CANTEKİNİkiye çeyrek kala konum attığı yere varmıştım. Küçük sayılabilecek bir kafeydi. Çesitli ışıklandırmalar ortama hoş bir hava katmıştı. İçeride tek tük kişi vardı. Köşedeki masaya geçip oturduğum da sabırsızlıkla gelecek olan kişiyi bekledim. Kimseyle bir sorunum yoktu o yüzden aklıma biri gelmiyordu. Masadaki bardaktan bir yudum su aldığım sırada yanımda beliren beden ile yüzünü girebilmek başımı çevirdim. Hiç samimi olmayan bir gülüşle "Uzun zaman oldu görüşmeyeli" diyerek karşımdaki sandalyeye oturduğunda sinirli bakışlarımı yüzünden ayırmamıştım.
"Amacın ne Kaan?"
Kısa bir süre düşündükten sonra sorumu yine beni sinirlendirecek bir şekilde yanıtladı.
"Bilmem, belki amacım Bestedir."
Sakin olmak için çabalıyordum fakat karşımdaki kişinin bakışları bile sinir olmama yetiyordu. Asıl amacı da beni sinir edebilmekti zaten. Ama bu sefer istediğini ona vermeyerek sakin kalacaktım.
Uzun süre sessizliğimi koruduğumda tekrar konuşmaya başladı.
"Birbirinizi sevdiğinizi sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz. Sizinki gerçek bir aşk değil."
"Aşkımıza karışabilecek en son kişi bile olamazsın." Cümlemi devam ettirecekken telefonuma gelen bildirim dikkatimi dağıttı. Okumayacaktım bile mesajı ama ekranda Beste'nin adını gördüğümde elim telefona gitti. Attığı mesajı açtığımda kaşlarımı çatarak okudum.
"Sana ihtiyacım var." Kafamda çeşitli senaryolar kurmaya başlamışken hemen cevap yazdım.
"Neredesin? Geliyorum hemen."
Kaan'ı umursamayıp masadan hızla kalktım. Arabaya bindiğim de Beste mesaj atmış, mezarlıkta olduğunu söylemişti. Tahminimce yirmi dakika sonra yanına vardığımda mezarın başında ağlar vaziyette bulmuştum onu. Yanına gittiğimde geldiğimi yeni fark ederek bana döndü ve fısıltıyla çıkan sesiyle konuştu.
"İşin var mıydı?"
Önüne gelen saçlarını kulağının arkasına atarak "Senden önemli bir işim olamaz" diyerek cevap verdim.
"Baban seni ağlarken görmek istemezdi."
"Görüyor mudur bizi?"
"Görüyordur."
"Keşke babamla tanışabilseydin, seni severdi." Burnunu çekerek devam etti. "Annem seni yemeğe davet etti, bu akşam için."
Şaşırarak "Gerçekten mi?" diye sorduğumda başını sallayarak onayladı beni. "Gelir misin?"
"Asla kaçırmam bu fırsatı." Hafifçe gülümsediğinde ben de gülümsemiştim. O mutluysa ben de mutluydum, üzgünse ben de üzgündüm. Onun canı yanarken hiç bir şey yapamıyor olmam benim daha çok canımın yanmasına sebebiyet veriyordu. Geçecek diyemiyordum, çünkü geçmeyecekti. Sadece zamanla alışacaktı.
"Gidebilir miyiz artık?" dediğinde düşüncelerden sıyrılıp "Gidelim güzelim" diyerek cevap verdim. Gözyaşlarını sildiğimde bana sarıldı ve arabaya doğru ilerledik.
BESTE
"Cantekin ne zaman gelecekti kızım?"
Mutfakta yemekleri yetiştirmeye çalışan anneme "Yarım saate gelir" diyerek cevap verdim.
"Hâlâ giyinmedin mi? Yardım et biraz."
"Geliyorum anne." Bir kez daha aynadan kendime baktım. Dizimin bir karış üzerinde biten kot eteğimin üstüne kırmızı, boğazlı bir kazak giymiştim. Rimel, eyeliner ve rujdan oluşan hafif bir makyaj da yapmıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELVEDA
Teen FictionBeste ve Cantekin birbirlerinin hayatını değiştirecekti. Peki ya nasıl olacaktı? Neler değişecekti? Gelin hep beraber şahit olalım...