biraz özensiz bir bölüm oldu hatam varsa affola. keyifli okumalar oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfenn ('▽'ʃ♡ƪ)
İg: İlaykarsu
Çoğu insan sevdiği kişiyi iki farklı yolla seçerdi.
Bazıları karakterinden tam zıt kişileri kendi hayatından kaçış yolu olarak görüp huzur bulmayı seçerken diğer kısım gözlerinde gördüğü tanıdık acılara yoğunlaşırdı.
Balkan Demirdağ gibi.
Yatağın diğer tarafındaki yarı çıplak bedeni, üzerindeki kırmızı yorganın ayaklarıyla sıyırmasına inat kan ter içindeydi. Kendi zihninde verdiği savaşı sadece rüyalarında dışa vurabiliyordu. Oysaki uykunun bize konfor sağlaması gerekirdi değil mi? Balkan Demirdağ gerçek hayatta giremediği hapishaneye rüyalarında yakalanıyordu. Kapalı kirpikleri, gerilen yüz hatları ve belli belirsiz titreyen bedeni ile şimdi olması gereken yerdeydi.
Elimi kısacık saçlarında gezdirirken onu uyandırmamaya dikkat ediyordum. Eğer uyanırsa kendini daha kötü hissedecek benden bir süre uzaklaşacaktı. Her ne kadar bilmese de şans eseri gerçekten birbirimize benziyorduk. Açığımızı göstermeyi sevmiyor, bir boşluk bıraktığımızda öfkeden kudurup ya her şeyi yakıp yok ediyor ya da uzaklara kaçıyorduk. Derin bir nefes alıp sıkıntıyla yedi ay önce aniden bir gecede sıyrıldığım gerçek ruhumu yad ettim. Saye Güzay Esendal tam bir sürtüktü. Kişisel çıkarları için ailem dediği iki üç kişinin haricinde herkesi harcar, yoluna çıkan pürüzleri en kısa sürede hiç düşünmeden yok ederdi. En acı verici biçimde. Ve ben bunun bana da acı verdiğini ancak şimdi fark edebiliyordum. Kendimden uzaklaşıp Balkan Demirdağ'a her bakışımda.
Titreyen dudakları ve vücudunun aldığı cenin pozisyonu onu, yatağına saklanıp ağlayan küçük bir çocuğa benzetmemi sağlıyordu, ellerine sinmiş masum insanların kan kokusuna rağmen. Bu portreye tezat olan tek şey çatık kaşlarının etkisiyle alnında oluşan iki belirgin kırışıklıktı. O, rüyasında bile sinirliydi.
Üşümemesi için usanmadan üzerinden attığı yorganı tekrar örttüm. Yoksa ben havale geçirecektim. Havaların soğuk olması tüm binayı cehenneme çevirmelerini sağlıyordu. Balkan tenine örtülen yorgan ile bu kez hafifçe kırpışan kirpiklerini güçlükle araladı. Göğsünün üzerinde olan eli daha yeni uykudan uyanmamış gibi sertçe bileğimi kavrarken ani bir refleksle çekmeye çalışmış, tabi ki başarısız olmuştum. Başını hafifçe çevirip omzunun üzerinden kısaca bana baktı. Ay ışığının arkadan vurması, bedenimin ayrıntılarını anlamasına yardımcı olmak yerine zorluk çıkardı. Balkan içten bıkkınlık dolu bir nefes verip başını yastığa gömmek istercesine bıraktı. Parmakları hala bileğime sıkı sıkıya sarılıyken bu bıkkınlığın bana yönelik olmadığını biliyordum.
"Yine yaptım değil mi?"
Sesi hiç uyku uyumamış gibi bitkindi. Bana sırtını dönmek yerine bedenini tavana çevirirken bileğimi bırakabildi. Saçlarındaki diğer elimi çekip dirseğimi yastığa yasladım ve yattığım yerden hafifçe doğruldum. Aslında hiçbir şey yapmamıştı, uyanık olmamım sebebi onun rüyalarının odaya yaydığı negatif enerjiden çok, benim sadece iki günde bir uyuyabilmemdi. Çocukluğumdan beri.
"Neyi, yine yaptın?"
Soruyu öyle garip bir sesle sormuştum ki tüm bitkinliğine rağmen gözlerini tavandan yeşillerime çevirip dudaklarında, bir yıldız kaydığında dilenen dileğin gerçekleşme oranından daha az oluşan kıvrılmaya izin verdi.
Aynı gülümseme ile ona karşılık verdiğimde pürüzlü sesinden kısık bir küfür odada yankılandı.
"Siktir!" Yatak ile aramdan sızmış loş ay ışığı kahvelerine vururken gözlerini zehir yeşillerimde tutup devam etti. "Sanırım sana âşık oluyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEDİ ŞEYTAN (+18)
Acción"Cenneti bekleme, biz oradan kovulalı çok oldu." Parmağına bulaşan kanım ile kaşları çatılır iken huysuz bir sesle devam etti. "Cennetin kapısından utançla çevrilecek kadar günaha batmış bedenlerimiz, Cehennemi söndürecek kadar kana bulanmış parmak...