İyi okumalar!
***
Geçen süre boyunca kararsızdım, olacak mıydı? Yoksa olmayacak mıydı? Ama her şey bitmişti, sonum belli olmuştu.
Elimdeki test çubuğunda çift çizgiyle her şey bitmişti.
Pişmanlık mı duyuyordum? Aldığım karar aptalca mıydı? Bu bebeğin bir annesi olmayacaktı, bunu kendim istemiştim. Elimin tersiyle gözlerimi sildim, Taehyung ne tepki verecekti?
Beni affetmeyecekti.
İlaçlar yüzünden yakalanacaktım bir ara, kuşkulanıyordu. Güvenmediğini söylemişti ve bu konuda haklıydı. Güvenilmezdim, bencildim ve nankördüm. Çalan zille derin bir nefesi dudaklarımın arasından bıraktım. Testi çöp kutusuna attım, ellerimi aceleyle yıkadım ve banyodan çıktım. Taehyung aceleyle içeriye girdi, beni görür görmez hızlıca yanıma geldi.
"Sana bir şey oldu diye çok korktum." kollarımı boynuna sardım, son iki haftadır el uyuşmalarım başlamıştı. Git gide tüm belirtileri göstermeye başlıyordum. Bu çok iğrenç bir histi.
"Taehyung yarın hastaneye gideceğiz ya ondan önce jinekolog 'a görünmek istiyorum." bedenini çekti. Elleri yüzümü avuçlarken gözleri yüzümde endişeyle geziniyordu.
"Neden böyle bir şey istiyorsun? İki gün sonra ameliyatın var biliyorsun değil mi?" bu ameliyata giremeyecektim büyük ihtimalle.
"Yarın öğrenirsin, dışarıdan sipariş ettiğim yemekler gelmişti. Isıtayım onları." gidecekken kolumdan tutup durdurdu.
"Neden gitmek istediğini söyle." derin bir nefes çektim ciğerlerime. Bu mutlu haberi vermek, bir yandan da benim ölüm haberimi vermekti. Nasıl diyecektim şimdi, çocuğu olsun istiyordu ama ben bu durumdayken istemiyordu.
"Hamileyim." başımı eğip mırıldanmıştım, hata işleyen küçük bir çocuk gibi. Gerçi suçlu değil miydim?
"Nasıl?" inanamıyor gibi fısıldamıştı. "Bilerek yaptın?" gözleri darmadağın bakıyordu. Uyuşan elimi sıkmaya başladım. "Bunu nasıl yaparsın? Neden her seferinde vicdanımla oynuyorsun? Ben senin için çabalayıp duruyorken her seferinde hayal kırıklığına uğratıyorsun beni!" bağırmasıyla irkilip birkaç adım geriye gittim. Vestiyerden montumu alıp uzattı. "Hemen giyin hastaneye gideceğiz."
"Taehyung." ağlıyordu, bu adamı neden her seferinde çaresiz bıraktığımı ben de sorguluyordum ama bencil ve nankör bir insandım ben.
"Sus ve hazırlan." telefonunu çıkarıp bir şeyler yaparken izlemeyi bırakıp montumu giyindim. "Yazıklar olsun sana, ben uğraşıp didineyim senin yaptığına bak. Şaşırmamam lazım aslında bencilin tekisin." alt dudağımı dişledim, hiçbir şey diyemiyordum. İnkar edip beni kırmamasını söylemiyordum. Yüzüm kalmamıştı, ne dese haklıydı. Ağlarken montumu üzerimi geçirdim. Kapıdan dışarı çıktığında ben de çıktım. Kapıyı kilitlerken onu izledim, elleri titriyordu. Bana döndü, gözlerinin içi kızarmıştı. Daha fazla ağlamamak için kendini tutuyordu.
Binadan aceleyle çıkmıştık, arabaya biner binmez hızlı bir şekilde yola çıkmıştı. Konuşmuyordu, konuşmaya korkuyordum. Sanki bir şey desem tüm hıncını benden çıkaracaktı. Mutlu olamıyordum ve çevremi de etkiliyordum.
"Özür dilerim." yine de çenemi tutamayıp konuşmuştum. Neyin özrünü diliyordum ki? Plan yapmıştım, istediğim için hamileydim.
"Hiçbir şey umurunda değil, bir şeyler yapmaya çalışıyorsun ama daha berbat ediyorsun. O doğdu diyelim, sen nerede olacaksın? Bir bebeği annesiz bırakacaksın." derin bir nefes aldım ve alt dudağımı ısırdım. "Onu aldıracağız." şok içinde ona döndüm. Ne saçmalıyordu? Ne olursa olsun, böyle bir şeye izin veremezdim.