İlk öpücük

852 58 4
                                    

      28 nisan salı. 12.50
 
     Ellerimi çekmek istemedim. Öyle güzel bakıyordu ki, hipnoz olmuş gibiydim. Bu adama bir şeyler hissediyorum sanıyordum ama o aşamayı çoktan geçmiştim. Ben bu adama aşık oluyordum. Bu kadar kısa zamanda mümkün müydü bu? Onu ilk gördüğüm güne gitti aklım. Daha o gün kalbim çarpmaya başlamamış mıydı?
   
   Şimdi ki bakışı, elimi sımsıkı tutuşu. Karşılıksız değildi. Hissediyordum. Aslında buna sevinmem gerekirdi ama ben daha çok ağırlık hissediyordum. Bunu ona yapamazdım. Onu kandırırken bir de aşkına ihanet edemezdim. Aşık mıydı? Öyle olmalıydı. Zar zor kendime gelip elimi çektim. Başka yere bakmaya çalıştım.

     "Değiştirin bir an önce. Geç kalacaksınız." Deyip kendimi geri çektim. Hâlâ gülmeye devam edip yukarı çıktı. Bir süre sonra başka bir takımla, ve yine elinde birkaç kravatla indi aşağı.

   "Bu nasıl?" Dedi kollarını iki yana kaldırıp.

    "Çok yakışmış." Dedim ona bakmadan.

     "Hangisi?" Deyip kravatları havaya kaldırdı.

    "Yeşil." Diğerlerini koltuğa atıp bana uzattı.
  
     "Ben bağlamayı bilmiyorum."

     Soru sormak sadece durumu uzatacaktı. Elinden kravatı alıp, gömleğin yakasından geçirdim. Bağlarken bana baktığını biliyordum. Elim titremesin diye mücadele ettim. Birden eli, önüme dökülen birkaç tutam saça değdi. Kulağımın arkasına sıkıştırınca baktım yüzüne.

    "Rahatsız etmesin diye." Dedi.

    Yapamazdım. Özür dilerim. Ama benim sana yapacağım en iyi şey, senden uzak durmak Menderes.

      12 mayıs salı. 14.30

     Söylediğim şeyleri not aldı. Günlerdir bir gariplik vardı. Evime geldiği gün başlamıştı. Onu sevdiğimi belli etmek isterken yanlış mı anlamıştı beni? Gerilmesin diye bende birkaç gündür geri çekiyordum kendimi.

    "Başka bir istediğiniz var mı?"

    "Hayır."

    O çıkınca arkasından ben de çıktım odadan. Ecem'in odasına gittim. Odaya girdiğimde telefonla konuşuyordu. Çıkacaktım ama durdurdu. Eliyle gir işareti yaptı.

    "Tamam canım. Konuşuruz sonra." Telefonu kapatıp ayağa kalktı. "N'oldu?"

     "Bilmiyorum ki. Ben de o yüzden buraya geldim. Azra benden kaçıyor gibi." Dedim.

   O gün olanlardan sonra Ecem'le konuşmuştum. Haraketlerinden o gün ki bakışından, yakınlaşınca titreyen eline kadar her şeye dikkat etmiştim. Karşılıksız değildi hislerim. Buna emindim, bakışlarında görmüştüm.
  
     "Birden ne oldu acaba?" Dedi Ecem. "Atladığın bir şey yok değil mi?"

   "Yok. Gayet normaldi. Bir anda fazla mı ilgi gösterdim? Şaşırdı mı acaba?"

    "Olabilir. Ne yapacağını bilemiyordur belki."

     "Umarım öyledir." Dedim iç çekip. "Bir de kaçmasa."

    Gözlerini kıstı. "Kaçamayacağı bir şey yapsak."

    "Ne gibi?"

    "Bu akşam yemek vardı ya hani?" Başımı salladım. "Ona ben gelmeyeyim. Azra'ya söyleyelim onunla git."

    "Harika, iş yemeğinden kaçamaz. Ama bu benim de bir işime yaramaz." Dedim ona eğilip.

    "Abi yemek japon restoranında."

SAHTEKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin