Jimin'in anlatımı:"Burası nasıl, hem sahne de iyi görünüyor?"
Bir elimle Yoongi'yi desteklerken diğeriyle de kalabalığı ikimizden uzak tutmaya çalışıyordum. Konferans salonu oldukça kalabalıktı ve bizim kesinlikle sahneyi net bir şekilde görebileceğimiz bir alana ihtiyacımız vardı.
"Tamam, başkaları kapmadan oturalım o zaman."
Yoongi'nin sabırsız hallerini görünce hareketlerimi biraz daha hızlandırmıştım, kalabalığın içinde paytak adımlarla ne kadar hızlı yürüyebilirsek o kadar hızlı yürümüştük, insanların bize bakışlarını hissedebiliyordum ve onlar bize baktıkça ben de onlara dik dik bakıyordum, her şey karşılıklı değil mi?
Sonunda orta sıralarda boş kalan iki koltuğa temkinlice yerleşmiştik. Otururken bile zorlanan meleğim bana endişeyi en doruklarda yaşatıyordu, son aydaydık, ağrıları hat safhadaydı ama Soo Jin'in yıl sonu gösterisini kaçırmak istememişti. Bu konuda fazla hassastık, yalnız hissetmesini ikimiz de asla istemeyeceğimiz için tüm önlemlerimizi alıp gelmiştik.
Derin bir nefes alıp eli karnını bulduğunda ben de iyi olduklarından emin olmak için ondan tarafa dönmüş, her zaman yaptığım gibi mimiklerini analiz etmeye çalışmıştı.
Yaptığım şeyi anlamış olmalı ki bıkkınlıkla "İyiyiz biz." Demişti.
Elimde değildi ki, Soo Jin'le ebeveynlik tecrübesi edinsem de hamilelik ve doğum sürecine hiç hazırlıklı değildik ve açık konuşmak gerekirse ben Yoongi'den daha çok korkuyordum. İzlediğim videolar bu korkumu daha da artırmıştı, acı çekecek olması düşüncesi bile nefeslerimin daralmasına sebep oluyordu.
"Kamerayı yanına aldın mı?" Düşüncelerim kolumu dürtüp bana bakan sevgilimle yarıda kalmıştı.
Kafamı onaylar anlamda sallamış, yanıma aldığım kocaman sırt çantasının içinden el kameramı çıkarmayı başarabilmiştim. Tedbir amaçlı bu sırt çantasının içine ne alabilirsem almıştım, doğum çantası gibi bir şey olmuştu ya da ilk yardım çantası.
Yan koltuğumda oturan sevimli bedenin en ufak bir zorluk dahi çekmesini istemiyordum, zaten geceleri giren yalancı sancılar yüzünden çok zor günler geçirmişti, buraya gelirken bile yürümekte zorlanması vicdanımı sızlatıyordu. Ben de taşımak istiyordum, acılarını yarı yarıya paylaşmak, yorgunluğunu ikiye bölmek istiyordum.
Ama olmuyordu işte.
Yapılan anonstan sonra sahnenin yavaş yavaş dolmasıyla ikimiz de birbirimize heyecanla bakmıştık. Yoongi'nin elini kavrarken en mutlu günlerimden birini geçiriyordum. Kızımız büyüyordu, Soo Jin'imiz her gün biraz daha büyüyordu ve bize babaları olarak tüm duygusallığımızla izlemek düşüyordu.
Biz nefesimizi tutmuş kızımızı beklerken bebeğimizin yerine sahneye bir kaç öğrenci koro halinde şarkı söylemek için çıkınca mızmız çocuklar gibi hoşnutsuzca mırıldanmıştık, heyecanımız anında sönmüştü. Soo Jin dans grubu olarak sonra sahne alacaktı. Diğer elimle hazırladığım kamerayı hayal kırıklığıyla kapatmıştım.
Tabii, biz hariç diğer velilerin çocukları sahnede yerini alınca ortalık garip bir hal almıştı, millet birbirini çekiştirerek çocuklarını daha iyi görebilme derdine düşmüştü. Kadının biri Yoongi'nin önüne gelip yanlışlıkla ona çarpabilecek pozisyona geldiğinde araya girip, kadını uyarmak zorunda kalmıştım.
Ben dokunmaya kıyamazken yabancı birinin zarar verme düşüncesi nedense gerilmeme sebep olmuştu.
Kalabalık ortamları oldum olası sevmezdim. İnsanlar saçma sapan nedenlerle birbirine zarar verip, özür dileme zahmetine bile girmezdi. Yoongi de kadını omun için uyarıp, kenara çektiğimi görünce hınzırca bana gülümsemişti, bu hareketlerimin hoşuna gittiğinden adım gibi emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IDYLLIC // yoonmin
FanfictionBir randevu sonrasında "bizden asla olmaz" sonucuna varan ikili, arkadaşlarının onlara bıraktığı minik emanetten sonra sonsuza dek birbirlerine bağlanmak zorunda kalırlar. Not: Kurgu mpreg içerir.