ı can't have this

511 50 11
                                    


HAAAYYYY PİPILLLL

BYYYEEEE PİPIL

"İyisin değil mi?" Wesley bugünkü bilmem kaçıncı siparişimi de almak için yanına geldiğimde sorduğunda başımı olumlu anlamda sallayıp tepsiyi bangonun üzerine bıraktım.  "Gerçekten iyiyim. Lütfen sorma artık." Tepsiye yeni siparişler bırakırken iyi olmadığımın o da farkındaydı. Yorgun hissediyordum ve her şeyin kokusu midemi bulandırmaya başladığı için sabah kahvaltı yapamadan evden çıkmıştım. Berbat göründüğümü biliyordum.

"Öyle diyorsan." Diye mırıldanıp Rosa'nın söylediklerini hazırlamak için ocağın başına tekrar geçti. Gün boyu idare edebileceğimi düşünmüştüm ancak geçen yarım saatin ardından başımın döndüğünü hissettiğimde izin alıp kafeden erken ayrılmıştım. Brooklyne muhtemelen evdeydi ama onu sürekli arayıp benim yüzümden endişelenmeye devam etmesini istemiyordum. Uzun bir süredir ona oldukça yük olduğumun farkındaydım. Duygusal olarak. Onu daha fazla kendi sorunlarımla boğmak istemiyordum.

Yürümek yerine yoldan geçen bir taksiyi çevirip evimin adresini verdim. Yürüyebilecek kadar iyi hissetmiyordum. Derin bir nefes alıp kafamı cama yasladım ve taksici geldiğimizi söylediğinde ona parayı ödeyip kendimi eve attım.

Brooklyne koltukta oturmuş bir şeyler izliyordu. Beni görünce şaşkınlıkla "Arilyne." Dedi ama erken döndüğüm için mi yoksa bir adım atamayacak kadar bitik halimi gördüğü için mi bu kadar şaşırdığını anlayamadım. Hızla koltuktan kalkıp yanıma gelerek beni kolayca kucaklayarak odama taşıdı.

"Bu halin ne?" Başımı iki yana salladım. "Bilmiyorum. Sabahtan beri hiçbir şey yemedim sanırım bu yüzden. Kafe de biraz fazla yoğundu. Farkında olmadan kendimi fazla yormuş olmalıyım." Beni yatağa bıraktığında ona doğru dönüp cenin pozisyonu aldım.

"Sadece... bu yüzden olduğuna emin misin? Benden bir şey saklamıyorsun değil mi?" Şüpheyle gözlerime baktığında kaşlarımı çattım. Neyi ima ettiğini anlamamıştım ve kafam karışmıştı. "Hayır... Senden ne saklayacağım ki?"

"Bilmiyorum." Gözlerini kaçırıp göbeğime baktığında kafamı kaldırıp hafifçe doğruldum. "Bu hallerin normal değil. Başta bir iki günlük bir şey olduğunu düşünmüştüm ancak şimdi... Sürekli kusuyorsun, kokulara tahammül edemiyorsun ve sürekli uyumak isteyecek kadar yorgunsun. Sürekli değişen ruh halinden ve ağlamalarından bahsetmiyorum bile." Tüm bunlardan ne çıkarmam gerekiyordu? Merakla gözlerine bakıp söyleyeceklerini bitirmesini bekledim. "O ve sen-" boğazını temizleyip bu defa gözlerini göbeğimden çekerek gözlerime odakladı. İkimiz de sanki unutmama çok yardımcı oluyormuş gibi ismini söylemekten kaçınıyorduk. Ama hiçbir işe yaradığı yoktu. "O gitmeden önce yapmış mıydınız? Birlikte oldunuz mu? Korunmadan." Endişeyle gözlerimin içine baktığında tüm kanım vücudumdan çekilmiş gibi buz kestim.  Gözlerim anında dolmaya başlarken elim bir refleks olarak karnımın üzerine yerleşti.

"Hayır," diye fısıldadım. Bu olmamalıydı. Hayır... Hayır.  "Brooklyne." Başımı iki yana salladım. Sorusuna sesli bir şekilde cevap verebilecek kadar cesaretli hissetmiyordum. Biz... Evet birlikte olmuştuk ancak onun korunup korunmadığını hatırlamıyordum. Bir anda olmuştu. Benim hala hapları kullandığımı düşünüp korunmamış olabilir miydi?

"Üzgünüm. Aklıma başka bir ihtimal gelmiyor." Uzanıp elimi tuttuğunda kollarımı boynuna dolayarak ağlamaya başladım. Korkuyordum. "Bu olamaz." Hıçkırıklarımın arasından fısıldadığımda kollarını bana daha çok sardı. "Test yapmalısın. Her ihtimale karşı." Başımı delirmiş gibi hızla iki yana salladım. "Bu olamaz! Olmamalı. Ben... Ben tek başıma bunu yapamam. Hamile olamam." Ellerini saçlarımın arasından geçirerek gözlerime baktı.

ZAYN'S aNd Rose'S🌹Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin