BÖLÜM 16: KEDİ FAREYİ ELİNDEN KAÇIRDI

152 5 1
                                    

    Multi de Armen var. Bölümü Irma - I know- ile okuyunuzzzzzzz.

         Loş ışıklar gözler etrafı aydınlatacak kadar parlıyordu avizelerinde.  Levent Bey oturmuş bir yandan şirket dosyalarına bakıyor bir yandan da viskisini yudumluyordu. Gecenin üzerine basmış olduğu yorgunluk ve uyku isteğiyle esnedi. Yorucu bir gün olmuştu onun için. Toplantılar, görüşmeler, imzalanacak dosyalar, okunacak metinler ve oğlunun gün içinde ne yapıp ettiğinin bir dosya raporu. İşlerini bitirmiş bu dosyayla ilgilenmeye başlamıştı. Dosyayı sonuna kadar inceledi, yine aynı şey. Oğlunun hayatında Rüya’dan başka kim olabilirdi ki? Rüya’yı onunla tanıştırdığında ilk defa oğlunun kedi olalı bir fare yakaladığını düşünmüştü. Rüya’nın gittiğini fakat Çağrı’nın hala bir kızla beraber olduğunu öğrenmişti. Ki zaten yalnızca bunu öğrenebilmişti. Kıza dair hiçbir şey bilmiyordu, şirketin dedektifi Vedat Yiğiter’i bir aydan fazladır bu iş için görevlendirmişti. Fakat kız bir sır gibi saklanıyordu. Kim bir dedektiften bir aydan fazla saklanabilirdi ki, Vedat Bey mi beceriksizdi? Çok düşük bir ihtimal, adamın onca başarısı olmasa işe mi alırdım? Anlaşılan bizim kedi elinden fareyi kaçıralı çok olmuş.

                                  *********************

Ağır ağır koridorda ilerliyordum. Öğle yemeğiydi ve ben diğerleri de gelir diye hiçbir şey yememiştim. İkinci dersten sonra hepsi sözleşmiş gibi ortadan kaybolmuştu, işleri mi vardı acaba? Canım gerçekten sıkılmıştı, hem de çok ! Sanırım gizli yerimize gideceğim, bir iki enstürman tıklatırım, yalnızca tıklatırım zaten. Doğruca merdivenlere yöneldim ve aşağı inmeye başladım. Günlerdir yaşadığım atraksiyon resmen beynimi servis dışı duruma getirmişti. Uzun koridorda ilerledim, sonunda kapıya ulaştığımda kapı kolunu çevirmemle bir şeylerin patlaması bir oldu! Aniden ışıklar açıldı.

‘’İyi ki doğdun Arin, iyi ki doğdun Arin, iyi ki doğdun, iyi ki doğdun, iyi ki doğdun Arin!’’

‘’Neredesin kızım ya? Diyerek sarıldı Bade.

‘’Valla neredeyse arıyordum canım.’’ Dedi İlke.

‘’ Tamamen unutmuşum doğum günümü. Gerçekten tam bir sürpriz oldu yani. Yalnız bir şey soracağım. Kapı kolunu açmakta biraz zorlandım, biri mi tutuyordu?’’

‘’Hayır, düzenek tutuyordu. Sen kapı kolunu açtığında ani bir mekanizmayla konfetiler ve sanırım üç balonumuz patladı. Konfetilerin kapağından herhalde.’’ Dedi Kaan.

‘’Hayatım hoş geldin, doğum günün kutlu olsun birtanem.’’ Dedi Çağrı.

‘’Ne diyorsun sen Çağrı, konfetiler kafanda mı patladı? Dedim şaşkınlıkla.

‘’Hayır canım benim kafa sağlam.’’ Dedi Çağrı.

‘’Senin kafa güzel herhalde Çağrı.’’ Dedi Armen.

