Küçüklüğümden beri diğer insanlardan farklı olarak aşk veya bilim kurgu kitapları okumak yerine insan psikolojisini anlatan kitapları ve makaleleri okumayı daha çok severdim. Sosyal becerilerim pek iyi olmasa da bu kitaplardan insanların iç dünyasını öğrenebilmek hoşuma giderdi. Ne zaman boş zamanım olsa bu tür şeyleri okur, hayatıma da bir şekilde entegre etmeye çalışırdım. Yaşadığım olayları hatırlayıp bu yazılarla bütünleştirirdim. Şu anda da yaptığım şey neredeyse buydu, bulunduğum mahkeme salonunda dikilmiş, kararın çıkmasını beklerken aklıma bir kaç ay önce okuduğum köşe yazısı gelmişti.Bu yazıda mekanlar anlatılıyordu, mekanların kendine özgü enerjisine ve hayatımızda sandığımızdan da fazla etki bırakabildiklerinden bahsedilmişti. Yazıda da anlatıldığı gibi her mekanın kendine özgü bir havası, aurası ve enerjisi vardı. Bazı mekanlar daha oraya adımımızı attığımız anda bizi içine çekip, ruhumuzun huzur ve mutlulukla dolmasını sağlayıp, zihnimizi tüm negatif düşüncelerden bir kaç saatliğine olsa da ayırırken, bazı mekanlar da tam tersi etki bırakarak girdiğimiz anda kalbimizi sıkıştırıp, iyi şeyler düşünmemizi engeller, bizi oradan koşarak kaçma raddesine kadar getirebilirdi. Tüm bunları şu anda bulunduğum mahkeme salonu yüzünden bizzat kendim yaşarken, okuduğum şeyin anlatmak istediği mesajı çok daha iyi anlayabilmiştim.
Hani derler ya; çok okuyan mı iyi bilir çok yaşayan mı diye? Evet, okumak bir şeyleri bilmemize oldukça yardım ediyordu ama deneyim bambaşka bir şeydi.
Şu anda okuduğum şeyi deneyimliyordum. Bulunduğum ortam tamamen ikinci katagoriye uyum sağlıyordu. Kahverengi, ahşap döşemeleriyle, sıradan rahatsız sandalyeleriyle, sanıkların durduğu hapishane parmaklıklarına benzeyen kısımla tamamen boğucu bir mekandı burası.
Mahkeme salonlarını film ve diziler sayesinde sürekli görsem ve aşina olsam da, gerçek hayatta görmek çok daha farklı hissettirmişti. Çektiğim oksijen bile kurallar içerisindeydi sanki, biraz içime fazla nefes çekip ses çıkarsam mahkeme önünde azarlanacakmış gibi hissediyordum. Hepimiz küçük bir çocuğun ceza bekleyen halini andırıyorduk, en küçük hareketimizde anne ve babamızı daha da sinirlendirmekten korkar gibi davranıyorduk.
Gergin bakışlarım mekanı incelemeye devam ederken bir yandan da bu deneyimi aklıma kazıma isteğiyle dolmuştum, sonuçta her zaman yaşayabileceğim bir şey değildi. Burada olmam bile şaka gibi gelirken son bir aydır yaşadığım şeylerin zaten hiç de normal olmadığı aklıma gelmişti. Normal Yoongi'nin mahkemeyle işi olmazdı, burayı canlı canlı görme fırsatı olmazdı. Nasıl olabilirdi ki sanki suça karışmayacağıma adım gibi emindim, evlenip boşanma gibi bir ihtimali de pek düşünmüyordum yani buraya gelmem için tek bir sebep dahi yoktu ama şimdi buradaydım işte, hayat beni buraya sürüklemişti, arkadaşımın emanetini yasal yollarla almak için buradaydım.
Bir türlü karar verilemezken ve zaman geçmek bilmezken kendimi meşgul etmeye çalışıyordum, içimdeki korkuyu ve heyecanı bastırmak adına etrafı incelemeye devam etmekle meşguldüm. Ne kadar incelersem inceleyim ilk defa geldiğim bu mekan gözüme aşırı derecede rahatsız edici gelmeye devam ediyordu. Kurallara boğulmuş, içindeki insanları ciddiyete zorlamış garip bir yerdi burası.
Düşünsenize bir insan olarak başınıza bir olay geliyor ve bu olayın akıbiyetini yine olayla alakasız bir insan belirliyor ya da belirlediğini zannediyor. Bu kuralları yazanlar çok mu iyi biliyordu sanki, bir şeyleri tartma yetenekleri çok mu fazlaydı? Bir suça neye göre ceza biçiyorlardı?
Böyle düşününce buradan rahatsız olmam son derece normaldi, kim bilir şu anda durduğumuz yerde kimler sorgulanmıştı, kaç kişinin hayatı yanlış anlaşılmalar yüzünden karartılmış, kaç kişi en iğrenç suçları işlediği halde elini kolunu sallaya sallaya çıkmıştı? Tüm bunları düşündükçe mahkemeye saygı duyamıyordum, önümdeki hakime, yanımızda duran avukata. Belki de mekanların kaderi yine insanlar tarafından belirleniyordur, belki de burası gerçekten adaleti sağlayan bir mekan olsaydı bu şekilde boğucu ve korkutucu hissettirmek yerine güven verici hissettirebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IDYLLIC // yoonmin
FanficBir randevu sonrasında "bizden asla olmaz" sonucuna varan ikili, arkadaşlarının onlara bıraktığı minik emanetten sonra sonsuza dek birbirlerine bağlanmak zorunda kalırlar. Not: Kurgu mpreg içerir.