Don't forget us~

1.7K 159 330
                                    







     Baekhyun

"Kanka şu boya kutusunun arkasını okusanıza bana. Saçta ne kadar kalması gerekiyormuş?"

"Benimki 2 buçuk saattir kafamda. Sen de o civarda süre tut kanki."

"Lan amına koyayım, kutunun arkasında en fazla 45 dakika kalsın yazıyor. Fazla bekletmede dökülme, yanma ya da saç dokusuna zarar verebilme etkisi varmış."

"E ANANI SİKİYİM GİTTİ O ZAMAN SAÇ!"

Ayağa kalkıp koğuşun içinde bağırarak koşturan Sehun'la hönkürerek gülmeye başladığımızda elindeki boya kutusunu sallayan Jimin de gülerek Taehyung'a dönmüştü.

"Aşkım sen git, yıka saçını. 41 dakika oldu. Anca üstünü çıkarıp duşa girersin." dediğinde Taehyung da kafasını sallayıp ayağa kalkmış ve ağlayarak dışarıdaki banyoya koşan Sehun'a bakmıştı. "Haklısın aşkım, şu gerizekalı gibi olmasın sonum. Mal bir de gidip civciv sarısına boyamıştı. Karton satıcıları gibi dolaşacak etrafta."

Taehyung'un sözleriyle kıkırdarken ben de aynadan sarı saçlarıma beğeniyle bakmış ve kocaman gülümsemiştim. Bugün resmi olarak kışlada son günümüzdü. Her şey şaka gibi de gelse zaman, göz açıp kapayıncaya kadar geçmişti gerçekten.

İyisiyle kötüsüyle o kadar çok anı biriktirmiştim ki çocuklarıma, torunlarıma anlatacağım bir sürü şey olmuştu. En başta komutan bir nişanlı yapmıştım mesela. Deli gibi nefret ettiğim, yüzüne şerefsiz dediğim komutanımla kaderlerimizi birleştirmiştik.

Resmi olarak 9 aydır birlikte olsak da bazen sorgulamadan edemiyordum durumumuzu. Bu geceden sonra komutanım olmayacaktı artık. Annemler akşam tezkeremizi komutanlarımızdan teslim alırken yanımıza gelecek ve birlikte eve dönecektik. Bu geceki durağım şaşırtıcı bir şekilde Chanyeol'un odası olmayacaktı...

Her gece onunla uyumaya alışmış olmam eve gittiğimde beni epey zorlayacak gibi de olsa bekleyecektim onu. Çünkü anlaşmıştık onunla. Ben buradan gittikten bir süre sonra o da istifasını verecek ve benimle olacaktı. Kendimize dışarıda yepyeni bir hayat kuracaktık.

Zaten polislik sınavlarına girip büyük bir başarı göstermesi de işimizi bu anlamda oldukça kolaylaştırmıştı. Mülakatları kolayca geçtiği için polislik mesleğine istediği zaman başlayabilecekti. Artık polis bir kocam var diye hava atabilirdim herkese. Sonuçta benim için polis olacaktı, değil mi? Ehehehe.

Bu düşüncelerle kendi kendime sırıtırken birden içeri ağlaya ağlaya giren Sehun'la şaşkınca ona bakmıştım. Saçları sapsarı, kaşları simsiyah olarak üçüncü bir cins olmuştu sanki. Gerizekalıya boyama diye o kadar akıl vermiştim bir de...

"Amına koyayım, şu halime bak. Siyah saçlarını sarı yapan Dua Lipa gibi ırk değiştirdim birden. Ulan orospu çocukları niye demiyorsunuz bana o kadar bekletilmez diye! Napacağım şimdi ben! Keşke Baek'i dinleseydim!"

Kumarda her şeyini kaybetmiş amcalar gibi masaya çöken Sehun'a ayıp olmasın diye kahkahalarımı tutmaya çalışırken Jongin'in onun yanına gitmesiyle ikisini izlemeye başlamıştık. Bu salak kesin depresyona girerdi şimdi.

"Aşkım, niye bozuyorsun moralini? O kadar da kötü olmamış ki saçın. Sadece kaşların siyah olmasa biraz daha iyi durabilirdi belki. Azıcık fazla sarışın olmuşsun." dediğinde Sehun burnunu çekerek ona bakmıştı. "Gerçekten mi? Kime benziyorum peki şu an?" diye sorduğunda yanımdaki Lucas "Götüme." diye mırıldansa da dirsek atıp susturmuştum onu. Kavga çıkmasın şimdi.

Jongin de Sehun'un sorusuyla tebessüm edip "Bekle göstereceğim sana kime benzediğini. Kaşlarının ortasını ve sakallarını saymazsak tabii." diyerek cebinden telefonunu çıkardığında bir şeylere basarak bir fotoğraf açmıştı ekranda. Fotoğrafı ters konumda olduğumuz için biz göremiyor olsak da Sehun, çok net görmüş olacak ki yüzündeki dehşet ifadesiyle çığlık atmıştı.

Hey, Soldier! (Chanbaek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin