İyi okumalar!
💔
"Na Eun Noona daha fazla koyma, kusabilirim." Gözlerini kırpıştırdı.
"Beğeneceğini düşünmüştüm." Üzgün bir şekilde mırıldandı.
"Hayır yemekler çok güzel ama hasta olduğum için fazla yersem kusarım." Gerçekten öyleydi, yediğim yemekleri hasta olduğumdan beri zevk alarak yemiyordum. İlk zamanlar da fazla kusuyordum, şu an zaten yemek yemeye bile gücüm yoktu.
"Özür dilerim, unutmuşum. Hamilelikten dolayıdır, hormonlar fazla çalışıyor. Gereksiz tepki verirsem özür dilerim." Başımı iki yana sallayarak gülümsemeye çalıştı. Babam yurt dışına çıkmıştı ve bize katılamamıştı. Nayeon, Na Eun Noona ile beraber yemek yiyorduk. Bugün Nayeon burada kalacaktı, yarın hastaneden sonra beraber onun evine geçecek akşam için hazırlanacaktık.
Yemekler bitince odalarımıza çekilmiştik, Nayeon benimle beraber kalacaktı.
"Gerçekten eskisi gibi değil, hamilelik ona yaramış." Nayeon geceliklerini üstüne geçirirken mırıldandığında başımı salladım. "Neyse umarım bir şey olmaz, hadi uyuyalım. Yarın çok işimiz var." Ellerini çırptı ve yanıma uzandı. Gözlerim yorgunlukla hemen kapandığında dudaklarını yanağımda hissettim. Arkadaşımın hiçbir zaman yanımdan ayrılmasını istemiyordum.
💔
4 saat boyunca gördüğüm tedaviden sonra Nayeon beni gelip almıştı ve şimdi evine gidiyorduk. 2 saat içinde hazırlanacak ve oraya gitmek için yola çıkacaktık.
15 dakikalık yolculuktan sonra sonunda eve varabilmiştik. Eve girdik ve Nayeon'un odasında hazırlanmaya başladık. Nayeon yatağının üstüne birkaç poşet bıraktı ve bana göz kırptı. Poşetleri ters çevirdim ve içindekilerin yatağa düşmesini sağladım. Bir çift topuklu bot, iki parça kıyafet ve mavi saçlar. Kıyafetleri elime aldım ve kaldırdım. Siyah mini bir etek ve büstiyerdi. Fazla açıklardı ve bu zayıflığımı oldukça belli edecekti. Bana dün daha farklı bir kıyafet göstermemiş miydi?
"Nayeon dün gösterdiklerin daha farklı değil miydi? Ayrıca mavi peruk niye." Omuzlarını silkti ve kendi kıyafetlerini üstüne geçirdi. Gece mavisi kısa ve dekolteli bir elbiseydi. Sırtı tamamen açıkta kalmış diyebilirdim. Oldukça güzel durmuş ve yakışmıştı.
"Onları giy lütfen, yakışacaklarından eminim. Elbise de sana uygun beden kalmamıştı. Saçlara da gelirsek, almak için oraya gittiğimde gözüme çarptı ve sana ne kadar yakışacağını göstermek için aldım." Dudaklarımı birbirine bastırdım ve başımı salladım. "Botun topukları kısa, ayrıca orada sadece oturacaksın zaten. Sıkıntı olacağını düşünmedim." Onu küçük bir mırıltı ile onayladım ve üstümdekileri çıkarmaya başladım, Nayeon gelip yardımcı oldu. Aldıklarını da üstüme kendi elleriyle giydirdi. Kafamda duran kırmızı peruğu çıkardı ve mavisini taktı. Ayna da kendimle göz göze geldim, uzun zamandır bu tarz kıyafetlerin içine girmemiştim. Eski günlerimi özlüyordum, hem oldukça.
"Çok güzel oldun, minik kelebeğim." Gülerek kollarını bana doladı, ben de ince ve zayıf kollarımı ince belinin etrafına sardım. Daha sonra hazırlanmaya devam etmek için ayrıldık ve kendi makyajını, saçını yaptı. Benim de saçlarıma karışmadı ve sadece hafif bir makyaj yaptı fakat sonunda koyu kırmızı ruju dudaklarıma yedirdi. Yıllardır ilk defa makyaj yapıyordum.
"Gerçekten bambaşka oldu be, bak diyorum. Bizimkilerden birisini sana ayarlayalım." Hiçbiriyle olmak istediğim yoktu ama Taehyung ile o gün orada yalnızken konuştuklarımız aklıma takılıyor ve yüzü hafızamdan çıkmıyordu.
"Gerek yok." Nayeon kıkırdadı. Oyanlamamak adına ayakkabılarımızı ve ceketlerimizi üstümüze geçirdikten sonra evden çıktık. Nayeon kapıyı kitledi ve kontrol etti. Arabaya yerleştiğimiz de benim için ısıtıcıyı belli bir seviyeye getirdi ve motoru çalıştırdı. Arabayı sürmeye başladı, benim için normal hız da ilerliyordu. Ben olmadığım zaman, daha hızlı sürüyordu. Yakın olan gece kulübüne 10 dakika civarı içinde geldiğimizde kalabalık arasından geçilecek gibi durmuyordu. Nayeon Yoongi'yi aradı ve durumu anlattı. Bizim arka kapıya yaklaşmamızı istemişti, oradan alacağını söyleyip kapatmıştı. Arka kapıya geldiğimizde Yoongi çıkıvermiş ve sıkıca sevgilisine sarılmıştı. Bu hallerine gülümsedim, tatlılardı.
"Vanessa sen de hoş geldin." Uzattığı elini sıktım. Daha sonra oyalanmadan içeri girmiştik. Büyük bir odaydı ve buranın kendilerine ait olduğu söylemişlerdi. Sadece Namjoon ve Jin vardı, bizimle beraber. Onlar da sevgililerini bekliyorlardı ve biz de onları beklemeyecek ve aşağı bar salonuna inecektik.
Kalabalığın içine girdik, ilk gün olmasına rağmen çok fazla insan vardı. İleride ki localardan birisine oturduk. Jimin, Jungkook, Hoseok ve Taehyung da buradaydı. Hepsine küçük bir kafa selamı verdikten sonra oturdum ve bakışlarımı etrafta gezdirdim. 1 saatten fazla kalmayacaktım, Nayeon beni eve bırakacak ve sonra geri gelecekti. Benim buraya gelmem biraz tehlikeliydi.
"Saçların çok yakışmış." Gözlerimi Jungkook'un büyük gözlerine çevirdim.
"Teşekkürler." Gülümsedim. Daha sonra Taehyung ile göz göze geldim. Elinde kadeh vardı ve içi boştu. Kafasını yere yaslamıştı ve gözleri benim üzerimdeydi. Yutkunarak bakışlarımı ondan çektim ve tekrardan etrafta dolaştırdım. Mavi saçlı birisiyle göz geldim. Kadehini kaldırarak gülümsedi. Arkamda birisi mi vardı, gözlerimi çevirdim. Kimse yoktu, duvar kenarındaydım. Gözlerimi ayaklarıma çevirdim. Nayeon kısa bir topuklu almıştı ve neyse ki rahatsız etmiyordu. Spor ayakkabımı getirmiştim, Nayeon'un arabasındaydı.
"Vanessa, Yeonjun sana mı bakıyor?" Başımı kaldırdım ve bana şaşkınca bakan Hoseok ile göz göze geldim.
"O kim?" Hoseok bana az önce kadeh kaldıran genç adamı gösterdi.
"Sana kadeh bile kaldırdı." Bakışlarımı Yeonjun'a çevirdim. Karşısında ki Taehyung ile konuşuyordu. Masadan ne zaman kalkmıştı.
"Tanımıyorum ve ilgilenmiyorum." Hoseok sadece başını salladı.
"Vanessa iyi misin, bebeğim?" Nayeon'u gülümseyerek onayladım. O mutluyken rahatsız etmek istemiyordum. Yoongi ile konuşup gülüşüyorlardı. Namjoon ve Jin yanında ki manken gibi kızlarla oturdular. Selam verdiklerinde her zaman ki gibi başımı sallamakla yetindim.
"Ben Hye Jin, sen de Vanessa olmalısın. Nayeon senden çok bahsetti." Uzattığı elini birkaç saniye sıktım ve geri bıraktım. Namjoon'un sevgilisiydi.
"Ben de Mary, sonunda aramızda seni gördük." Koreli olmadığı oldukça belliydi. Doğal kızıl saçları vardı ve yeşil gözleri oldukça derin bakıyordu. Jin gerçekten kendine layık birisini bulmuştu.
"Tanıştığıma memnun oldum, her ikinizle de." Gülümsediler. İyi kızlara benziyorlardı.
"Jimin Louisa gelmiyor mu?" Jimin elindeki telefondan başını kaldırdı.
"Linda' ya bakıyor, nasıl gelsin?" Louisa ve Linda kimdi? Namjoon kaşlarını çattı.
"Sen burada ne bok yiyorsun o zaman? Kardeşimi ve yeğenimi evde yalnız bırakıyorsun. Hemen eve git." Jimin ofladı ve olduğu yerden kalktı, gitti.
"Louisa Jimin'in eşi, Linda ise kızları. Görmen lazım, dünyada ki en güzel bebek." Mary kıkırdayarak açıklama yaptığında, merakımı gidermiş oldu. "Namjoon sen de fotoğrafı olması lazım, Vanessa 'ya göstersene." Namjoon telefonu bana uzattı, şaşırmıştım. Telefonu aldım ve ekranda ki bebeğe baktım. Gerçekten de dedikleri gibiydi. Çok güzel bir bebekti, sapsarı saçları, yeşil ve hafif çekik gözleriyle mükemmeldi. En fazla 2 yaşındaydı. Telefonu geri uzattım.
"Gerçekten de öyle." Nayeon beni onayladı.
"Bir de canlı gör, biraz şımarık ama olsun. Jimin yakında kızı yüzünden kel kalacak, saçlarını yolup duruyor." Gülümsedim, mutlu olacakları oldukça güzel sebepleri vardı.
"Ne diyor?" Hoseok masaya gelen Taehyung' sordu. Bakışlarım ikisini buldu.
"Boş yapıyor yine." Umursamaz tavırla arkadaşını geçiştirdi. Gözlerimi boynunda ki dövmeye çevirdim. Solmuş bir ağaç, hemen altında toprak yığını vardı. Muhteşem gözüküyordu, eğer hasta olmasaydım. Küçük bir dövme yapmak isterdim. Derin bir nefes vererek bakışlarımı etrafta defalarca kez dolaştırdım.
Çantamda ki telefonu çıkardım ve kontrol ettim. Bir mesaj vardı, babamdan.
Gönderen : Babam
Hemen eve geliyorsun!
Kaşlarım çatıldı, bir şey mi olmuştu?
💔
Bölüm nasıldı? Vanessa hakkında ne düşünüyorsunuz?
Umarım bölümü beğenmişsinizdir, iyi geceler bebeklerim.💜