20.BÖLÜM- ARMAĞAN

62 5 0
                                    



20.BÖLÜM- ARMAĞAN

Pınar gözlerini yılbaşı arifesi sabahına açtığında içindeki kıpırtıyı hissedebiliyordu. Bütün gece Erhan'ı aklından çıkaramamış ve sabahı zor etmişti.

Eski yıllardan beri hep böyle hissederdi yılbaşı günlerinde. Babasının akşam elinde bir paket çikolata veya bir oyuncakla çıkıp gelmesini tüm gün boyunca bekler dururdu. Sabırsızca beklerken de oyuncaklarıyla oynar annesinin dikiş-nakış modellerini inceler, onun mutfakta yılbaşı için hazırladığı yemeklere kendince yardım etmeye çalışırdı. En çok da annesinin eline verdiği hamuru evirip çevirerek her kız çocuğu gibi mutfak maharetini kanıtlamak isterdi.

Babasını kaybettikten sonra bayramlar, yeni yıl ve arife günlerine hiç eskisi gibi heyecanla uyanamamıştı. Ta ki o günün sabahına kadar.

''Erkeğim, helalim'' diyebileceği bir insanı bulmuş gibiydi. Ne kadar da tesadüflerle doluydu bu kocaman küçük dünyası. Artık hayallerine daha fazla gem vuramıyordu.

...

Erhan sabah uyanır uyanmaz, hızla giyinip kendini Gülsüm' ün evinden dışarı attı. Bir gün önce işledikleri cinayeti aklının derinliklerinde bastırmaya çalışarak arabasına atladı. İçindeki katilin soğukkanlı acımasızlığı dışarıdaki soğuk puslu havadan bile baskındı. Yine de Pınar'ı görmek arzusunun korları yüreğinin bir köşesinde içten içe cızırdıyordu.

İnegöl Çarşısındaki bir esnaftan Pınar için düşündüğü bir armağanı seçip paketletmişti. Kızın yaşadığı sitenin yolunu tuttu.

İki kere çalınan kapının küçük merceğinden gördüğü yakışıklısının bu beklenmedik ziyaretiyle yüzündeki gülümsemesini gizleyemeyen Pınar, geceden sıkıca kilitlediği kapıyı araladı.

''Erhan? Seni görmek ne güzel. Beni şaşırttın. Seni beklemiyordum doğrusu. Burada olmana sevindim. Girsene.'' dedi heyecanla.

''Sağol, seni almaya geldim. Seni bir yere götüreceğim.''

Pınar ilk defa beraber çıkacakları anın hep hayalini kurmuştu ve işte o an gelmişti. ''Cafe'de gün boyu çalışacağımı biliyorsun. Sonra Murat kızmasın...''

''Sorun yok. Birlikte döneceğiz oraya ama önce hazırlan da beraber çıkalım.''

''Ah evet tabi ki...'' dedi Pınar. ''Geç otur canım, hazırlanmam beş dakika sürmez.''

Kadınların beş dakikasının bazen saatler alabileceğini düşünerek gülümsedi adam. Gülsüm de süslenip püslenmek için makyaj masasının aynasının karşısında bir kraliçe edasıyla dururdu. Bazen yaptığı ağır makyaj onu bir sokak fahişesi gibi gösterirdi ama yine de Erhan'a nasıl göründüğünü sorduğunda ,''Mükemmel. Bundan daha güzel olamazdın.'' yanıtını alırdı. Pamuk Prenses'in kötü cadısı gibiydi o ve Erhan da onun yalaka aynasıydı.

Gülsüm de nereden çıkmıştı şimdi? Düşüncelerini Pınar üzerinde odaklamaya çalışarak sabırsızca oturma odasındaki koltuk minderiyle oynamaya başladı.

Alımlı Pınar, aynen dediği gibi birkaç dakika sonra yanındaydı. Üzerinde siyah kot ve boğazlı bir beyaz triko kazak vardı. Hafif bir makyaj ve pudra olmasına rağmen yüzü imrenilesi bir güzelliğe sahipti.

''Evet hazırım... Nereye gidiyoruz Erhan' cığım?''

''Gideceğimiz yerin senin için bir önemi var mı?''

KAYALIKTAKİ KIZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin