18.BÖLÜM - KAPAN

153 6 0
                                    



18.BÖLÜM – KAPAN

Genç kız  yanlarından uzaklaştığında ,''Başımıza ciddi dert açabilecek biri var.'' dedi Murat.

''Devam et ...''

''Yıl sonuna kadar müddet verdiğimiz o keranecinin atacağı çorba yine yalan oldu. Bizim çocuklar onu yoklamışlar bugün, yine sallamış onları durumum düzelmedi diye... Hanımağa artık onu kara deftere yazdı. O pezevengin işin sonunda  daha çok yaygara yapıp bizi aynasızlara okuyacağından endişe ediyor.''

''Hanımağa onu ortadan kaldırmamı mı istiyor?'' diye sordu Erhan. ''Ya  Mert ve Sinan ne güne duruyor?''

''Onlar havlucular ve halıcıların ay sonu çorbalarının peşinde... Hem merak etme bu işi beraber halledeceğiz.''

''Boğarak öyle mi?'' diye fısıldadı Erhan, Pınar'ın varlığından çekinerek.

''Teknik olarak değil.'' diye açıklama geldi soğukkanlılıkla.

''Domuz bağı atmayı hiç denedin mi ortak?''

Erhan başını hayır şeklinde iki yana salladı.

Murat alaycı bir şekilde sanki kendisinin hiyerarşik suç üstünlüğünü kanıtlarcasına, ''Babamın sana emanet tutmaktan başka bir yöntem öğretmemiş olması ne kadar da yazık olmuş.' dedi.

''Sadede gel.'' dedi Erhan onun sözlerine tahammül gösteremeden.

''Tamam. O,   o. Çocuğu bir nevi kendi kendini öldürecek ve biz de onun ölmesine şahitlik edeceğiz. Temiz, sessiz ve izlemesi oldukça eğlenceli. Nasıl ama?''

Erhan gibi bir katilin bile kanının donmasına yetmişti bu tarif. Pek çok kişinin canını almıştı ama işkence etmemişti.

''Peki nerede olacak bu temizlik?''

''Tam burada. Yukarıda''

''Şaka mı bu?'' diye sordu Erhan şaşkınlıkla.

''Yoo birader... İnfazla şaka olmaz biliyorsun.'' ''...O, mekanımıza gelip hatunların önünde bize afra tafra yaparken iyiydi değil mi? Şimdi yine tıpış tıpış getirteceğiz onu ama bu kez kendi sonunu hazırlamak için gelecek.''

Murat'ın göz bebeklerinde intikamın soğukluğu büyüyordu. Cep telefonunu eline aldı, numarayı tuşlayıp kulağına dayadı. ''Moruk dinle. Sana verdiğim müddet doldu. Arkadaşları eli boş göndermişsin .Çok ayıp etmişsin. Neyse ki Hanımağa merhametli bir kadındır. Bu durumuna acıdı. Burada cafede seninle yüz yüze konuşmak istiyor. Yanında kimseyi görmek de istemiyor. Seni rahatlatacak yeni şartlar var aklında. Eğer bu fırsatı kaçırmak istemiyorsan bir saat içinde ne yapıp yap burada ol. Okey moruk?''

Telefonu cebine koyarken alaycı bir dudak büküşle 'gerizekalı' dedi yarım ağızla.

''Gelecek mi?'' diye sordu Erhan.

''Hem de köpek gibi.''

...

''Kapatma saati yaklaştı artık eve gidebilirsin. Müşteri de kalmadı zaten. İrem'e de benden selam götürmeyi unutma, küser bana bak sonra.''

'Olur söylerim Murat.''

İrem de vejeteryanlığına tezat bir şekilde fast food zincirlerinden birinde part time iş bulmuştu.

Erhan da Murat'ı destekledi...''Git ve dinlen. Yeni yıl arifesinde burası iyice kalabalık olacak. Seni arabayla bırakmak isterdim ama bir süre daha bizim iş konuşmamız gerek.''

Pınar istenmediğini hissederek fazla üstelemeden önlüğünü çıkardı tezgahın arkasındaki askılı bölmeden paltosunu çıkarıp üzerine giydi, eldivenleri bileğinin dibine sıyırıp çantasını da taktıktan sonra ''Ben çıkıyorum, yarın görüşürüz.'' diye Murat'ı pas geçen bir içtenlikle gülümsedi.

Erhan'a olan duygularının çığ gibi büyüyüp tutkularıyla kartopu oynadığı beyazlığın üzerine ağır ağır basarak taksi dolmuş durağına doğru ilerledi. Erhan'ı görmediği anlarda özlediğinin farkına vardı. Çok gizemli biriydi o... Ne yer ne içerdi, nerede kalırdı, nasıl bir yaşamı vardı? Hakkında çok fazla bir şey bilmiyordu. Erhan duygularını ve zaaflarını kolay kolay açığa vuran biri değildi hele hele bir kıza karşı. Göründüğünden daha derin ve daha karakterli diye düşündü kız. En azından onunlayken Murat'tan daha rahat hissediyordu..

''Benden hoşlanıyor.'' diye düşündü. 'Ama bana açılamıyor. Yoksa beni bu kadar kıskanmazdı.'' Eski yıllardan kalan Bir Dikiş makinası reklam sloganı gibiydi Erhan, ... 'Her genç kızın rüyası'... En azından onun için.

Sadece el ve göz teması kurdukları anda bile sözlerden daha fazlası yayılıyordu aralarında. Erhan'ın suskun ve gizlerle dolu dudaklarına değiyordu bakışları. Çoğunlukla adamın gözleri de kendisinin dolgun dudaklarına takılı kalıyordu ve Pınar onun, bütün yüz hatlarını defalarca ezberlercesine incelediğini ve sanki kendi görüntüsünü beynine kazıdığını görebiliyordu.

Bir an duraksadı. Yolun karşısında gördüğü tedirgin adımlarla caddeyi geçmekte ve cafeye doğru yürümekte olan adam onu düşüncelerinin girdabından çekip aldı. Adamı bir yerden hatırlıyor gibiydi. Ama nereden?

''Çok tuhaf'' dedi kendi kendine. Yürümeye devam etti.

Çalıştığı cafenin soğukkanlı işlenen pek çok suça paravan olan bir mekan olduğunu nasıl ve nereden bilebilirdi ki?

Çalıştığı cafenin soğukkanlı işlenen pek çok suça paravan olan bir mekan olduğunu nasıl ve nereden bilebilirdi ki?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
KAYALIKTAKİ KIZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin