösterdiğim o tatlı his yalnızca
içimizdeydi. Dillendirmiyor, sevgili gibi davranmıyor, yalnızca
şapşal bir pantomim oyuncusu gibi birkaç küçük mimik yapı­ yorduk. Ama kalplerimiz çok hızlı çarpıyordu. Ali'nin on iki yıllık sessiz filminin iki kişilik versiyonuydu oynadığımız.
Biz, birbirimizi seviyorduk. O benim çocukluktan beri kahramanım, ben onun ilk ve muhtemelen son aşkıydım.

854 Kelime

4 N 1K 2 FİNAL OLDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin