iyi okumalar!
💦
Çok yalnızdım. İstediğim gibi hastaneden çıkarılmıştım, Nayeon'un evinde kalıyordum. Ama o suratıma bile bakmıyordu. Sadece yemeklerimi ve ilaçlarımı getirip gidiyordu. Ben son günlerimi onunla geçirmek istiyordum. Nayeon yanımda olmadıkça benim için bu ev hastaneden farksızdı. Suratıma bakmadan tepsiyi masanın üzerine bıraktı.
"Nayeon daha ne kadar benimle konuşmayacaksın?" yutkundu ve bakışlarını bana çevirdi. Mutluluktan parıldaması gereken gözleri yaşlarla parlıyordu. Biliyorum onu kırıyordum, en yakın arkadaşı ölüyordu. Psikolojim hiç iyi değildi, öleceğimi bilerek onun karşısında duruyor ve üzüyordum.
"Konuşulacak bir şey var mı?" sustu daha sonra gözünden bir damla düştü. Burnunu çekti, kendini ağlamamak için zor tutuyordu. "Arkadaşım, kardeşim gözümün önünde ölüyor. Öleceğini, önüne koyduğum yemekleri yiyemediğini bilerek ayakta durmaya çalışıyorum." Gözü daldı, gözyaşları o kadar sık ve çok akıyordu ki içim gidiyordu. "Birkaç ay içerisinde öleceksin, ben bu evde ne hatırlayacağım biliyor musun? Ölümü bekleyen kardeşimin yediği bir-iki lokma yemeği kustuğunu. Çaresizce ağlayışlarını, ailesine ettiği küfürleri ve en önemlisi onu kaybettiğimi. Sen burada olmayacaksın." Gözlerini bana çevirdi, gözleri kocaman olmuştu. "Sen gerçekten burada olmayacaksın, bedenini yakacaklar ona yaptıkları gibi. Lütfen, lütfen gitme." Karşımdaki koltuğa çaresizce kendini bıraktı. Hıçkırıkları kulaklarımı doldurdu. Gözlerimi ondan çektim, kendimi tutmaya çalıştım. Birkaç gün içinde çökmüştü, gözlerinin altı uyumadığı için mosmordu. Gözlerinin beyazlıkları kıpkırmızıydı.
"Nayeon ben çok özür dilerim. Hiçbir şey umurumda değil, gerçekten. Bir tek seni bırakacağım için mutsuzum. Belki de ölmem gereklidir, birileri bu durumdan mutlu olacaklardır. Sen bunları atlatacaksın eminim ki, Yoongi mükemmel biri gibi gözüküyor. Tanımıyorum çok ama öyledir, sen seviyorsun. Sana bir vasiyet bırakacağım Nayeon." Yutkundum, bu onun daha az acı çekmesi içindi.
"Ben öldüğümde sakın ama sakın yanıma gelme. Arkamdan ağlama, benim gittiğim için mutlu olduğumu düşün ve mutlu ol. Sanki yurt dışına temelli gitmişim gibi."
"Çok vicdansızsın, emin ol bunları hiç biri olmayacak. Yurt dışına gitmiyorsun, ölüyorsun. Bu ne demek biliyor musun? Sesini bir daha duyamamak, yüzünü bir daha görememek ve daha birçok şey. Sen bana en büyük acımı ikinci kez yaşatacaksın, bunun için teşekkür ederim." Dolu gözlerini sakladı ve çabucak odadan gitti. Masanın üzerinden telefonumu aldım ve annemin numarasına tıkladım. Belki de beni de alıp o lanet yere geri dönmekti. Eminim ki, annem ben öldüğümde ona söylemeyi gerek duymayacaktı.
Telefonu kulağıma yaklaştırdım ve açmasını bekledim. "Efendim?" sesi bana her zaman takındığı soğukluktan farklıydı.
"Nasılsın?" derin bir nefes verdiğini işittim.
"İyi olmaya çalışıyorum. Tedavilerin nasıl gidiyor?" Sanırım ağlayacaktım, benim için bu cümleyi kurabilmişti.
"Bıraktım."
"Neden?"
İlk defa annem varmış gibi hissediyordum.
"Öyle olması gerekti, senden bir şey istemek için aradım." yutkundum, sessizdi. Söylememi bekliyordu. "Beni yanına aldırabilir misin? Zaten çok fazla yaşayabilecek durumda değilim. Evinde bir odayı bana ayırabilir misin?" dudaklarımı birbirine bastırdım. Çok boktan bir durumdaydım.
"Ben seni arayacağım, bekle." onu onayladım ve telefonu kapattım. Sanırım bana bu iyiliği yapacaktı. Aceleci bir şekilde kapıdan içeri giren Taehyung'a baktım. Yüzümü bir daha görmek istemeyeceğini düşünüyordum.