Karşılıklı oturmuş kahvaltı yapıyor olmalarına rağmen hiç konuşmamışlardı. Göz göze bile gelmemişlerdi hatta. İkisi de iyi değildi ve bunu birbirlerine yansıtıyorlardı istemsizce.
Akaashi gevreğini bitirdikten sonra bulaşıkları makineye koydu ve dişlerini fırçalamak için banyoya ilerledi. O giderken Bokuto arkasından bakmıştı nedensizce. Dün ona sarıldığında iyi hissetmişti içten içe. Bu hissi unutmak istemiyordu, hatta tekrar sarılmak istiyordu ona.
Yoko'yu da çıkaramıyordu aklından. Acaba kız nasıldı şimdi? Üzgün olmasını istemiyordu ama yapacak bir şeyi de yoktu. Artık onun erkek arkadaşı değildi nasıl olsa.
Düşünmek onu fazlasıyla yoruyordu, düşündükçe daha da karışıyordu aklı. Şu an duygularından da, yapacaklarından da emin değildi. Her şey bir anda zorlaşmıştı sanki.
Daldığı için kahvaltısını bitirememişti henüz. Akaashi ise ceketini giymiş, ona dönmüştü. Beklemeli miydi bilememişti.
"Beklememi ister misin?" diye sordu hâlâ oturan çocuğa. Bokuto hızlıca arkasını dönüp, "yok yok bekleme boşuna." diye yanıtladı onu. Akaashi "peki" diyerek ayakkabılarını giydi ve çocuğa son bir kez bakıp kapıdan çıktı.
Bokuto yine telefonunu çıkarıp Kuroo'yu aradı. Başka kiminle konuşacağını bilemiyordu.
"Efendim?"
"Günaydın Kuroo."
"Günaydın depresif arkadaşım. Nasılsın bugün?"
"Depresif. Sen?"
"İyiyim ben. Niye aradın?"
"Kafamı dağıt diye."
"Emredersin. Nasıl dağıtayım istersin?"
"Bilmem."
"Kafanı dağıtmaktan ziyade, düşünüp bir şeyleri çözmek daha mantıklı olmaz mı?"
"Haklısın ama düşünmek beni fazla yoruyor. Bir Yoko'yu düşünüyorum bir Akaashi'yi. Hiç hoş değil bu."
"Şu an bir süreçten geçiyorsun. Yoko uzun süredir hayatındaydı ve onu seviyordun ama şimdi başka birine karşı hislerin var, garipsemen çok normal."
"Mantıklı mantıklı konuşup durma, senin salak olman gerekiyor."
"Arama o zaman göt."
"Sus. Neyse devam et. Çıkmazda hissediyorum, yardımcı olabilecek tek kişi de sensin."
"Şımartıyorsun beni."
"Off Kuroo!"
"Tamam tamam. Bak, Akaashi'ye karşı hislerin olduğunu hepimiz biliyoruz. Yoko'ya karşı da var ama onlardan şu an emin değiliz, değil mi?" Bokuto cevap vermek istemedi buna.
"Evet öyleyiz. Şu an Akaashi'den hoşlandığından dolayı bunu ona söylemen lazım ve bir şey olacaksa olması lazım. Olmayacaksa bile içinde tuttukça büyümesine engel olamazsın, büyüdükçe daha çok karıştırır aklını."
"Ya evden giderse?" diye korkuyla sordu Bokuto. "Öptüğüm için bile 3 gün konuşmadı benimle. Bir de ondan hoşlandığımı öğrenirse..."
"E gitse bile bir sorun olmaz ki! Sen onu severken o seni sevmezse aynı evde kalmanız zaten senin üzülmene neden olacak."
"Ama çok ayıp olur."
"Aaa, ne ayıp olacak be! Birinden hoşlanmak ayıp bir şey mi Bokuto? Aptal aptal konuşma."
"Bağırma."
"Mal mal davranma o zaman. Hatta bak bunu nasıl çözeceğiz biliyor musun, konuşmayı falan boşver. Git direkt yapış çocuğun dudaklarına."
"Saçmalama Kuroo."
"En hızlı yol bu. Senin konuşacağın falan yok belli ki. Konuşamıyorsan bunu yap."
"Of Kuroo! Sana kızacağım ama salaklık bende. Ne diye senden tavsiye bekliyorsam!"
"Kardeşim beğenmiyorsan git başkasını ara." Bokuto alnına vurdu eliyle. "Tamam be kızma, bir şey demedim."
"İyi. Onu öpmeden önce arama beni tamam mı?"
"Bunu yapmayacağım."
"Yap."
"Hayır."
"Yapmayan enayidir. Hadi görüşürüz." diyerek telefonu Bokuto'nun yüzüne kapattı. Bokuto oflayıp başını masaya koydu sertçe. Gidip dudaklarına yapış demek de neydi? Cidden bunu yapacağını beklemiyordu herhalde. Yaparsa Akaashi'nin iyi bir tepki vermeyeceğinden çok emindi, bu riski alamazdı.
Daha çok düşünüp kafayı yememek için eden çıkması gerektiğine karar verdi. En azından derse odaklanıp biraz da olsa rahatlayabilirdi belki. Yani, öyle umuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
housemate || BokuAka
Fanfiction"Ben Akaashi Keiji. Ev arkadaşı aradığınızı yazmışsınız"