🐋
Çolpan gece yine kriz yaşıyordu. Bedenini kontrol etmek çok zordu. Ses çıkarmamak için elleriyle ağzını bastırıyor bir yandan ağlıyordu.
Bedeninin kontrolü yavaş yavaş eline geçince sürünerek arka pencereye gitti ve camı açtı. Zar zor ciğerine doldurdu havayı. Bir parça kendine gelince pencereden çıkıp evden uzaklaştı. Sığla ağacının altına uzanıp yıldızları seyreyledi. Yaşıyordu. Canlıydı. Öyleydi.
Muazzez Hanım kahvaltıyı hazırladı. Tahir ve Mustafa Bey oturdular. Yer sofrasında ekmeleri bölüştüler. Çıt çıkmıyordu. Çolpan'ı özlemişti. Onunla sustuklarında bile bir şekilde konuşuyorlardı. Ama şimdi sadece sessizlik vardı. Kaşık şıngırtılarını saymazsak... Servis artık Tahir'i okul dönüşünde bırakmıyordu. Bu yüzden daha az ödeme gerekiyordu. Tahir yine eski miktarında servis parası alıyor ve artanı kitaplara harcıyordu. Evin içini kitaplardan oluşan bir mabede çevirmişlerdi.
Tahir, Çolpan'a gittiğinde kapıyı bir süre açan olmadı. Kapı açıldığında Çolpan'ı mutfak önlüğüyle üstü başı batmış buldu. Sevimli bir gülümseme yüzüne yayılmıştı. "Kek pişirdim de." Tahir de gülümseyip içeri girdi. Çantasından bir kağıt çıkardı. "Sana bir şey getirdim." Çolpan kağıdı alınca gülümsedi. "Bir arkadaşıma çizdirdim." Kağıtta Tahir ve Çolpan'ın gülümserkenki bir portresi çiziliydi. Çolpan'ın gözleri kısılmış, Tahir'in gamzeleri aşikar olmuştu.
Çolpan bant bulup çizimi duvara astı. Mutlulukla bir süre izledi. "Çok güzel durdu orada. Ben de çizmeyi deneyeceğim." Tahir'i öpüp mutfağa girdi. Tahir ise ceketini asıp çantasından yeni mecmualar ve kitaplar çıkardı. Artık dersleri dinlemiyor, su içer gibi kitap okuyordu. Çolpan yıkanmaya gitti. Tahir hâlâ hikayesi üzerinde düşünüyordu. Bir türlü ne yazacağını bilememişti. Bu onu çıldırtıyordu. Dergileri incelemeye devam etti.
Çolpan döndüğünde ona katıldı. Dergilerde orayı burayı çiziyor, bazı hikayelere puan veriyorlardı.
"Şiir yazmayı denesen."
"Onu denedim. Saçma sapan bir şey oldu. Tekrar denemeyi düşünmüyorum." Kafasını kaşıyıp başka bir dergiye geçti.
"Yapacağımız işe anlam ve ruh verirsek işin ve kendimizin değerini olgunlaştırız." dedi Tahir. "Sorun da burada, yazarken ruhumu koyamıyorum. Yazdıklarım yavan bir tat veriyor."
"Çalışacaksın. 'Çalışmak, aşkın görünür kılınmasıdır.' Madem uğruna kendini feda edecek kadar değerli aşk, çalış ki değerli olduğunu biz de bilelim. Sürekli yazmadan o ruha erişemezsin." dedi Çolpan. Kek kokmaya başlayınca kalemi kağıdı bırakıp mutfağa geçtiler. Çolpan eldivenleri giyip fırını açınca etrafa bir sıcaklık yayıldı. Tahir çay koydu. Çolpan ise bir saklama kabı çıkardı. "Napıyorsun?" Pencereyi işaret etti Çolpan. "Biraz dışarı çıkmaya ne dersin?"
Pencereden çıkıp çimlerde bir süre yürüdüler, sığla ağacının altına oturdular. Kek yiyip çay içerken göğe bakıyorlardı. "Buraya son gelişim olmayacak." dedi Çolpan.
"Senin adına sevinirim." Alayla gülümsedi Çolpan. Saf bu çocuk.
"Kitap getirdin mi yanında." diye konuyu değiştirdi.
"Hayır."
"O halde bir hikaye uydur."
"Becerikli olsaydım çoktan bir tane yazmıştım zaten."
"Çok sıkıcısın." dedi Çolpan. Kollarını kavuşturdu. "Teşekkürler. Benim de canım sıkıldı." diyerek ayaklarını salladı.
"Hadi resim çizelim." diyip Tahir'in eline vurdu Çolpan. Kalkıp gitti. "Her şeyi ben toplayayım değil mi? Buraya gel." diye seslendi arkasından Tahir. Çolpan gülüp keyifle eve doğru yöneldi. Açık pencereden içeri girdi.
Birbirlerinin çizimlerini yapmaya çalışıyorlardı. Ama bu konuda ikisi de kötüydü. Oldukça komik şeyler ortaya çıktığında imzalarını atıp duvara astılar. "Bunu bir gelenek haline getirmeliyiz bence."
"Kesinlikle, fevkalade bir şey." dedi ve parmaklarını öptü. Masaya geri döndüler. Akşam beşe kadar sohbet ettiler, sonra Tahir ayrıldı. Bugün Tahir için harika geçmişti. Çolpan yine ölümü düşünüyordu. Bir sigara yaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tahir İle Zühre Meselesi
Short Story"Niye bu kadar heveslisin?" "Kitaplar dostum, sadece okumaya, boş vakti değerlendirmeye yaramaz. Bir insanlığı anlamayı sağlar. Kitaplar sadece yazılı film vari şeyler değildir. Kitaplar sosyolojinin, psikolojinin, mimarinin, müziğin ve insan elinin...