12 - ama o senden ayrılacak

153 34 17
                                    

🐚

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🐚

Ölümüne sayılı gün kaldığını biliyordu Çolpan. İlaçların hiçbir faydası yoktu. Sadece gecenin bir yarısı geçirdiği krizlerin etkisini azalıyordu. Ailesi eli kolu bağlı kalmaktan perişan olmuşlardı. İlaçların parası için her gün çalışıyorlardı. Çolpan hasta olduğunu öğrendikten bir süre sonra dışarı çıkmayı bırakmıştı. Herkesin eğleniyor, ölüm yokmuşcasına eğleniyor olması ağrına gidiyordu. Yaşam ve ölüm tezatını iç içe yaşıyor olmaktan yorulmuştu. Tahir'e söylemeyecekti. Onu da bu berbat bekleyişe dahil etmek istemiyordu. Seziyordu Tahir ama sanırım ucunda ölüm olacak kadar büyük olduğunun farkında değildi.

Gece, krizlerin arasında yine uyandı. Ailesi de bölük pörçük uykusundan uyandı. Çolpan'ın ilaçlarını getirdiler. Çolpan terlemiş, derin derin nefes alıp verirken Tahir'i düşünüyordu. Ölümü onu çok üzecekti. İlacını aldı. Ailesi etrafında pervane olurken kalkıp masasına geçti. Yeniden yazmaya başladı. Sevda Hanım ağlıyordu. Metin Bey sırtını duvara dayamış derin derin nefes alıp veriyordu. Yorulmuştu. Yazmayı bitirince kağıdı katlayıp zarfa koydu. Çekmeceden diğer zarfları çıkardı. Birkaç şey daha koyup paketledi. "Baba, ben öldükten sonra bunları Tahir'e ver lütfen. " diyip ayağa kalktı. Annesi ağlayarak odadan çıktı. "Oğlum lütfen böyle konuşma. " Babasının yanına oturdu. "Bu yolun sonu baba." Derin derin nefes alıp veriyordu. "Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak." Babası elini yüzüne örttü. Sarsıla sarsıla ağlıyordu. Ne yapabilirim ki? Öleceğim. Birlikte ağlamaya başladılar.

Bütün gece uyuyamamıştı Çolpan. Sigara içerken dağları seyrediyordu. Kapı çalınca sigarasını söndürüp kapıyı açtı. Tahir uyanır uyanmaz yanına gelmişti Çolpan'ın. Saçı başı dağınıktı. Tok bir sesle "Günaydın." dedi Çolpan. Tahir teklifsiz içeri girdi. Kravatı bozulmuştu. Çantasını çıkarıp yere koydu. Çolpan, Tahir'in ceketini aldı. Gidip kahve pişirdi.

"Çok huzursuzum." dedi Tahir, yüzünü mutfaktaki muslukta yıkarken. Acıktığından elleri titriyordu. Çolpan kahveyi uzatınca sandalyeyi çekip oturdu Tahir. Masada duran sigaraya uzanıp yaktı. Konuşmuyorlardı. Çolpan yiyecek bir şeyler hazırlıyordu. Tahir kahvesini içince kalkıp yardım etmeye gitti. Sigarasını Çolpan'a uzatıp domatesleri kesmeye başladı.

"Üç kere uykumdan uyandım. Berbat hissediyorum. Hatırlayamadığım onca kabus gördüm. Yüzün gidip gidip geliyordu." dedi Tahir. Çolpan sigarayı geri uzattı. Hiçbir şey demiyordu. Ağlayası gelmişti. "Hastalığın beni korkutuyor. İçimi bir sıkıntı kemirip duruyor. Söylemedim söylemedim ama korkuyorum." Sigarayı söndürüp Çolpan'a döndü. "Solmuşsun. Benzin sararmış. Yorgun bir işçinin yüzüne benziyor yüzün." diyince Çolpan ellerini yüzüne örttü, ağlamaya başladı. Kucaklaştılar. Şimdi Tahir de ağlıyor ikisi de sarsıla sarsıla kendilerinden geçiyorlardı.

"Bunları düşünme, okula gecikeceksin. " dedi ağlayarak.

"Gitmek istemiyorum."

"Sınavların daha bitmedi. Çok bunalırsan bitirir bitirmez gelirsin."

Başını salladı Tahir, gözlerini sildi sonra. Kahvaltıya geçtiler. "Nasıl gidiyor yazarlık?"

"Berbat. Hiçbir şey yazamıyorum." Bir parça yiyip saate baktı sonra. Servisin gelmesine az kalmıştı. "Toplamaya yardım edemediğim için bağışla. Vakit geldi."

Çolpan, Tahir'in omzunu sıvaslayıp ceketini getirdi. Onu uğurlayıp sofrayı topladı.

Evden çıkınca Mustafa Bey'le karşılaştı Tahir. Üstü sigara kokuyordu. Mustafa Bey, Tahir'in yanına gelince yüzünü buruşturdu. Dağınık kaşları çatıldı. "Sigara mı içtin sen." Sakalı sinirden titriyordu.

"Ha hayır baba. Çolpan içiyor da ondan sinmiş." Tahir titremeye başlamıştı. Mustafa Bey, Tahir'i bileğinden kavrayıp parmaklarını kokladı. Sonra bir tokat indirdi.

"Yalan söylemeye de başlamışsın. O çocuk mu alıştırıyor bunları sana. Onunla görüştüğünü görürsem evden bir daha çıkamazsın."

"Ba baba!"

Mustafa Bey sinirle uzaklaştı. Yanağı kıpkırmızı olmuştu. Sinirle, acıyla, hüzünle ağlıyordu. Servis gelip aldı götürdü onu. Elini ara ara yanağına götürüyor tekrar ağlıyordu. Babasından hiç dayak yememişti o güne kadar. Onu hayal kırıklığına uğrattığı için de ağlıyordu. Okula varınca direkt Öğretmenler Odasına çıktı. Rezan Bey bir şeyler söylüyor ama duymuyordu. Rezan, yaklaşıp Tahir'in yüzünü kendine çevirdi.

"Yüzüne ne oldu?"

"Babam yaptı. "

"Niye?" Terettüt etti önce, sonra söyledi.

"Sigara içtiğim için." Rezan, Tahir'i ensesinden tutup sarstı. Sonra kendine çekti. "Çolpan'la görüşmeme engel olacak."

"Çolpan kim?"

"Arkadaşım, hocam o çok hasta. Ondan ayrı kalamam. Lütfen yardım edin. " Bir süre düşündü Rezan. "Sınavdan sonrası için izin ayarlayabilirim. Ama şartım var. Sigara içmeyeceksin ve bugün seninle ben de geleceğim. Tamam mı?"

Hızlı hızlı başını salladı Tahir. "Söz veriyor musun?"

"Yemin ederim içmeyeceğim hocam. Söz vallahi."

Rezan Tahir'in sırtına birkaç kere vurup odadan ayrıldı. Tahir ise derin bir nefes verdi. Muazzez Hanım'ı da ikna ederse bu iş tamamdı.

 Muazzez Hanım'ı da ikna ederse bu iş tamamdı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Tahir İle Zühre MeselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin