Ellerimin arasına sıkıştırdığım yorgan, tavana diktiğim yorgun gözlerim, saatin çıkardığı tik-tak sesleri, Soo Jin'in minik nefes alışları...Kaç saattir bulunduğum odanın bembeyaz tavanını izlediğimin farkında bile değildim, izlediğim tavana o kadar odaklanmıştım ki bazen görüntüsü bile gözümde farklı desenlere girerek değişir olmuştu.
Burada, bu odada uykunun beni asla bulamayacağı başından beri belliydi, belliydi belli olmasına ama bu kadar zor olması benim için beklenmedik bir olaydı. Bedenim uykusuzluğa işimden dolayı gayet alışık olduğu için daha kolay olur sanmıştım, gözümü kapatmadığım her saniye bana işkence gibi geliyor, sabah bir türlü olmazken bu şekilde beklemek hem ruhumu hem de vücudumu sınırlarına kadar zorluyordu.
Düşünmemeye çalışıyordum, arkadaşımın acaba şuan üzerinde uyuduğum yatağın sağ tarafında mı yoksa sol tarafında mı yattığını, bu kadar rahat bir yatağa alışmışken şu anda bulunduğu yerde rahat uyuyup uyumadığını düşünmemeye çalışıyordum, aklımda yer edinen tüm soruları susturmaya çalışıyordum. Sürekli bir şeyleri kenara itmeye çalışmam çok korkakçaydı biliyordum ama bunu yapmazsam akıl sağlığımı kaybedebileceğimden korkar olmuştum.
Sabah ilk iş nevresimleri değiştirmiştik buna rağmen kokusu yastığı terk etmemişti, başımın altındaki yastıktan gelen tanıdık koku burnumu doldururken sadece tavanı izliyordum, hareket etmeden hatta nefes dahi almadan, hiç bir şey demeden sadece çabucak sabah olmasını dilerken tavanı izleyip duruyordum.
Bulunduğumuz odayı minik bir gece lambası aydınlatıyordu, odadaki her şey gayet net gözükürken hiç bir nesneye bakmamaya çalışmak o kadar zordu ki, duvarlara baksam fotoğraflarıyla göz göze gelecektim, kenardaki minik komidine baksam Jungkook ve Taehyung'un koleksiyonunu yaptıkları şişe şişe parfümle karşı karşıya gelecektim, yan tarafıma dönüp onu kontrol etmeye de cesaretim yoktu. Onunla bile göz göze gelmek bir an için korkutucu gelmişti. Benim gibi uyuyup uyumadığını deli gibi merak edip içten içe kendimi yiyip bitirsem de sanki bir şeyler beni durduyor gibi hissediyordum, bir türlü ondan tarafa dönüp tek bir cümle dahi kuramıyordum.
Odada derin bir nefes alma sesi ardından da yatakta hızla dönmesinden dolayı hışırtı sesi duyulunca düşüncelerime minik bir ara vermiştim.
Jimin de uyuyamıyordu, nasıl uyuyabilirdi ki zaten?
Onunla ilk defa aynı odada hatta aynı yatakta kalıyordum şu anda kalbim heyecandan dolayı yerinden çıkacak derecede hızlı atmalıydı, nefeslerim anın verdiği adrenalin ve mutlulukla sıklaşmalıydı ama olmadı, kalbim şu an acıyla sıkışıyordu, nefeslerim boğazımda tıkanıp beni yarı yolda bırakıyordu, hiç bu şekilde hayal etmemiştim, kim edebilirdi ki zaten? Kim bizi aynı yatakta ortamızda uyuyan minik bir bebekle hayal edebilirdi?
"Uyudun mu Yoongi?" En sonunda o da dayanamamış olacak ki minik bir fısıltıyla bana bu soruyu sormuştu. Sesi bir yandan Soo Jin'i uyandırmanın korkusuyla bir yandan da benim uyuyabileceğim ihtimaliyle aşırı kısık çıkmıştı, şuan uyumuyor olsam asla bu sese uyanmazdım.
Saatlerdir kıpırdatamadığım bedenimi yavaşça ondan tarafa çevirirken içimde korku falan kalmamıştı, bedenimi çevirir çevirmez sanki bu anı bekliyormuş gibi gözlerini anında gözlerimin en derinine işlemiş, bana buruk bir tebessüm sunmuştu, minik gözleri uykusuzluk ve ağlamanın etkisiyle şişmiş ve yorgun gözüküyordu. Odada ki minik lambanın sarı ışığı yüzüne vurduğu için onu olduğundan çok daha soluk göstermişti.
Bir an için elimi ona doğru uzatıp yastığın üzerinde ahenkle dağılmış sarı saçlarını okşamak istemiştim, parmaklarımı o yumuşak saçlarda gezdirmek, dakikalarca oynamak istemiştim. Bugün gözümde bambaşka biriydi sanki, o banyoda öylece yatıp ağlarken gözümde bambaşka bir insan haline gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IDYLLIC // yoonmin
FanficBir randevu sonrasında "bizden asla olmaz" sonucuna varan ikili, arkadaşlarının onlara bıraktığı minik emanetten sonra sonsuza dek birbirlerine bağlanmak zorunda kalırlar. Not: Kurgu mpreg içerir.