Baekhyun"Çocuklar, aradan bir hafta geçti. Artık gidip yıkımı görmemiz gerekiyor. Ayrıca hayatını kaybeden vatandaşların aileleriyle de bir görüşme yapmalıyız. Cesur olmak zorundasınız."
Komutan Kris'in sesiyle hepimiz iyice sessizleştiğimizde antrenman alanından çıt çıkmıyordu. Çalışmadan sonra komutanlar bizi serbest bırakmayarak Kuzey Korelilerin saldırdığı köye gidip oradaki yıkıma yakından bakmamız için dil döküyorlardı. Daha doğrusu bunun hakkında bilgi veriyorlardı çünkü hiçbirimiz gitmeye pek hevesli değildik.
Paramparça olmuş aileleri, yıkılan evleri, savaşın bıraktığı derin hasarları görmek istemiyorduk. Biz burada bir aptal gibi gülüp espriler yaparken başka insanların acıyla göz yaşı döktüklerini bilmek gerçekten dayanılmazdı. Biliyorduk, hayatın kanunuydu bu. Biri gülerken diğeri ağlardı fakat bizim buna şahitlik edecek olmamız farklı bir durumdu.
"Birazdan araç burada olacak. Oraya gittiğimizde hiçbirinizin yüzünde herhangi bir acıma ifadesi görmek istemiyorum. Vefat edenlerin aileleriyle konuşurken bir askere yakışır şekilde soğuk kanlı olun. Gitmek istemiyorum gibi bir itiraz duyarsam da ne olacağını biliyorsunuz zaten." diyen komutan Soo'ya Luhan tam ağzını açıp bir şey diyecekti ki bakışlarıyla susup başını onaylar anlamda sallamak zorunda kalmıştı. Of...
Gelen araçla hepimiz sıra halinde bindiğimizde koltukların üç kişilik olmasının avantajıyla Sehun cam kenarına, ben ortaya, Jongin de diğer tarafıma oturmuştu. Acaba iyi mi olmuştu bu oturma düzeni, emin değildim.
"Kanki ya kendimi çok moralsiz, mutsuz, Tanrı belamı vermiş gibi hissediyorum. Neden böyle hissediyorum? Eski sevgililerimin ettiği beddualar mı kabul oldu ne oldu?" diyen Sehun'la bakışlarımız ona döndüğünde Jongin göz devirmişti. "Benim bedduam tutmuştur. Oh, beter ol sürünesice."
"Eğer sen ettiysen eyvallah ayıcığım. Senin bedduaların duadır bana." diyen keko Sehun'la kusar gibi ses çıkardığımda Jongin de benimle aynı reaksiyonu göstermişti. Hayır, bunların arasındaki ilişki tam olarak neydi?
Dayanamayarak "Ya sizin aranızda cidden ne var? Bir gün Justin'le Hailey gibisiniz, ertesi gün Taylor'la Kim olmuşsunuz. Anlamıyorum sizin ilişkinizi." dediğimde Sehun da başıyla Jongin'i işaret etmişti. "Bana değil, ona söyle. Şerefsiz ayı yüzünden tüm dengelerim şaştı. Bir gün seviyormuş gibi davranıyor, ertesi gün öldürmek ister gibi. Hayır, kavga etmek isteyebilir ona kızmıyorum ama neden sevişirken dövüşmek varken dövüşürken öldürmeyi tercih ediyor ki?"
"Ben mi suçluyum gerizekalı! Dengesiz olan sensin! Yavşaklık yapmadan duramıyorsun, bu yüzden duygularında samimi olduğuna da inanmıyorum. Eğer seviyorsan götün başın ayrı oynamasın. Adam gibi arkasında dur sevginin. Bir gün beni öpüp ertesi gün Baekhyun'a ya da Luhan'a gidip sevişelim mi diye şaka dahi yapamazsın. Senin yüzünden kendimi yetersiz hissediyorum. Bunu bana yaşatmaya hakkın yok." diye birden çıkışan Jongin'le araçtaki sesler kesilip herkes şaşkınca ona baktığında Sehun da bu çıkışını beklemiyor gibiydi. Orospu Sehun yüzünden benim minik ayıcığımın canı yanıyormuş demek ki...
Gözleri dolan Jongin sinirle başını diğer tarafa çevirdiğinde Sehun da "Özür dilerim. Ben, bilmiyordum... Yani üzülebileceğin aklıma gelmemişti. Baekhyun ve Luhan benim kardeşim gibi olduğu için ben..." diye açıklamaya çalıştığında Jongin sözünü kesti. "Sorun değil, Sehun. Asıl sen kusura bakma. Ben abarttım biraz. Sonuçta neyin oluyorum ki? Söylediklerimi umursama."
Ama...
"Çocuklar, bir sorun mu var?" diye soran komutan Lay'le Sehun ve Jongin ikilisine baktığımda ikisinin de üzgünce dışarı baktığını görmüştüm ama böyle olmazdı ki. Evet, şu anda bir nevi görevde olduğumuz için kişisel hayatları hakkında tartışamazlardı ama en azından bir tık daha morallerini yükseltebilirdim sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hey, Soldier! (Chanbaek)
Fanfiction"Desenize yeni gelen komutan sizden de şerefsiz olacak." diye birden kendime engel olamayarak konuştuğumda hâlâ Lucas'a bakmakta olan komutan Soo sözlerimi duymamış gibiydi fakat sıranın başından gelen ses, çok daha farklı bir kişinin duyduğunun hab...