Merhabalar. Ben geldim umarım hoş geldim. Haftada bir bölüm atmaya çalışıyorum ve pazartesi kuralını sürekli aksatıyorum. Bu bölümün temeli sağlam olmalıydı. Bu yüzden içime sinene kadar paylaşmadım. İnstagram'da da söylediğim gibi, ben bu kitabı üç kez yazdım. Henüz final yapmadı ama elimde 50'den fazla bölüm var. Ne güzel ki kendimi geliştirdiğim için o bölümleri beğenmeyip sil baştan yazıyorum. Olay örgüsü, kişiler, karakterler her yeniden başladığımda değişti. Bu sefer değişmesini istemiyorum. Emin adımlar atmak istiyorum. Bu yüzden haftada bir bölüm atma sözümdü elimden geldiğince tutacağım ama bu hangi gün olur bilmiyorum. Genelde İnstagram'da duyuruyorum. İsteyenler takip edebilir. Reels'i de paylaştım mkmdakdmsk
Tanıtım filmi gibi bir şey yaptım ama çok içime sinmediği için -istediğim sahneleri sığdıramadım videoya- tik toka attım. Hadi siz okuyun, beğenirseniz yıldız tuşuna basmayı unutmayın. Yorumlarınızı da bekliyorum. Her ne kadar son zamanda Balkan'a kötü yorumlar gelse de.
Bu arada bende ona sövüyorum.
İg: İlaykarsu
Tutku basit bir arzu ile karıştırılmaması gereken güçlü duygulardan biriydi. Birçok kişinin dilinde sakız olmuş, birçok kişi tarafından farklı kelimelerle anlatılmıştı.
Filozof Jean Jacques'e göre tutku, insanın içinde bulunduğu, duyduğu en iyi ruhsal durum olarak tanımlıyordu.
Oysa iyi olan her şeyin içinde bir parça kötülük yok mudur? Sonuçta bulunduğumuz zamanın karanlığı karşısında daima aydınlık kalmak fazlasıyla yorucu olmalı. Jacques'in penceresinden baktığım zaman gördüğüm şey bir parça acı, bir parça bağlılık ve bol miktarda delilikti.
Ve diğer tarafta, Hegel'e göre davranışların temel kaynağı tutkudur.
Benim düşüncelerime daha doğrusu hislerime en yakın ve sığ tahmin Hegel' e aitti.
Benim için tutku kelimelerle anlatılmak yerine sadece hissedilebilecek bir şeydi. Onu kelimelerle paylaşamazdık ama ufak bir temas, ufak bir bakış ve ufak bir an anlamamız için yeter de artardı.
İnsanın kalbini kavuracak kadar is kokulu çölde bir damla su vermeyecek kadar acımasız.
Modaya yön veren Dilşah Selmin Esendal için tasarım, Parfüm tasarlayan Savaş için koku ve ailemizin en küçük üyesi İclal için çizim.
"Seni tek elimle de öldürebilirim." Ensemdeki namlunun soğukluğu ıslak tenimde daha çok tesir ediyordu. "Biliyorsun değil mi?"
Benim tutkum daha büyüktü. Ben her zaman büyük oynardım ama hayatımın en büyük kumarı şüphesiz tek tutkumdu.
Hırs.
İçimde her zaman bir şeyler fısıldayan kadın bahislere etki etmemek için konusu her açıldığında sessizliğe bürünüp kendi köşesine çekildi.
Bu işin sonunda ya büyük kazanacak ya da büyük kaybedecektim.
Gecenin ilerleyen saatlerinde ne zaman koptuğunu bilmediğim ayakkabımın topuğu ile sendeleyerek ormanın içinde yürüyordum. Yanlış yöne doğru.
"Tek elinle kendini koruyamayacağını biliyorum." Ciddi sesi aramıza ansızın çektiği mesafeyi fazlasıyla belli etti. Sanki bana bakmaktan çekinen, her baktığında da alev alev yanan ela irisleri yetmezmiş gibi. Namluyu daha çok enseme bastırıp dişlerinin arasından uyarırcasına konuştu. "Ellerini yukarıda tut dedim sana."
"Tutmazsam ne yapacaksın?" Onunki ile havada olan elimi aşağıya indirip adımlarımı durdurduğumda ensemdeki namluyu çekti. Ne yapacağına bakmak için omzumun üzerinden ona dönecektim ki ben daha buna yeltenmeden silahı tutan eli sıkıca omzumu kavradı. Parmaklarını bastırdığı nokta dudaklarımın içine kesik bir nefes almama neden oldu. "Siktir." Birden yüz ifadesi değişti. Bunu fırsat bilip acı çeken halime inat alayla gülümsedim. "Kelepçeyle ilgili farklı fantezilerin varsa," Bir adım atıp dudaklarına düşürdüğüm gözlerim ile omzumdaki elini indirmek için avcumu üzerine kapattım. "Bu ilk ve son şansın. Bir daha buna izin vermem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEDİ ŞEYTAN (+18)
Acción"Cenneti bekleme, biz oradan kovulalı çok oldu." Parmağına bulaşan kanım ile kaşları çatılır iken huysuz bir sesle devam etti. "Cennetin kapısından utançla çevrilecek kadar günaha batmış bedenlerimiz, Cehennemi söndürecek kadar kana bulanmış parmak...