🕸
Çolpan, odasında bir dizi kağıda yazı yazıyordu. Ölümü düşünüyordu boylu boyunca. Dünyadan ayrılmak istemiyordu. Hiç istemiyordu. Bu yüzden Tahir'in davet ettiği oyuna katılmıştı. Anlam arayışına katılmıştı bu yüzden. Böylece yaşayacağına dair kendini kandırabilirdi. Aksine bilinci arttıkça gerçek daha da çok yüzüne vurdu. Bir mektup yazmaya başladı. Sigarasını yakıp içine çekerken usul usul yazıyordu.
Rezan yeni çıkmış birkaç mecmua ile öğretmenler odasına girdi. Birkaç öğretmen oturmuş çay içiyordu. Onları selamladı. Tahir'i her zamanki yerinde bitkileri sularken buldu. Yanına çağırdı.
"Bu dergilerdeki yazın örneklerini incele. Senden de bir tane yazmanı istiyorum."
"Hikaye mi efendim?"
"Hikaye, deneme, şiir hatta eleştiri, fark etmez. Hangisini istiyorsan. " Mecmuaları masaya bıraktı ve hızlı adımlarla odadan uzaklaştı. Tahir işini bitirince mecmuaları kucaklayıp sınıfa indi. Bir tanesini ayırıp geri kalanı çantasına koydu ve incelemeye başladı. Gül Rana rikkatle onu izliyordu.
Çolpan sayfalar dolusu yazdı. Ha babam ha yazıyordu. Biri bitince diğerini, sürekli yazıyordu. Sonra tek tek onları zarfa yerleştirdi. Sigarası bittikçe yeniden yakıyordu. Ortalık fena dağılmıştı. Saate bakınca okul çıkışının yaklaştığını gördü. Hemen toparlandı. Kağıtları kaldırdı, kül tablasını boşalttı ve mektupları sakladı. Hazır sayılırdı. Tahir için patatesli omlet pişirmeye başladı. Yaşıyordu. Canlıydı. Öyleydi.
Tahir eve uğramadan Çolpan'a geçti. Çolpan ona yine kıyafet ayarladı. Dergileri çıkarıp masaya koydu Tahir. Üstünü çıkarırken konuşuyordu. "Edebiyat öğretmenim verdi. Bir şeyler yazmamı istiyor. Örnek incelemesi yapacakmışım. "
"Yazdıklarını okumayı çok isterim. Hadi sofraya. Patatesli omlet yaptım."
"Harikasın." diyip Çolpan'ı öptü. Mutfağa geçtiler. Çolpan çayları doldurdu. Yerken bir yandan konuşuyorlardı.
"İşlediğin bazı günahların oldu mu?" diye sordu Tahir.
"Yani, günahkar biriyim."
"Günahlarını nefsine atfettiğin hiç oldu mu?"
"Çoğu zaman..." diye sorgulayarak cevapladı Çolpan. Şurayı oku, diye bir kitap uzattı Tahir.
"Yanlış bir şey yapandan, sanki sizden biri değil de yabancı, hatta dünyanıza gelen davetsiz bir misafirmiş gibi söz ettiğinizi işitirim sık sık." Kitabı kapayıp adını oku "Halil Cibran - Ermiş" Tahir sözü devraldı.
"İnsanın fıtratı salt iyilik değildir. İçinde kötülük ve iyilik beraberinde bulunur. "
"Yin Yang gibi..." dedi Çolpan. Sigarasını yakıp Tahir'e de ikram etti. Tahir sigarayı dudakları arasına alıp yakmadan konuşmaya devam etti.
"Doğru. Yaptığımız yanlışı nefsimize yüklemek bir nevi sorumluluğumuzu atmak, kendimizi aka çıkarmak gibi. Halbuki o suçu ben işledim. Kötü olduğum için yaptım. Nefsime uydum diyerek kendimle yüzleşmemi engelliyorum. Eğer kötü olduğumdan kaçmazsam, onların bilincinde olursam onlardan vazgeçerim. Çünkü her seferinde o şey beni rahatsız eder."
"Bunun bilincinde olmayan pek çok suçlu cezalarını çekmelerine rağmen suçlarını tekrarlıyorlar. " diye bir tespit sundu Çolpan. "Egoları, id ve süperego arasındaki dengeyi kuramıyor. Sanırım ben de... kuramıyorum." diye devam etti bir yandan Tahir'in sigarasını yakıyordu. İkiside derince içlerine çekip daha yeni yaktıkları sigarayı söndürdüler. Tahir öksürükleri arasından "Artık geceleri uyuyamayacaksın." dedi.
"Acımdan zevk aldığını biliyordum." Gülüştüler. Sofrayı kaldırdılar. İkiside hiç konuşmuyordu. Sadece yazdılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tahir İle Zühre Meselesi
Short Story"Niye bu kadar heveslisin?" "Kitaplar dostum, sadece okumaya, boş vakti değerlendirmeye yaramaz. Bir insanlığı anlamayı sağlar. Kitaplar sadece yazılı film vari şeyler değildir. Kitaplar sosyolojinin, psikolojinin, mimarinin, müziğin ve insan elinin...