BÖLÜM 12:SESSİZ ÇIĞLIK

175 6 2
                                    

   Multi de Kaan var.Bölümü Green Day-21 Guns ile okuyunuz..

 İlk dersimiz Kimya’ydı, rakamlarla uğraşmak zor gelmişti sabah sabah. İkinci dersimiz Beden olduğu için dolabımdan kıyafetlerimi aldım ve soyunma odasına gitmek için aşağı kata indim. Odaya girdiğimde kimseyi görememiştim, zaten bazıları okula spor kıyafetleriyle gelmişlerdi. Diğerleri de sonra gelecek olabilirler ya da sınıfta değiştirirler. Kıyafet çantamdan eşofmanlarımı çıkarıp bir kenara koydum. Önce üstümü değiştirdim, altımı değiştirdiğim sırada elektrikler kesildi ve ortalığı karanlık etkisi altına aldı. Bodrum katı olduğundan minik, tavana yakın pencereler dışında pencere de yoktu. Hafif ışık sızıyor olsa bile bu etrafı görmem için yeterli değildi.

 Hızlı bir şekilde altımı giyindim ve ayakkabılarımı da giymeye başladım. Bağcıkları da bağladıktan sonra hazırdım ve kapıyı duvarlara tutunarak aradım, kapı kolunu bulduğumda rahatlamıştım. Kolu aşağı indirdim fakat açılmıyordu, tekrar denedim ama başarısız. Denemelerimi hızlandırdım fakat bu benim yorulmamdan ve gürültü çıkmasından başka bir işe yaramıyordu.

 Son çare kapıya vurup burada olduğumu belirtmek için bağırmaya başladım. Sanırım biri sesimi duymuş olacak ki bu yöne gelen ayak sesleri duydum. Kapı, bir kilit sesinin ardından açıldı ve içeri biraz olsun aydınlandı. Tam çıkacaktım ki kapıyı açan kişi kolumdan tuttu ve beni geriye itti ve içeri birilerinin daha girdiğini gördüm ama kim olduklarını göremiyordum. Kapıyı açanın erkek olduğunu tahmin ediyordum yalnızca. Beni o şekilde itmesi sırtımı duvara çarpmama neden oldu ve ağzımdan bir inilti kaçtı.

‘’Yoksa canın mı yandı?’’ bu sesin sahibi neden bu kadar tanıdık geliyordu? Aniden ışıklar yandı ve içeride Rüya, Tuna, İlke ve tanımadığım iki kızın daha olduğunu gördüm. Tedirginlikten ellerimin titrediğini ve gözyaşlarımın bana savaş açtığını hissettim. Onların suratındaysa çoğunluklarına güvendikleri için yüzlerinde beliren alay ifadesi vardı.

‘’Sana ne dediğimi hatırlıyor musun?’’ dedi Rüya. Olumsuz anlamda başımı salladım.

‘’Canını yakarım. Hatırladın mı?’’ dedi alayla.

Gözlerimde sadece öfkeyle yanan ateşi hissettim, şu an Rüya’ya hiç atmayı denemediğim yumrukları atmak istiyordum ve denemediğim tekmeleri. Rüya ağır adımlarla yanıma yaklaştı ve benim seviyeme gelecek şekilde eğildi.

‘’Bana ne yapacaksın?’’ dedim sesimin titrek çıkmasını önlemeye çalışarak ve o yüzündeki alaylı gülüşü yeniden bahşetti.

‘’Canını yakacağım.’’ Dedi fısıltı gibi çıkan sesiyle. Eliyle arkasında duran iki kıza işaret verdi. Kızlar yanıma gelip beni kolumdan tutup ayağa kaldırdılar. Rüya’da ayağa kalkmıştı, elini yumruk yapıp tüm gücüyle karnıma bir yumruk attı. Acıyla iki büklüm oldum ve ağzımdan çıkan güçlü iniltiyi engelleyecek durumda değildim. Biraz bekledi, bir sonraki yapacağı atışı mı düşünüyordu acaba? Ben olsam gelişine sallardım.

‘’Ben bir kızım ve canını hayal ettiğim şekilde yakmaya gücüm yetmez. Bu yüzden Tuna, sen devam edeceksin. İtiraz kabul etmiyorum.’’ Dedi ve ben de dahil herkesin gözlerinin fal taşı gibi açıldığını görebiliyordum. Tuna önce itiraz edecek gibi oldu fakat sonra Rüya’nın geri çekilmesiyle o önüme geçti. Bense şaşkınlıktan ağzımı bile açamıyordum, Tuna ise yüzüme baktı ve özür dilercesine gözlerini kıstı.

‘’Ona acıma, eğer sen ona acırsan ben de sana acımam.’’ Dedi Rüya. Bu sözle Tuna yumruğunu havaya kaldırdı ve yanağıma güçlü bir şekilde vurdu.

 Bir an bütün dişlerimin yerinden oynadığını hissettim ve büyük bir çığlık attım, beni kimse duymuyor muydu? Rüya’nın attığı yumruklara dayanabilirdim ama Tuna’nınki dayanılacak cinsten değildi. Diğer bir yumruğunu karnıma attı, Rüya’nın vurduğu yere. Sanırım artık karnım tamamıyla servis dışıydı.

      Karnımın ortasına testereyle delik açmışlardı sanki, acısından kıvranamıyordum bile. İstem dışı dudağımı dişlediğimi ağzıma kan tadı yayılınca anladım. Yumruklarını düzenli aralıklarla atıyordu ve düşündüğümden daha güçlüydü. Acı beni uyuşturmuştu ve gelen diğer yumrukları algılayamıyordum bile. Aniden sesler kesildi, odanın içindeki azıcık ışık bile yok oldu. Tek duyabildiğim hızla kaçışan ayak sesleriydi.

Hafifçe gözlerimi araladım, hiç ses yoktu ve ışık. Sesimin yettiğince bağırmaya çalıştım ama kesik kesik gelen iniltilerden başka ses çıkaramıyordum. Ağzımın içinin kan dolduğunu fark ettim ve tükürdüm. Aniden sıranın üzerine koyduğum çantamdan telefon sesi geldi, hafifçe ışık yayıyordu etrafa fakat ben oraya çok uzaktım. Belki yetişirim diye hafifçe yerimden kıpırdamaya çalıştım ama başaramadım. Kendimi organ torbası gibi hissediyordum. Pes ettim ve gözlerimi kapattım, sessizliği dinlemeye başladım. Çığlık çığlığa bağırıyordu sanki, kendimi başka bir boyuttaymış gibi hissediyordum.

     Gittikçe yaklaşan ayak seslerini duyuyordum ve telefonum tekrar büyük bir gürültüyle çalmaya başladı. Sanırım biri adımı bağırıyordu, ayak sesleri koşar adım bulunduğum odanın kapısına dayandı. Kapıyı açmaya çalıştı ama kapı kilitliydi, zorladı fakat açmayı başaramadı.

     Aniden gözlerimin önünde duran sağlam kapının parçalara ayrılışını izledim. Gelen Çağrı’ydı, o an onun tek işinin benim hayatımı kurtarmak olduğunu düşündüm ve tek kelime edemeden gözlerim istemsiz kapandı.

‘’Arin uyan, iyi misin? Lütfen aç gözlerini!’’

PAHALI  MUTLULUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin