BÖLÜM 17: BUGÜN HİÇ BİTMEYECEK

136 6 1
                                    

Multi de Bade var. Bölümü

Teenagers - My Chemical Romance ile okuyunuz. :)

''Lütfen bir süre görüşmeyelim Çağrı.''

''Yine ne oldu Arin? Allah bilir ne yaptım, vallaha bir şey yapmadım bu sefer ya!'' dedi şaşkınlıkla. Şaşırmakta da haklı aslında.

''Biliyorum.''

''Ya val... Nasıl ya? Madem bir şey yapmadığımı biliyorsun kaç saattir niye kıvranıyorum ben peki?''

''Çünkü ne zaman yanımda olsan, özellikle de son bir aydır izleniyormuşum gibi hissediyorum.'' Dedim endişeyle.

''Ne izlenmesi ya, kim izliyormuş? Bizim tayfayı toplarsam anasından emdiği sütü burnundan getiririm o hadsizin.'' Dedi kızgınlıkla.

''O hadsiz babansa da aynı şeyi yapar mısın bilemiyorum Çağrı.''

''Babam mı, o beni çiğ çiğ yer.''

''Bu yüzden bir süre görüşmesek iyi olur.''

''Hmm, tabi. Mesela farklı bir okula kaydımızı aldırabiliriz, hiç dikkat çekmeyiz o zaman.'' Dedi alayla.

''Ne?'' dedim şaşkın yüz ifade maskemi yine takmıştım yüzüme.

''Kızım, zaten aynı okula gidiyoruz. Yani bu demek oluyor ki haftanın beş günü görüşeceğiz.''

''O zaman okul dışı görüşmeyeceğiz.''

''Teneffüsler on dakika be, insaf!''

''Bana ne diye yakınıyorsun, ben mi kendimi izletiyorum?''

''Sen izlenildiğine emin misin? Yani babam seni öğrenmiş olsa...''

''Beni bu şehirden mi yollardı?''

''Koşullara bağlı aslında.''

''Neyse, ben de daha fazla ders çalışırım hem, sınavlar yaklaştı ne de olsa.''

''Maşallah ya, hanımefendiye bak, neredeyse izlenildiğine sevinecek!''

''Herkes senin gibi zengin bir babaya sahip değil Çağrı, bazılarımızın iyi bir gelecek için çalışması gerekiyor.''

''Boş versene, ben bakarım sana.'' Sanırım kalp krizi geçireceğim.

''Yok ya, sonra üzerimde egemenlik kur değil mi? Bana bak, bir daha böyle bir şey dediğini duyarsam ben senin anandan emdiğin sütü burnundan getiririm bilmiş ol. Haydi kapat telefonu uyuyacağım saat on buçuk.''

''Tamam ya, ne kızıyorsun, sanki parasını sen ödüyorsun. Rahat ol, seni izleten adamın cebinden çıkıyor ne de olsa.'' Deyip kahkahalarla gülmeye başladı. Ben de daha fazla dayanamayıp telefonu suratına kapattım ve uykuya daldım.

Sabah uyandığımda hocanın verdiği kimya ödevini unuttuğum aklıma geldi. Hemen akşamdan hazırladığım çantamın içinden kimya kitabımı çıkardım ve ödev diye işaretlediğim sayfayı açtım. Yarısını evden çıkmadan bitirmiştim, diğer yarısını diğerlerinden bakardım ne de olsa. Okul üniformamı giyip yolda yemek için kendime ekmek arası hazırladım. Bu kadar aksilik yetmezmiş gibi otobüste yanımdaki koltukta uyuyan dedenin başı omzuma düşmez mi? Şimdi kafasını kaldırsam uyanır, uyandırmasam ben rahatsız olacağım. Güçlü bir sesle öksürük taklidi yaptım fakat bana mısın demedi. Durağa ulaşmak üzereydik, haliyle kalkmaya çalıştım. Ben kalkınca dede de huysuzlandı ve gözlerini açtı.

''İnsan bir haber verir be! Ne saygısız nesil olup çıktınız!'' diye sitemde bulundu huysuz ihtiyar.

''Sen başını omzuma koyarken bana mı sordun ki bey amca. Gelmiş bana burada sitem ediyorsun.'' Dedim.

''Ne olmuş yani düşmüşse? Çok mu rahatsız oldun?'' dedi alayla.

''Herhalde.'' Dedim sinirle.

''Hadi oradan, bilmiş cadı seni!'' Neyse ki durağa gelmiştik, yoksa bu iş böyle uzayıp gidecekti.

Sınıfta ödevimi tamamlamıştım, ikinci derse girmiştik ve zil çalmak üzereydi. Kaan'la beraber mekanımıza gittik, herkes oradaydı. Zil çalana kadar muhabbet ettik, İlke'nin yakınmalarını dinledik bütün teneffüs. Tuna hala onu rahat bırakmıyormuş. Sanırım ona geri dönecek çünkü Bade'den duyduğum kadarıyla o da çok istiyormuş barışmayı fakat Çağrılardan çekiniyormuş, haklı kız.

Son derste bitmek üzereydi, hızlı bir gün olmuştu benim için. Zil çalmış ve ders bitmişti, sanırım biraz tekrar yapmalıyım. Dışarıya çıktığımda Ahmet abinin kapıda beklediğini gördüm. Babamın iş arkadaşıydı, birkaç kere babamla bize gelmişti. Gözleri beni gördüğünde yanına gelmemi işaret etti. Yanına ağır adımlarla gittim, yüzünde ki endişeyi gülümsemesi bile kamufle edemiyordu.

''Ahmet abi, neden buradasın?'' dedim merakla.

''Seni birine götürmem istendi Arin. Lütfen arabaya bin de gidelim.'' Dedi aceleyle. Açıkçası ona güveniyordum, ne de olsa babamın arkadaşıydı. Arabaya yavaş adımlarla bindim. Gideceğimiz yeri Ahmet abiye sorduğumda ise sürekli geçiştiriyordu, endişeleniyordum. Çok ta uzun sürmemişti gideceğimiz yere varmamız. Çok gösterişli bir mekanda inmiştik. Ahmet abi bana önden rehberlik etti ve odayı gösterdi. O gösterişli kapıyı açmamla olduğum yere mıhlanmam bir oldu. İşte bunu hiç beklemiyordum, sanırım bu gün hiç bitmeyecekti.

PAHALI  MUTLULUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin