🍂
Servis Tahir'i zamansız düşlerinden sıyırıp evine bıraktı. Gözleri ayak uçlarında bahçeli evine girdi. Annesini mutfakta buldu. Makarna pişirdiğini görünce gülümsedi Tahir. Mutlu sayılmazdı. Selamlaştılar. Yerdeki mindere oturup günlüğünü çıkardı. Günlüğü, var olmayan bir dosta yazılan mektuplar şeklindeydi.
Duyduğum muhabbet nedir? Bu yanlış, yanlış.
Evlerinde internet yoktu. Kendindeki bu halin ne olduğunu öğrenemiyordu. Evdeki bu bir yığın kitabın arasında acaba var mıydı? Günlük işlerini bitirip divana uzandı. Uzun süre tavanı seyretti.
"Tahir, yoğurt al gel. "
İç çekip, kalktı ayağa Tahir. Eline tutuşturulan parayı alıp dışarı çıktı. Bahçe kapısını kapatıp giderken dikkati karşıdaki evin penceresi çekti. Bir akranı pencereden dışarı kayıtsız bakıyordu. "Bu çocuk eve girmez denilecek derecede gezmeyi seven biri. Günün en güzel vaktinde, niçin evde böyle mutsuz oturuyor?" diye düşündü. Ona doğru yaklaştı. Çocuk onu fark etmemişti.
"Merhaba."
Çocuk döndü ve ona baktı.
"Niye evdesin?"
"Niye merak ediyorsun?" diye yanıtladı çocuk.
"Tuhaf, yüzün hep gülerdi. Gezmeyi de çok severdin. Anlamıyorum." Açık teni iyice soldu. Simsiyah saçlarının teniyle tezatlığı ölümü hatırlatıyordu. Şüpheyle süzdü çocuk Tahir'i.
"Kimsin sen?"
"Karşıda oturuyorum. Adım Tahir. Senin adın ne?"
"Çolpan."
"Arkadaş olalım mı?" dedi safça.
Çolpan mimiksiz arşınladı Tahir'in yüzünü ve pencere kenarından ayrıldı. Tahir bir süre kalakaldı ve bakkalın yolunu tuttu.
Eve dönünce isimler sözlüğünden Çolpan'ı aramaya koyuldu.
"Tahir hadi sofraya."
Hızlı hızlı parmaklarını isimlerin arasında gezdiriyordu. Ç; a geç geç
Ç;e, ı, i ... hadii"Davetiye mi yollayayım Tahir?"
Buldum "Geldim anne "
Çolpan: 1. mitolojide Gezegenler Tanrısı
2. Çoban yıldızı, Venüs, ZühreZühre...
Yemek bitince annesine yardım etti. Bir an önce babası gelsin istiyordu. Bu işi bilse bilse o bilirdi. Aklında hep bu vardı. Sınava çalışmak için kitabını açtı. Yarın gidip Çolpan'la tekrar konuşacağım. Birkaç dakika çalıştıktan sonra yine durdu. Ama önce babamdan şiiri öğrenmeli. Çalışmaya geri döndü. Sonra bir daha bozmadı babası gelene kadar.
Mustafa Bey, koltuğunda oturmuş kitap okuyordu. Tahir yanına geldi. "Baba, bir şiir söyleyeceğim. Ama kimin bilmiyorum."
Mustafa Bey ağır aksak gözlerini kitaptan kaldırdı. Konuşması için bekledi.
"Tahirle Zühre olabilmekte... gerisini hatırlamıyorum."
Yeterli manasında elini kaldırdı Mustafa Bey. Kalkıp kitaplığı karıştırdı. Oldukça büyük bir kitaplık olduğundan biraz uzun sürdü. Sonunda bir kitabı çekti aldı.
"Nazım Hikmet'ten bir şiir. Tahir ile Zühre aynı zamanda bir halk hikayesidir." Birkaç kitap daha alıp Tahir'in eline bıraktı. Kahverengi koltuğuna oturup okumasına kaldığı yerden devam etti. Tahir de babasını tekrar etti: Okumaya başladı.
"Meselâ bir barikatta dövüşerek meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken meselâ denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tahir İle Zühre Meselesi
Short Story"Niye bu kadar heveslisin?" "Kitaplar dostum, sadece okumaya, boş vakti değerlendirmeye yaramaz. Bir insanlığı anlamayı sağlar. Kitaplar sadece yazılı film vari şeyler değildir. Kitaplar sosyolojinin, psikolojinin, mimarinin, müziğin ve insan elinin...