Kötü Kabuslar Güzel Bir Masalın Başlangıcıdır Bazen...

4.8K 105 65
                                    

Beyazların içerisinde gelinlikle dışarıdaydım. Ben sokak sokak geziyordum. Onu arıyordum. Neredeydi ? Nereye gitmişti ? Bulmalıydım onu. Bu en güzel günümde beni terk edip gitmemeliydi. Ayağımda topuklularla , üzerimde gelinlikle koşmaya başladım. Ve bir at sesi duydum. Yakınlardaydı ...
O buradaydı. Duyabiliyorum sesi. Ve ben yollara girdikçe sesin geldiği yere yaklaşıyordum. Koş ,koş , koş. Bir türlü bulamıyordum. Ve en sonunda bir at ve üzerinde o.
Miran 'dı o. Hayatımın aşkı. Sevdam...
Onu öyle delicesine seviyorumki onun benden başkasına yar olmasına izin veremezdim. Ama atı benim hayallerimdeki gibi bir at değildi. O at simsiyahtı ve
Miran 'ın kıyafetleri simsiyahtı.
Hani masallardaki prensler beyaz atlı prens olurdu ? Benim prensim o masallardaki prense benzemiyordu. Üstelik bana bana bakışları çok korkutucuydu. Ben biraz ürpermiştim. Ve adımlarımı geriye attım. Bana elini uzatmasını atına bindirmesine bekliyordum. Ama hayır böyle bir şey yapmadı.
Ve Miran aksine beni ortada bırakıp atıyla bulunduğumuz yerden uzaklaşmaya başladı.
Ben haykırdım.

- Miraaan ! Beni bırakma ! Evleneceğiz biz ! Nereye gidiyorsun ?!

Sadece ağlayarak beni terketmesin diye bağırıyordum. Ama o beni umursamıyordu. Ben peşinden koşuyordum ama ona yaklaştıkça o benden daha çok uzaklaşıyordu.
Sevdiğim adam resmen düğün günümüzde beni bırakıp gidiyordu. Gözlerimde yaşlarla onu yinede pes etmeden takip ettim. O simsiyah atıyla nereye gidiyordu ? Ve ben

- Gitmeee !

diye bağırıyordum. O sırada ayağım bir yere takıldı ve ben yere düştüm. Canım çok yandı. Gelinliğimin bir kısmı biraz yırtıldı hatta. Ben ağlıyordum. Gözyaşlarımın akıttığı makyajımın yüzümü mahvetmesini umursamaksızın ağlıyordum. Tam gözlerimi kapattımki birden başka bir yere gelmiştim. Burası o köprüydü. Malabadi köprüsü.
Ve evet işte o da oradaydı. Simsiyah kıyafetleriyle Miran 'da oradaydı. Onu görünce bir an rahatladım. Ben Sevinç'imle yırtılmış , kirli gelinliğimi tutup ona koşmaya başladım. Ve tam ona sarılacağım sırada önünü döndü. Ben sarılamadan durdum kaldığım yerde. Aramızda şu an bir metre mesafe vardı.
O simsiyah tarzın altında kapkaranlık bir kalp ve karanlık biri yüzü olduğundan habersiz baktım ona. Elinde kanlı bir bıçak vardı. Ve elleride kanlıydı. Ben neler olduğunu anlamamıştım ve korkudan titremeye başlamıştım. Adımlarımı köprüye doğru geri geri attım. Gideceğim yer olmayınca köprünün korkuluklarına yaslandım. Miran sert bakışlarıyla kanlı bıçakla üzerime gelmeye başladı. Ben yutkunuyordum ve

- Yapma Miran ! Bugün evleniyoruz biz ! Seni seven kadını öldüremezsin !

diyebiliyordum. Bana aksi Miran ise bambaşka şeyler söylüyordu. Ve kalbim defalarca paramparça oluyordu.

- Ben seni sevmiyorum ! Sevmeyeceğim ! Asla sevmeyeceğim seni ! Biz evlenmeyeceğiz !

diyordu Miran. Ben kabullenemiyorum. Benimle evlenmek istemeyeceğini duymak zoruma gidiyordu. Miran bana bunu yapamaz. Yapmamalı. Ben ona kavuşmak istiyordum ama o ise benden kurtulmak istiyordu. Yıllarca ona olan sevdamı çöp edemezdi. Ben ona

- Miran yapma lütfen ! Ben seni çok seviyorum ! Sende sev beni !

- Asla !

Ve elindeki kanlı bıçağı kalbime sapladı Miran. Ben acıyla inledim.
Sevdiğim adam tarafından bıçaklandım , ölüme bırakıldım. Kalbimdeki bıçağın oluşturduğu yaradan kanlar durmaksızın akıyordu. Yırtık ve kirlenmiş gelinliğim bu sefer kanlar içinde kaldı.

BİRİNCİ PART SONU

Miran bıçağı kalbimden çekti. Bu sefer karnıma sapladı. Ve ben bir kez daha acılar içinde inledim.
İhanet...
Çok kötü bir şey. sevdiğin insanın seven insana önce "evleneceğim" diyip kandırmasıda bana göre ihanetti. Çünkü bu da ihanet kadar acı vericiydi.
Ben kanlar içinde ağır yaralarla hâlâ ayaktaydım düşmemek için korkuluklardan destek alıyordum. Miran benim hâlimi umursamadan gitmeye başladı. Ben güçsüz , yorgun halimle yine arkasından umutlu şekilde bağırmaya çalıştım. Ama ne çare... O beni duymuyordu.

Berdel : Zoraki EvlilikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin