9.Bölüm # GECENİN ÇIĞLIĞI

435 18 0
                                    


''Bakışlarınla yiyecektin onu sanki. O hemşireyi tanıyor muydun?''

Erhan, hanımağasının bu kıskançlıkla karışık merakına karşılık başını ''hayır'' anlamında iki yana sallayarak yine sessizliğinden ödün vermedi. Hastanenin çıkışındaki otopark alanında Erhan'ın aracının başındaydılar şimdi.

Yeni takım elbisesinin ceplerine çaresizce bakındı Erhan, arabanın anahtarlarını hastanenin katı atık kutusuna salladığı kanlı pantalonunun cebinde unuttuğunu düşünerek derin bir iç çekip emanetinin konumunu düzeltti.

''Bunları mı arıyorsun?'' diye gülümseyerek sordu Gülsüm, anahtarlığı kapısını açtığı araçtan çekip ona sallayarak.

''...O kadar jet hızıyla Hakan'ı yetiştirdin ki, kontağın üstünden bile çıkarmamışsın.''

''Evet, neredeyse çevre yolundaki bariyerlere de çarpıp takla atıyordum.'' diye kendine kızarak söylendi genç adam, aslında biraz da Murat'ı aklından geçirerek. Ona dün gece intikamında destek olan Murat da bir görünüp bir kaybolmakta ustaydı. Bencillikte ve hep bahsettiği 'carpe diem' felsefesinde onun üstüne sayabileceği bir başkasını daha tanımıyordu.

Gülsüm başını endişeyle sallayıp onun soluk yüzüne dikkatlice gözlerini devirdi.

''İyi görünmüyorsun'' dedi. ''Bu kez ben kullanayım istersen.''

Sadece bazı konularda kullanabildiği tercih özgürlüğüyle Erhan; ''Olur'' diye onayladı onu.

Gülsüm şöför koltuğuna kurulurken, o da bedenini yan koltuğa iliştirdi. Gördüğü her hayalden sonra bütün sinir sistemi anlık felce uğruyor gibiydi.

''Bu arabada keskin bir kan kokusu var, icabına baksan iyi olur.'' dedi Gülsüm yüzünü buruşturarak.

Dikiz aynasından gözüne çarpan arka koltuktaki kan lekelerini görmemezlikten gelmeye çalıştı kadın, kırık aynada yansıyan dudaklarındaki kırmızı ruju daha önemliydi. Elini küçük el çantasına attı, rujunu usulca dudaklarına emdirerek tazeledi. Yeniden aynaya baktı, Erhan'ın yanında kendini çok daha dişi hissediyordu. Adamın sabırsız bakışlarını üzerinde hissedip ona doğru yüzünü çevirdi. ''Ne düşünüyorsun?'' diye sordu.

''Hiç... Rujun bence gayet iyi duruyor.''

''Onu sormuyorum. Çok suskunsun. Benden gizlediğin bir şey mi var yoksa?'' diye üsteledi düzenli olarak aldırdığı kaşlarını kaldırarak.

''Tabii ki yok.'' diye yalanladı Erhan. Arabada kaykılmış vaziyette oturup, parmakları arasında cep telefonunu döndürerek oyalanmaya başlamıştı. Yalan söylediği zamanlarda saçlarıyla oynar, elinde hep birşeylerle oyalanır, yahut bakışlarını kaçıracak hiçbir obje yoksa ellerini birleştirip baş parmaklarını döndürürdü.

''Tamam... Sen öyle diyorsan sorun yok. Önce bir kahvaltımızı edelim. Brunch yapabileceğimiz dağ manzaralı müthiş bir yer keşfettim geçenlerde..." diyerek kontağı ve aynı zamanda konuyu çevirdi Gülsüm.

'Toplumun kadından beklemediği' bir ustalıkla manevra yapıp otopark alanından çıkardığı aracı ana caddeye doğru sürdü. Direksiyon ellerinde kayarken, hala aklı Erhan'ın yaşlı kurtla yaptığı görüşmedeydi. Fedaisinin cevabındaki yapmacık tavrı da dikkatinden kaçmamış, aksine kuşkularını derinleştirmişti.

Gülsüm için yaptığı hastane ziyaretleri tam bir zulum haline gelmeye başlamıştı. Emir ve tehdit yağdırmaktan başka hiçbir şeye yaramayan, sürekli işine ve kararlarına karışıp duran bakıma muhtaç bu duman makinesi yaşlı kocadan bir an önce kurtulması için derinden esaslı bir yakarış gönderdi. O 'domuz' yaşadıkça özgürlüğe ve mutlak hakimiyete kavuşması imkansız gibi görünüyordu.

KAYALIKTAKİ KIZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin