BÖLÜM-22

61.5K 765 59
                                    

Anastasia Stelle'nin ağzından..

***

İğrenç bir koku.

Uyanmamamı sağlayan kokuyla öksürmem bir oldu.

Maskeli bir adam yüzüme tokatı indirip yanımdan kalktı. Acıyla inlemiştim.

Yanımdan gidişini izledim.

İçeriden mırıldanmalar geliyordu.

Kurtulmaya çalıştığım iplerin acısıyla debelendim. Ağzımdaki bant nefes almamı zorlaştırıyordu.

Etrafı inceledim.

Soğuk beton yığınına terkedilmiştim. Sallanan bir ampül kendini bile aydınlatmaya yetmiyordu. Terk edilmiş bir binada olduğumu düşündüm.

Refleksle elimi karnıma götürmek istedim.

İp ile kenetlenmiş ellerimi karnımda buluşturdum.

Ne zamandır buradaydım kestiremiyordum. Korkuyorum.

Christian şuan ne yapıyordu? Yokluğumu farketmiş olmalıydı. Ne halde olduğunu düşününce ağlamaya başladım. Gözümden akan yaşlarla minik bebeğim aklıma geldi.

Güçlü olmalıydım. Buradan kurtulacaksın Ana.

İçeriden gelen topuklu sesi gittikçe yakınlaşıyordu.

Bir çift ayak gördüğümde gözlerimi o yöne çevirdim.

Esmer bir kadın önümde durdu.

Kahkaha patlatıp tekme savurdu.

Üçüncü tekmesi karnımla buluşunca bebeğe birşey olmaması için dua ettim.

Gözlerimi kapatmış kendimi darbelerinden korurken diğer adamın sesini duydum.

"Sabaha işi bitmiş olacak. Kendini yorma."

Lilanın kolundan çekmeye çalıştı.

"Hayır bu sürtük bunu hakediyor." diyerek karnıma tekme savurmaya devam etti.

"Buna su bile verme. Gebersin sürtük!"

Acıdan inliyordum. Hareket etmeye çalıştıysamda kurtulamadım.

Sivri topuğunu göbeğime koyup kahkaha attıktan sonra üstüme çıkarcasına bastırdı.

Ağlıyordum.

Önemli olan acım değildi. Bebeğime birşey olacak diye korkuyordum.

Yüzüme yumruk attı. Bir kadından bu sertlik fazla değil mi!

Tuttuğu beton parçasını yüzüme atacak zannedip ellerimle başımı korudum.

Yere bırakıp saçımdan tutup sürükledi.

Dudağımın kanadığından eminim.

Belkide birkaç yerin daha.

Bedenimi biraz havalandırıp beton yığınına bıraktığında bayılmıştım.

***

Uyandığımda bacaklarımdan süzülen sıcak kan ile gözgöze geldim.

Işığın azlığından tam seçemesemde kan olduğundan emindim.

Bebeğim! Bebeğime birşey olduysa yaşayamam !

İnleye inleye ağlıyordum.

Onu kaybetmek istemiyorum bu canımı yakıyordu.

Eğer bebeğim öldüyse yaşamamın bir anlamı olmayacak. Ah lanet olsun. Onu kaybetmek istemiyorum.

Varlığını yeni hissettiğim canlıdan ayrılmak istemiyordum!

Christian'ın bana en güzel armağanı!

Kendime geldiğimde Lila tiksinircesine beni izliyordu.

Siyah saçlarını çarkaya doğru atıp derin bir nefes alarak bana doğru geldi.

Sırtımı tekmeleyip "Birkaç saate ceset olacaksın. Sinirimi attıktan sonra tabi sürtük."

***

İçeriden gelen seslerle kıyamet kopuyor zannettim. Sindiğim beton yığınından başımı kaldırıp ses gelen tarafa baktım.

Birkaç dakikaya sessizlik oluşmuştu.

İlk önce Thomas'ı görür gibi olsamda beni iplerden kurtarıp kucağına alan adamın kokusu Greydi.

Ses çıkartmadım. Tek derdim bebeğimdi, Lilaya ne olduğunu merak bile etmemiştim.

Baygın birşekilde etrafı incelerken Thomas'ın şöfor koltuğuna oturup, tabancasını susturucudan ayırdıktan sonra torpidoya koyduğunu yarım yamalak görmüştüm.

Christian bedenimi kucağında indirmeyip kanayan yerime göz attı. Tekrar bana sarılıp , "Thomas Doktor Edward eve gelsin. Ara çağır."

Sersemlemiş ve yorgun vücudumla bitkin düşmüştüm bile.

***

Uyandığımda Christian'ın yatağındaydım.

Üzerime temiz bir gecelik geçirilmişti.

Karşımdaki Christian ve tanımadığım yaşlı adamla gözgöze geldim.

Konuşmak istemiyordum.

Kimseye cevap verecek dinginlikte değildim.

Tek düşündüğüm bebeğimdi.

Yaşlı adam Christiandan müsade isteyip yanıma oturdu.

Yüzümü inceledikten sonra elindeki kağıda "Birkaç merhem yazacağım." diyerek birşeyler karaladı.

Beyaz geceleği kırmızılaştıran belatımı gördüğünde şaşırdı.

Elbisemi kaldırırken Christianla gözgöze geldim.

İçimin yandığını hissediyordum.

"Darbeden alınan bir hasar bu kadar kanamaya yol açmaz. Bay Grey bu parçalanmış kan topluluğu rahimden geliyor. Yani demem odur ki. Üzgünüm.Bebeğinizi kaybetmişsiniz."

Christian elindeki bardağı sıkarken kırmıştı.

Kana bulanmış eli umurunda bile değildi. Beni izliyordu.

Bakışlarımı üzerinden çekip karnıma götürdüm.

Hıçkıra hıçkıra ağlıyor, ağlamaktan nefes alamıyordum.

"Bu bir sakinleştirici Ana. İyi gelecek." Son duyduğum cümleyle kendimden geçmiştim.

***

Christian Grey'in ağzından..

Yatakta baygın düşen Anastasia'ya baktım. O bir bebek taşıyordu, şimdiye kadar, benim bebeğimi taşıyordu.

Lila onu benden koparmıştı.

Thomas işlerini bitirmişti ama kendim öldürmüş olmak için nelerden vazgeçmezdim. Deli fahişe.

Bebeğimi kaybetmiştim.

Babamı kaybettiğim gibi. Sevdiğim herkesi kaybettiğim gibi bi parçamı yitirmiştim.

Bayan Katty doktoru yolcu ederken Anastasianın yanına yattım.

Patlamış dudağı , kanayan kaşı canımı yakmıştı. O bir anne olacaktı. Benim bebeğimin annesi.

Baba olma duygusundan korksamda, bana ait bir bebeği kaybetmek çok daha korkunçtu.

Ana'yı düşünemiyorum bile. Ölümün tadı damağımızdaydı. Bu acıyla yaşanabilir mi bilmiyorum.

Anastasianın tekrar gözbebeklerinin içinin güldüğünü görebilecek miydim?

Gözümden akan yaşlara aldırmadan sevdiğim kadının göğsüne yaslandım.

-Acı çekiyorum Ana.

DARBE (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin