Yıllar sonra karşıma çıkan annemi bu şekilde görmeyi hiç beklememiştim. Sinirden elleri titrerken, gözlerime yargılayıcı bakışlarıyla bakarken, kapıma dikilmiş halde görmeyi hiç beklememiştim.Şaşkınlığım ve korkum yüzünden yüzüne zar zor bakarken düşündüğüm tek şey yılların onu hiç değiştirmemiş olmasıydı. Yüz hatlarıyla, ufak tefek bedeniyle aynı yıllar önceki hali gibiydi, tek fark yüzüne bir kaç çizginin eklenmesinden ibaretti.
O beni nasıl görüyor acaba diye düşündüm bir süre, içinden oğlum ne kadar değişmiş, büyümüş demiş midir ya da tam tersi hayat onu çok yormuş en son gördüğüm halinden daha kötü hale gelmiş, omuzları bile ne denli çökmüş mü demiştir?
Belki de hiç bir şey dememiştir ha, sadece hesap sormaya gelmiştir?
Ağzımdan ne diyeceğimi bilemeden kısık bir "Anne..." nidası çıkarken bu kelimeyi çok uzun zamandır kullanmadığımı fark etmiştim.
Ben hiç istemesem de 'anne' kelimesi hayatımdan yavaşça çıkmıştı ve ben fark edememiştim bile."Neden seni evinde değil de burada buluyorum Yoongi?" Ses tonu yine aynıydı, hiç değişmemişti. Bu ses tonunu nerede olsa tanırdım, en kırıcı konuştuğu zamanlarda bu ses tonunu kullanırdı.
Ve ben yine bir sevdiğim tarafından kırılmayı elim kolum bağlı bir şekilde bekliyordum.
"İstersen içeriye geç öyle konuşalım." Sesim acizliğimi belli etmemek adına güçlü çıkarken, sakin olmaya çalışıyordum. Yıllar sonra karşıma geçip beni kırmasına izin vermemek istiyordum ama vermemek istiyordum işte, başaramadığımı daha şimdiden stresten titremeye başlayan ellerimden anlamıştım.
"İçeri falan girmiyorum!" Bağırışından belliydi buraya kavga çıkarmak için geldiği.
"Niye geldin o zaman?" Dedim sinirle, madem içeriye girmeyecekti, madem beni özlediği için gelmemişti, niçin gelmişti o zaman?
"Söylentiler yalan sanmıştım, benim oğlum yapmaz dedim, benim oğlum hayatını bir anda karartmaz." Dediği şeyle gülesim gelmişti, ne zamandan beri oğlunun hayatı umurunda olmuştu acaba?
"Eve bu zarf geldi, içinde arkadaşının yazdığı mektup ve çocuğun velayeti için mahkeme celbi var, muhtemelen eski adresine postalamışlar." Elinde tuttuğu zarfı hızla göğsüme bastırmış, sözde bana vermişti.
O zarfın canımı yakması için göğsüme bastırmana gerek yoktu anne, zaten benim için yeteri kadar can yakıcı, sen bunu bilemezsin.
"Sen ne yaptığının farkında mısın, çocuk sahipleniyorsun Yoongi? Marketten bir şey almaya benzemez bu, daha evlenmedin bile, geleceğin ne olacak, kimse seninle bu halde ilişki kurmak ister mi sanıyorsun?" Hala kapıda dikilirken bir çırpıda söylediği cümleler zaten oldukça dolu olan zihnime çok fazla gelmişti, bir süre idrak etmekte zorlanmıştım.
Onun için tek sorun bu durumun ileride evlenmemi engellemesi miydi yani?
"Evlenmek isteyip istemediğimi bana hiç sordun mu? Ya da onu geç, şu anda iyi olup olmadığımı bana bir kez olsun sordun mu anne? Gelmiş burada geleceğimden bahsediyorsun, geleceğimi düşünmene gerek yok, ne zaman düşündün sanki?" Bu sözler uzaktan dinleyen birine acımasız gelse de doğruydu.
Bizim aile ilişkimiz böyleydi, ben bir kez olsun onlardan destek görememiştim ki. Zaten çatlamaya başlayan aile ilişkilerimiz kız kardeşimin aramızdan gidişinden sonra tamamen parçalanmış ve onarılamayacak hale gelmişti.
Ben de çareyi kendimi uzaklaştırmakta bulmuştum, Deegu'dan Seul'e geldiğimde tek düşündüğüm buydu, biraz uzak durmak bize iyi gelecekti. Ben bu kararı verip kendi ayaklarımın üstünde acemice durmaya çalışırken ilk zamanlarda çok beklemiştim. Onlardan küçük bir adım, minik bir telefon ya da çat kapı bir ziyaret...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IDYLLIC // yoonmin
FanfictionBir randevu sonrasında "bizden asla olmaz" sonucuna varan ikili, arkadaşlarının onlara bıraktığı minik emanetten sonra sonsuza dek birbirlerine bağlanmak zorunda kalırlar. Not: Kurgu mpreg içerir.