BÖLÜM 27: SESSİZLİK SENFONİSİ

91 4 1
                                    

Bazen alabileceğin en büyük intikam; affetmektir. Ve bazen karşıdakine verilebilecek en güzel cevap; gülüp geçmektir.

                                                                                    Victor Hugo


     

  Hafifçe uzamış kahverengi saçları rüzgarda dalgalanıyordu. Gözlerini kapatmış öylece dalga ve rüzgarın yarattığı sessizlik senfonisini dinliyordu. Düzenli ama derin nefes alıp verirken göğsü inip kalkıyordu. Onun yanına oturmuş ve bağdaş kurmuştum, onu izliyordum.


 ''Sizin bu dergi işi ne oldu?'' küçük çay kaşığıyla çayıma iki kaşık şeker attım ve karıştırdıktan sonra ilk yudumumu aldım.

''Okul müdürü bilgilendirme için velilerimizi aramış. Babam fena ayar çekti bana, tabi Levent amca da Çağrı'ya. Sonuç olarak dergi işi yattı.'' Derin bir nefes alıp verirken göğsünün inip kalkışı bana bir deja vu yaşattı.

''Üzüldüm sizin adınıza.''

''Yapacak bir şey yok. Zaten babam müzik sanatçısı olmama hayatta izin vermezdi. Başlamadan bitti işte ama tamamen bırakmayacağım tabi ki.''

''Bırakma sakın, senin tek eğlencen.''

''Baban nasıl?''

''Nasıl olsun, günden güne gözlerimin önünde eriyor ve hiçbir şey yapamıyorum. Geçenlerde Çağrı ve babası geldi evimize.''

''Ciddi misin?''

''Evet, babamın durumunu merak etmiş, doktor masraflarını karşılayabileceğini söyledi ama babam tedavi sürecini aştığını söyleyince bayağı üzüldü. Bir miktar para yatırmış babamın hesabına son günlerini iyi geçirsin diye.''

''Çağrı da mı öğrendi?''

''Evet.''

''Bunları aşacaksın Arin, beraber aşacağız.'' Masanın üzerinde sıkıntıyla sıktığım elimin üzerine koydu elini, elimi gevşetmemi sağladı. Hüzünle karışık bir tebessüm belirdi yüzümde.


      Eve geldiğimde babam uyuyordu. Yemeğini yine yememişti, tabağına koyduğum yemek hiç bozulmamıştı, aynı duruyordu. Biraz daha zayıflasa iskelete dönüşecekti neredeyse, onu böyle görmeye dayanamıyordum. Ev telefonunun sesi tüm sessizliği bozdu, gidip telefonu açtım.

''Alo?''

''...''

''Kimsiniz?''

''...''

Dıt, dıt, dıt...

Telefonu kapattım ve kendi odama geçtim. Kimdi acaba? Şimdi de telefonumdu sessizliği bozan ama sadece bir mesajdı.


Kimden: Bilinmeyen numara

Telefonlarıma cevap vermeyeceğini biliyorum. O günkü davranışım için özür dilerim. Zor zamanlar geçirebileceğini tahmin edemedim. Gözlerinden anlamam gerekirdi. Sen çok güçlü bir kızsın, atlatacağını biliyorum. Eğer kendini çok yalnız hissedersen lütfen ara.


Çağrı'nın numarasını sildiğimi hatırladıktan sonra bunu yazanın yalnızca Çağrı olabileceğini tahmin ettim. Ama onunla asla iletişime geçmemeliydim, bu yüzden mesajı okuduktan sonra hemen sildim. Birkaç parça kıyafetimi yanıma aldım ve duş almaya banyoya gittim. İşim biraz uzun sürmüştü, kıyafetlerimi giydikten sonra dışarı bakmak için perdeyi araladığımda havanın neredeyse kararmış olduğunu gördüm. Babam akşam yemeğini yedi mi diye kontrol etmek için babamın odasına gittim ama hala uyuyordu. Onu uyandırmak için yanına gittiğimde babamın yastığında ki kan lekelerini görmemle beynimden vurulmuşa döndüm. Babamı önce sarstım uyanması için ama uyanmıyordu. Hayır, bu kadar erken olmaz baba, beni böylece bırakamazsın! Bu koca şehirde sensiz ne yaparım?

Hemen telefonumu çıkardım ve ambulansı arayıp adresi verdim. Elim ayağım birbirine dolanmış ne yapacağımı şaşırmıştım. Allah bilir ne kadar zamandır bu haldeydi, nasıl bir evladım ben? Nasıl anlamadım? Ben kendimi bu şekilde suçlarken ambulans yaklaşık on beş dakika sonra geldi ve babamı sedyeyle ambulansa taşıdılar, dışarıda birkaç meraklı insan ne olduğuna bakmak için kapımızın önünde bekliyorlardı. Ben de ambulansa bindim. Lütfen ona bir şey olmasın!

PAHALI  MUTLULUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin