after a long time

199 26 4
                                    

SELAAAMSSS İŞTE GELDİM BURDAYIM

SONUNDA BULUSTULAR HERKESİN GÖZÜ AYDIN

Yağmurlu hava şiddetini giderek arttırmaya başlarken artık evimde gibi hissettirmeyen bu şehirde gözlerimi gezdirdim. Her şey bıraktığım gibiydi. Hava kasvetli, insanlar mutsuz ve yoğun bir koşuşturma içerisindeydi. Öyle ki hiçbir işi olmadığından emin olduğum insanlar bile sadece yağmur yağıyor diye sanki dünyanın sonu gelmiş gibi telaşla oradan oraya koşuşturuyorlardı.

Bense onların aksine köşe başındaki kafeye doğru ilerlerken şemsiyenin uçlarından yere süzülen yağmur damlalarını izliyor ve içimi kaplayan bu yersiz gerginliğe engel olamıyordum. Sebebinden emin değildim. Belki yarınki sergiyle ilgiliydi belki de onunla aynı şehirde olmanın ve her an bir yerde karşıma çıkabilme olasılığının çok fazla olmasıydı.

Bilmiyordum. Bildiğim tek şey yeniden nefes alıyormuş gibi hissetmem için onu yeniden görmem gerektiğiydi ama korkağın tekiydim. Bunu nasıl yapardım bilmiyordum, yapmak zorundaydım. Zamanım çoktu. Sergi bittikten sonra ve Bay Briganti'yle yollarımız İtalya'ya geri dönene kadar ayrıldıktan sonra bolca vaktim olacaktı nasılsa.

Derin bir nefes alıp kafeye çoktan vardığımı fark ettiğimde elimdeki şemsiyeyi kapatıp suyunun süzülmesi için kapının önündeki şemsiyelerle dolu kutunun içine bıraktım. Küçük tatlı bir kafe olmasının yanı sıra içeride çok fazla müşteri olmaması beni mutlu etmişti. Kapıyı ittirip ufak çanın çalmasını sağladıktan sonra cam kenarındaki boş masalardan birine oturdum. Kısa bir süre sonra yanıma gelen kız siparişimi aldıktan sonra kısa bir süreliğine gözden kayboldu.

Ceketimi çıkarıp yanımdaki boş sandalyeye bırakırken siparişimi getiren kıza teşekkür ederek sıcak kahvemden bir yudum aldım. İtiraf etmeliydim ki bu basit kahve bile İtalyanların o meşhur expressosundan çok daha iyi hissettiriyordu.

Baş parmağımı kupanın ağzında gezdirirken Louis'ye burada olup olmadığımı şu an söyleyip söylememek konusunda kararsız hissediyordum. Geldiğimi bilmiyordu. Ne tepki verirdi emin değildim ancak suratımın tam ortasına sağlam bir yumruk yiyeceğimden emindim. Gittiğim için kızgındı. Hiç kimseye tek bir kelime bile etmeden çekip gittiğim için kızgındı.

Hak veriyordum. Herkesi yarı yolda bırakmıştım. Kolay olmayacağını biliyordum. En çok da Arilyne ile. Kolay değil, imkânsız olduğunun bile farkındaydım ancak umutsuzca ikimizi tekrar bir arada hayal etmekten de kendimi alıkoyamıyordum.

İçimdeki bu yersiz huzursuzluğu atmak umuduyla kahvemden büyük bir yudum daha alıp gözlerimi kafenin içinde gezdirdim. Az önce siparişimle ilgilenen kız pastaların önünde durmuş sipariş vermeye çalışan uzun bir bedenle sohbet ediyorken orada neden bu kadar uzun bakakaldığımı bilmiyordum.

Belki de küçük dükkânın içinde olan bu hareketlilik dikkatimi çekmişti ama sonra yüzünü gördüm. Camdan birisini işaret ederken gülüyor ve hararetle reyonun arkasındaki kıza bir şeyler anlatıyordu. Kulaklarımın uğultusu kesildiğinde dediklerinden sadece birkaçını seçebildim.

"Biliyorsun, Arilyne birkaç aydır canımıza okuyor."

Siktir. Siktir. Sikeyim.

Kalbim kafatasımın içerisinden dışarıya fırlamak istermiş gibi atıyorken garson kız camın ardındaki bir yere el salladı. Kafamı hızla el salladığı yere çevirdiğimde arabanın yarılanan camından uzatılan yüzünü görmek benim için zaman kavramının tamamen yok olmasına sebep oldu. Ellerim titremeye başlarken aylar sonra güzel yüzünü sadece metrelerce uzağımda görebiliyor olmak bende şok etkisi yaratmıştı.

ZAYN'S aNd Rose'S🌹Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin