0.4

740 59 18
                                    

İyi okumalar!

💦

Üstümdeki yorganı ittim, yataktan çıktım ve odada bulunan banyoya ilerledim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra odaya geri dönmüştüm, yatağa girdim ve yorgana sıkıca sarıldım. Dün Taehyung beni kendi evine getirmişti, artık kalabileceğim bir evim yoktu. Hastaneye de gidemeyecektim, tedavilerim için ödenen para artık yoktu. Açıkçası tedavinin bir boka yaradığını düşünmüyordum, beni daha bitkin yapıyordu.

Birkaç hafta içinde ölecektim.

Yutkundum, gerçekten ölecektim. Cesedimi yakacaklardı, Nayeon arkamdan çok ağlayacaktı, sonra Yoongi sayesinde atlatacaktı. Arada beni ziyarete gelecekti. Bu çok koyuyordu.

Belki de düzgün bir ailem olsaydı, böyle olmazdı. Ayrı olsalardı ama bana karşı sevgilerini hiç eksik etmeselerdi. Annem kaçtı, babam kovdu.

Şu an yalnızdım. Odanın kapısı açıldı ve Nayeon şaşkın bir biçimde odaya girdi. Arkasından da kapıyı kapattı. Minik adımlarla yanıma geldi, yatağın boş yerine uzandı ve sımsıkı sarıldı. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ağlama demeyecektim, onu anlıyordum. Ağlayarak rahatlardı belki de. Ona iyi gelecekse canımı acıtacak kadar sarılabilir ve ağlayabilirdi.

"Ben bunları yaşamanı istemezdim, yemin ederim iyileşeceğini bilsem düşünmeden kalbimi avuçlarına bırakırdım." Yutkundum.

Dudaklarımı araladım. "Peki daha sonra ben ne yapacaktım, aynı hesaba geliyor. Ben o vicdanla yaşayabilir miydim sanıyorsun? Böyle bencilce düşünme lütfen."

"Ölmeyi neden bu kadar istiyorsun? Sen ölünce her şey daha iyi mi olacak?" Evet daha iyi olacaktı. Annem, babam ve Ha Neul noona daha mutlu olacaktı. Babam dün öleceğimi yüzüme vurmuştu. Bunu bana babam yapmıştı, benim için az çok çabalaması gerekirken ölmem için dua ediyordu resmen.

"Nayeon bu konular hakkında konuşmak istemiyorum, sadece son günlerimi az çok tatmin olmuş bir şekilde geçirmek istiyorum." Dediklerimden sonra titrek bir nefes vermiş ve daha çok ağlamaya başlamıştı.

Kapı tekrar açılmıştı, Taehyung içeri girdi. "Nayeon hadi kalk, Vanessa artık hastane de kalacak." Başımı iki yana salladım.

"Anlamak istemiyor musunuz siz? Tedavi olmak istemiyorum, hiçbir işe yaramıyor. Daha fazla yoruluyorum, sonunda öleceğim işte. Bırakın onunla vakit geçireyim." Taehyung' ın gözü seğirdi ve başını iki yana salladı.

"Sen bilirsin." Gözümün içine birkaç saniye daha baktıktan sonra arkasına döndü, odadan çıktı.

"Vanessa, ölmeni istemiyorum. Kardeşim gibi bırakıp gideceksin sen de! Diyorsun ya kimim var diye, benim kimim kalacak?" Sarılmasına son vermiş beklentiyle bana bakıyordu.

"Yoongi var, arkadaşların var ve en önemlisi annen yanında. Seni seven çok kişi var, Nayeon. Benim yanımda bir tek sen varsın. Artık kabullen, nolur beni daha fazla üzme. Yoruldum, adım atacak halim yok. Hastaneye gidince ne olacak sanıyorsun? Durmadan uyuyacağım, mideme yemek değil ilaç girecek. Ne anlamı var, yine öleceğim. Benim kurtuluşum yok anladın mı?" Delirmiş gibi başını iki yana salladı.

"Taehyung bu hastalıktan sevgilisini kaybetti ve senin de ölmeni istemiyor, ben de kardeşimi kaybettim. O acıyı tekrar yaşamak istemiyorum. Ölmeni istemiyorum, elbette bir çaresini bulacaklardır." Yatakta oturur pozisyona geçtim ve başımı ellerimin arasına aldım.

"Nayeon kurtulabilmem için bir kardeşe ihtiyacım var değil mi? Ama annem nerede? Kaçtı, arkasına bir kez bile bakmadı. Babam nerede? O benim ölmem için dua ediyor! Ne yapabilirim, söyle! Ben ister miyim sanıyorsun? 18 yaşımdan beri savaşıyorum bu hastalıkla, yoruldum! Nefes dahi alamıyorum, 1 saatten fazla ayakta duramıyorum. Otururken bile titreme krizlerine giriyorum! Yaşaamıyorum artık, Tanrıya her gün canımı alsın diye dua etmekten bıktım ben!" Şaşkınca bakıyordu gözlerime, ilk  defa bu şekilde ona bağırmıştım. Ellerimin titremeye başlamasına gözlerimde akan yaşlar eşlik etti. Bedenimin tamamı titremeye başladı. Nayeon ağlayarak kendime gelmem gerektiğini söylemekten başka bir şey yapmıyordu.

"Siktir, ne oldu?" Kulağımı dolduran kalın sesle başımı çevirmek istesem de yapamadım. Bedenimi yine kollarının arasına aldı. Başımı boynuna düştü, dayanamıyordum. Titreyen bedenimi kontrol edemiyordum. Daha sonra gözlerim tamamen kapandı.

Sanırım bu sefer gerçekten ölecektim.

💦

Gözlerimi açtığımda vücuduma birden fazla kabloları fark etmiştim. Bir hemşire vardı ve 4 gündür burada uyuduğumu söylemişti. Daha sonra doktor gelmiş ve kontrol etmişti. Kabloları çıkartmışlardı, Nayeon odaya girdiğinde berbat haldeydi.

Ben öldüğümü düşünüyorken bu halde uyanmayı istememiştim. Gözlerimi koltukta oturan Taehyung'a çevirdim. Benim refakatçim olmuştu. Yoongi, Nayeon'un çok yorgun olduğunu ve ayakta zor durduğunu söyledikten sonra onu götürmüştü. Taehyung benimle kalmak istemişti, uyandığımdan beri bir kez ağzımı açıp konuşmamıştım. Beni hastaneye kapatmışlardı sonunda. Ölene kadar şu dört duvar arasında son günlerimi mutsuz bir şekilde geçirecektim.

"Daha ne kadar susacaksın?" Bakışlarımı ondan çekmedim, gözlerine baktım. Çok yorgundu, beni rahat bırakmasını söylüyordum ama kimsenin beni taktığı yoktu.

"Siz ne zaman ölmeyeceğimi, mutlu bir şekilde sonsuza dek yaşayacağımı söylemeyi bırakana kadar." Başını iki yana salladı.

"Öldükten sonra ne olacak peki? Nayeon kendini kaybedecek, Yoongi onu gördükçe kahrolacak, bizler de üzüleceğiz." Gözlerimi devirdim. Sonra komikmiş gibi güldüm.

"Benim arkamda gözyaşı dökecek tek bir kişi var. O da Nayeon, siz de yazık oldu diyip geciştireceksiniz. Benim kimsem yok, ölsem cenazem olsa annem ile babamı arasanız 'Onu tanımıyoruz.' der suratınız kapatır." Durdum ve derin bir nefes aldım. "Anlayacağın o ki, ben yaşadıkça yoruluyorum. Ölürsem en azından ruhum ferahlayacak. Ayrıca hastane de daha fazla kalmak istemiyorum, çıkış işlemlerimi halledebilir misin?" Ben az önceki gibi nasıl güldüysem o da güldü.

"Sen çok acizsin, gerçekten. Acımasızsın da, yanındakilerinin senin için uğraştıklarını göremeyecek kadar nankör." Dediklerinden sonra ayağa kalktı. "Ama istediğin gibi olsun, öldüğünde dökülecek olan gözyaşım varsa da bu saatten sonra dökülmez." Boğazımdaki yumrunun geçmesi için yutkundum, geçmeyecekti biliyordum. Taehyung odadan çıkıp gittiğinde şokla ona bakıyordum.

Öldüğünde dökülecek olan gözyaşım varsa da bu saatten sonra dökülmez.

Bu çok koymuştu, gözümden düşen yaşa uzanıp silemedim. Ona bana bunu söylediği için ağzımı açıp tek kelime edemedim. Belki de kendilerince haklı olabilirlerdi. Çünkü benim yerimde değillerdi, insanların acınası bakışlarını üzerilerine çekmiyorlardı. Aileleri tarafından seviliyorlardı. Başındaki peruk düşecek diye endişeleri yoktu.

Ben doğduğum zaman annem ile babamın lanetiydim. O aldırılması gereken ama süresi geçtiği için başlarına  bela olan birisiydim. Annem bana olan nefretinden dolayı bir kez bile emzirmemişti, babam ben doğduğum ilk ay evine bir kez bile gelmemişti. Bir kez olsun merhametini hissetmemiştim. Annem arada kendinden nefret ettiğini söylerdi, çünkü ona benziyordum. Bunu söylerken daha 5 yaşındaydım ve gözlerimin içine bakardı. Bakışları çok korkutucu olurdu, sonra benden kendisine olan nefretinden daha çok nefret ettiğini söyledi.

Ben işte o zaman tüm gerçekleri görebilmiştim. Benim yanımda bir annem veya babam yoktu. Sırf bana şefkat göstermesin diye dadı da tutmamışlardı.

Ben çoktan onların ikisinin nefreti arasında boğularak can vermiştim.

Let Me Die | TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin