HER ŞEY SENİN İÇİN

12.8K 854 465
                                    

İyi okumalar delilerim✨💜

Bartın gece boyunca düşünmüştü. Sonunda uykuya teslim olduğunda güneş doğuyordu.

....

Arda uyandığında bir kaç dakika yerinden hareket edemedi. Sanki birileri kemiklerini kırmış ve yeniden takmış gibi hissediyordu.

Sonunda biraz daha acısı dindiğinde, yataktan kalktı. Salona geçtiğinde Bartın'ı orda bulamadı. Sonra mutfağa gitti yavaş yavaş orda da yoktu.

Hâlâ uyuduğunu düşündü ve odaya çıktı. O evde yokken çıkmalıydı. Soru sormasını istemiyordu çünkü verecek bir cevabı yoktu. Bir şey diyemezdi, sadece susardı.

Üstünde ki kıyafetlerin halini umursamadan, odadan telefonunu aldı ve çıktı.

Dış kapıya kadar pinti pinti gelmişti. Çok sessiz ve çok yavaştı. Hareket ettikçe canı yanıyordu ama şuan pek umrunda değildi.

Tabi dış kapıyı açtığında karşısında, Caner'i görmeyi beklemiyordu. İkiside birbirine şok olmuş bir şekilde bakıyordu.

"Arda."

"Caner."

"Ardaaa."

"Canerrr."

"Ardaaaaa"

"Canerrrrr"

"Ne yapıyorsunuz orda, kafayı mı yediniz oğlum." diye giriş yaptı Bartın.

İkiside yerinden zıpladı fakat pek umursadıkları görünmüyordu.

"Arda?"

"Caner??"

"Başlamayın!" diye sesini yükseltti Bartın.

"Arda oğlum sen çekil kapının önünden, Caner abim sende gir içeri. Sonra kapıyı kapatın ve ikinizde peşimden gelin." dedi ve salona geçti Bartın.

Arda, Bartın'ın dediği şeyleri yapmak zorundaymış gibi hissediyordu. Onun verdiği emirleri sevmesede, sanki yapmak zorunda gibiydi. Oysa daha ikinci karşılaşmalarıydı. Ona rağmen Bartın'ın Arda üzerinde çok fazla etkisi vardı.

Arda kenara çekildikten sonra Caner, Arda'nın gözlerinin içine gözlerini kısarak baktı. Caner içeri girdikten sonra Arda'da kapıyı kapatıp salona geçti.

"Karşıma geçin." dedi ve oturduğu yere iyice yerleşti. İkiside karşısına geçtikten sonra konuşmaya başladı.

"Caner abicim sen neden geldin?" diye sordu.

"Dün sende kalacaktım ama beni arayıp gelme dedin ve sonra da hiç aramadın. Bir şey oldu zannettim, endişelendim geldim." diye açıklamasını yaptı Caner.

Arda Caner'in dedikleri üzerine kafasını kaldırıp Bartın'a baktı. Bartın da ona bakıyordu, ikiside göz göze gelmişlerdi. Arda'nın içine çok farklı bir duygu akıyordu, o gözlerde bir duygu vardı ve o duygu Arda'nın içine işliyordu.

Gördüğü şey şefkat miydi? Sevgi miydi? Fedakarlık mıydı?

Arda hiçbirinin anlamını bilmiyordu. Fakat bu adamın gözlerinde bu duyguları görmüştü. Gözleri dolduğunda kafasını geri indirdi.

Bartın da bakmayı bırakıp, Caner'e döndü.

"Dün acil bir kaç işim vardı fakat sonra iptal oldu. Gelirken de Arda'nın bir kaç serseri tarafından hırpalandığını görüp yardım ettim." dedi Bartın.

Yalan söylüyordu, sesinden, gözlerinden okunmuyordu ama Arda çok iyi biliyordu, yalan söylemişti.

Caner duyduklarında sonra Arda'ya dikkatli baktığında görmüştü yüzünün halini.

"İyi misin?" diye sordu hemen.

"İyiyim ben iyiyim sıkıntı yok." dedi Arda gülerek.

"Neden bana haber vermedin?" diye sordu Arda'ya.

"Tamam bu kadar soru yeter." dedi Bartın ve konuşmayı kesti. Konuştuktça Arda sıkışacaktı ve Bartın içten içe bunu istemiyordu.

"Gelelim Arda sana. Sen nereye gidiyordun sessiz sedasız?" diye sordu Bartın.

"Şey, size çok fazla rahatsızlık verdim. O yüzden sizi daha fazla rahatsız etmek istemedim." dedi Arda ve kafasını eğmeye devam etti.

"Birincisi benimle konuşurken kafanı eğme. İkincisi rahatsız falan olmadım." dedi Bartın biraz ses tonu kalınlaşmıştı.

Dün bu çocuk için yaptıklarından sonra böyle düşünmesi sinirlendirmişti Bartın'ı.

"Neyse Caner abim sen git Arda'ya kendi kıyafetlerinden ver. Dışarda kahvaltı yapalım." dedi Bartın ve hazırlanmak için odasına gitti.

Arda da el mecbur Bartın'ın dediğini yapmıştı. Caner'in kıyafetlerinden birisini üstüne geçirip, o da odadan çıktı.

Salona geçtiğinde Bartın'ın koltukta oturduğunu gördü. Bartın Arda'yı gördüğünde ayağa kalktı ve dış kapıya doğru gitti.

Caner çoktan ayakkabılarını giyinmişti. Aklında bir sürü soru işareti vardı ama abisine soramazdı. Bu yüzden Arda'yı yalnız yakaladığı zaman soru yağmuruna tutacaktı.

Bartın ve Arda da evden çıktıktan sonra arabaya geçtiler. Hepsi arabaya bindikten sonra Bartın gaza bastı ve aklında ki restorana sürmeye başladı

Yolu yargılandıkları zaman Bartın'ın telefonu çalmıştı. Bartın arabadan bir düğmeye bastığında telefon açıldı.

"Efendim Şengül." dedi Bartın soğuk bir ses tonuyla.

"Bartın bey, bir firma sizinle acil bir toplantı yapmak istiyor." dedi Şengül biraz endişeli bir ses tonuyla.

"Şengül ne demek gerektiğini biliyorsun. Sakın bir daha planın dışında olan bir şey için beni arama. Ayrıca bugün evde çalışacağım, toplantıları iptal et." dedi.

"Ama efen-"

"Şengül lafımı tekrar etmekten nefret ederim." dedi ve telefonu kapattı.

Arda konuşmanın başından beri Bartın'a bakıyordu. Çok tuhaftı, ilk defa böyle birisini görüyordu. Tüyleri diken diken oldu.

Caner hiç bir şey umrumda değil mooduna geçmişti çünkü abisinin böyle birisi olduğunu biliyordu.

Arda daha fazla bakmamak için, Bartın'ın üstünden gözlerini çekti.

Arda gözlerini çektikten sonra Bartın dikiz aynasında mavi gözlü çocuğa baktı. İçinden bir sürü duygu ve bir sürü düşünce geçti. Her şey sadece 2 saniye de geçmişti. Bartın daha fazla Arda'ya bakmadan önüne baktı.

'Ah be çocuk neden böylesin? Neden gözlerin sürekli dolu dolu?' diye içinden geçirdi ve gaza bastı.

Bartın ilk defa bu kadar farklı ve tuhaf hissediyordu. İlk defa ne düşüneceğini, ne yapacağını bilmiyordu...

Eğer yazabilirsem iki bölüm gelebilir ve diğer bölüm biraz tuhaf olacak...🙃🙃

Arda'yı üzmek istemeyen tarafım ve Arda'yı üzmek isteyen tarafım kavga ediyor....ksnxismakxjdnaks

Umarım beğenirsiniz...🏳️‍🌈

YALANCI •bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin