Kapının çalınmasıyla Bokuto korkarak uyanmış, yerinden sıçramıştı. Onun hareketi yüzünden Akaashi de korkmuştu ve az kalsın yataktan düşecekti ki Bokuto'ya tutunarak kıl payı kurtulmuştu.
"Off saat kaç?!" derken gözlerini ovuşturmuştu çocuk. Akaashi'nin yumuşacık saçları yüzünü gıdıklarken uyumak kolay olmamıştı, o yüzden uykusunu da alamamıştı.
"Bilmiyorum. Ama gidip kapıya bakmaya ne dersin?" dedi Akaashi zil ikinci kez çalınırken. Bokuto koşar adımlarla odadan çıkıp kapıya ilerledi.
"Kōtarō! Günaydın canım!" Çocuğun annesinin neşeli sesini duymuştu Akaashi. Odadan çıkmadan önce onların selamlaşmasının bitmesini bekleyecekti.
Sonunda bittiğinde yavaş adımlarla odadan çıktı ve güler bir yüzle "merhaba efendim, hoşgeldiniz!" diyerek elini uzattı kadına. El sıkışmayı sevmese de kabalık yapmaması gerektiğini biliyordu.
Babasıyla da el sıkıştıktan sonra Bokuto onları salona geçirdi. Akaashi de o sırada saate bakmıştı. Kendi dersine daha vardı ama Bokuto'nunkinin saat kaçta olduğunu bilmiyordu.
Yarın cumartesiydi, neden bu günden geldiklerine anlam verememişti ama onu ilgilendirmezdi de.
Üstünü değiştirdikten sonra salona ilerledi. Üçü oturmuş konuşuyorlardı, bir yabancı olarak ne yapacağını bilemedi. En iyisi oturup sessizce beklemekti.
"Evini toplu görmek beni şaşırttı." diyerek gülen kadına "Akaashi geldiğinden beri böyle." diye yanıt vermişti. Gerçekten de o geldiğinden beri normalde olduğundan çok daha toplu hâldeydi ev.
"İyi bir ev arkadaşı edinmene çok sevindim Kōtarō." demişti babası. O sırada da Akaashi'ye dönmüştü.
"Kōtarō yoruyor mu seni?" Akaashi cevap vermeden önce onların da ne kadar sevimli insanlar olduğunu düşündü. Bokuto'nun kişiliğini nereden aldığı belli oluyordu.
"Hayır, gayet iyi geçiniyoruz." derken içten bir şekilde gülümsemiş, göz ucuyla Bokuto'ya bakmıştı. Evet, kesinlikle gayet iyi geçiniyorlardı.
"Aa aklıma gelmişken, Yoko nasıl?" diye soran annesine baktı çocuk. Sessiz kalmıştı, bir saniyeliğine de Akaashi'yle göz göze gelmişlerdi.
"Şey...aslında biz Yoko'yla ayrıldık." Kadın pot kırmış gibi hissederek dudaklarını birbirine bastırdı. "Ah, üzgünüm canım."
"Önemi yok."
"Sizin dersiniz yok mu?" diyerek konuyu dağıtmaya çalıştı adam. Gerçekten fazla anlayışlı insanlara benziyorlardı.
"Benimki iki saat sonra. Akaashi'ninkini bilmiyorum."
"Bir saati var."
"O zaman ben size şöyle güzel bir kahvaltı hazırlayayım." diyerek ayaklandı kadın.
"Gerek yok annecim. Yoldan geldiniz, dinlenin siz."
"Bir şey olmaz."
Akaashi'yle göz göze geldiler. O zaten çok bir şey yiyemezdi, kendisi de annesinin yorulmasını istemiyordu ama kadını engelleyebilecek gibi de değildi.
"Lütfen zahmet etmeyin." O da şansını denemek istemişti ama kadın ona dönüp gülümsedi ve "lütfen, bırakın da yapayım." diyerek mutfağa geçti. Oğlunun yemekleri ne kadar sevdiğini biliyordu ve uzun bir süre sonra onu sevindirmek istiyordu.
Kadın kahvaltı hazırlarken Bokuto ve babası sohbet ediyorlardı, Akaashi ise oturmuş düşünüyordu. Aslında düşünecek bir şey yok ama Yoko'nun adı geçince yine bir değişik hissetmişti. Bokuto'nun hayatından çıkalı çok olmamıştı nasıl olsa. Yeniden birlikte olmaları düşüncesi gelip gelip duruyordu. Bunun olmayacağını bilse de düşüncenin aklında dolanmasına engel olamıyordu.
Kahvaltı hazır olduğunda hep birlikte oturdular masaya. Normalde iki sandalye olduğundan dolayı çocuklar odalarındaki sandalyelerde oturuyordu. Akaashi biraz gergin hissetti nedense. Tanımadığı iki insanla -her ne kadar Bokuto'nun ailesi olsalar da- oturup yemek yiyor olmak biraz gericiydi doğrusu.
"Akaashi, yesene." diyerek dürttü çocuğu. Yemese annesinin yanlış anlayacağını bildiği için böyle yapmıştı.
"Kuroo nasıl? Onunla hâlâ konuşuyorsunuz değil mi?" Annesi Bokuto'nun her arkadaşını tanıyor muydu?
"Evet evet konuşuyoruz. O da iyi işte. Bizim gibi yani, derslerle uğraşıyor."
"Aman, dersleriniz iyi olsun da. Akaashi, senin derslerin nasıl canım?" Akaashi yanıtlayamadan Bokuto araya girip "Akaashi çok çalışkan." demişti gülümseyerek.
"Elimden geleni yapıyorum. Fena değil yani."
"Sevindim."
Daha sonra Akaashi'e ailesiyle, eskiden yaşadığı yerle ilgili sorular falan sormuşlardı. Konuştukça gerginliği geçmişti çocuğun da.
"Benim artık gitmem gerekiyor. Kusura bakmayın."
"Olur mu öyle şey? Dersin önemli." diyen adama gülümseyerek başını salladı Akaashi. Bir koşu gidip dişlerini fırçaladı ve herkese veda edip evden çıktı.
Abi aileli sahneler yazmayı hiç sevmiyorum valla
no one:
bne: sıkıldım bölüm atim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
housemate || BokuAka
Fanfiction"Ben Akaashi Keiji. Ev arkadaşı aradığınızı yazmışsınız"