‘’Mumları yaktık, hadi gel Arin!’’ dedi İlke. Ve hep beraber muazzam görünen pastanın olduğu masaya yöneldik. Pasta klasik gitar şeklindeydi! Mumlarsa ismimin harfleri şeklindeydi. Gözlerimi kamaştıran bu pastanın vermiş olduğu şaşkınlıktan kurtulup dilek diledim. Yıllardır aynı dileği diliyorum. ‘’Lütfen annem rüyama girsin, lütfen girsin artık.’’

Bugün aynı zamanda annemin ölüm günüydü. Kolum aniden dürtüklendi.

‘’Arin kendine gel, Arin!’’ sanırım bu Çağrı’nın sesiydi.

Gözlerimi yavaşça açtığımda ıslak ve sıcak gözyaşlarımın yüzümden süzüldüğünü hissettim. Ağlıyordum.

‘’Canım, gerçekten çok üzgünüm!’’ dedi ve sıkı sıkı sarıldı Bade, gerçekten sıkı.

‘’Bade, biraz daha sıkarsan annemin yanına göndereceksin beni.’’ Dedim.

‘’Ne biçim konuşuyorsun sen?’’ dedi Kaan.

‘’Herşey çok güzel, gerçekten! Ben, sizleri üzdüğüm için özür dilerim.’’ Dedim gözlerimdeki yaşı silerek. Burnum mu akıyordu? Hemen üzerinde ‘’İyi ki doğdun Arin’’ yazan süslü peçeteyi aldım ve yüzümü sildim. İlke pastayı dilimliyordu o arada, benim pasta kesecek halim yoktu. Sanırım her şeyi mahvetmiştim.

‘’Tamam, bugün senin doğum günün değil ki şapşik, senin doğum günün cumaydı. Ama bu görmüş olduğun şapşik grup senin doğum gününü dün bulduğundan bugün kutladık. Annen bugün ölmedi rahat ol!’’ dedi Kaan. Zaten bu cümleleri anca Kaan kurabilirdi.

‘’Gerçekten de öyle!’’ dedim şaşkınlığımı gizleyemeyerek. Şimdi rahatlamış hissediyordum.

       Pastalarımızı yemiş ve koyu muhabbete dalmıştık. Ders zilinin çalmasına çok az kalmıştı. Ayaklandık, herkesin birbirinden güzel hediyesini almıştım, Çağrı’nın ki hariç. Kesin sabah öğrendi o, hediye almaya vakit bulamamıştır. Hediyelerimi büyük bir poşete atıp sınıfa çıkmaya başladık. Bade’yle yan yana yürüyorduk.

‘’Bade.’’ Dedim sessizce.

‘’Efendim.’’ Dedi.

‘’Sanırım ben takip ediliyorum.’’ Dedim.

‘’Ne? Kim?’’ dedi şaşkınlıkla.

‘’Bilmiyorum, bir aydan fazladır birinin beni takip ettiğini hissediyordum. Ama iki gün önce emin oldum, kesin takip ediliyorum.’’ Dedim endişeyle.

‘’Neden peki, kim takip ettirir ki seni?’’ dedi Bade.

‘’Ben Rüya’dan şüpheleniyorum.’’ Dedim.

‘’Rüya’yı tanıdığım kadarıyla böyle bir şeye ihtiyaç duyacak biri olduğunu zannetmiyorum. Yani hesabı olan kişiyle genelde yüz yüze konuşur kendisi.’’ Dedi.

‘’Okul dışında takip ediliyorum sanırım, özellikle de Çağrı’nın yanındayken izleniyormuşum gibi hissediyorum.’’

‘’Sakın Levent Amca izletiyor olmasın?’’ dedi tedirgin bir şekilde Bade.

‘’Bilmiyorum Bade.’’

‘’Eğer öyleyse henüz yakalanmamışsın demektir.’’ Dedi Bade.

‘’Nasıl, nereden biliyorsun?’’ dedim.

‘’Yakalanmış olsaydın seni bu şehirde barındırmazdı çünkü.’’

PAHALI  MUTLULUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin