Hellöööö! Nasılsınız canlar?
Yumuş yumuş, içinizi ısıtacak bir bölümle geldim sizlere ^.^
Keyifli okumalar~
Özlemişti.Çok, çok fazla özlemişti.
Damarlarında kan yerine saf ihtiyaç ve muhtaçlığın kol gezdiğini hissettiği o anlarda gözleri doluyordu özlemden. Yanında olsun, kollarıyla sarıp sarmalasın, parlak kırmızı gözlerini üzerinden çekmesin istiyordu; eşini, alfasını, Alaz'ını istiyordu.
Duygularını anlamlandıramadığı, içindeki daimi varlığını koruyan boğucu hissin ve hüznün, hatta belki de yanında biraz panik, sahibi olduğunu bildiği ama duyguların nedenine dair hiçbir fikrinin olmadığını eşini...
Bebeklerinin varlığını öğrendiği günden bu yana bir hafta geçmişti; yedi gün boyunca elleri karnını sımsıkı sarmış, içinde filizlenmekte olan annelik içgüdüsünü keyifle karşılamış, karnında bir can büyümekte olduğunun bilinciyle her zamankinden daha fazla dikkat eder olmuştu kendisine Sarp. Akşamları odasına çekilip de yalnız kaldığında bebeğini hissetmeye, onunla konuşmaya ve daha şimdiden çokça bağlandığı kendi kanından mucize bir cana sarılmaya ayırdığı o özel dakikaları iple çekiyor, günün çok çabuk geçmesini istiyordu.
Bu süreçte, Damla annesinin üzerindeki boğucu ilgisiyle sarmalandığı o anlarda bazen bunalıyor, ama bu defa da yanında kendisini destekleyen birinin oluşuna sevinirken buluyordu kendini. Karmakarışık olmuştu duyguları.
Yalnız, net olan bir şey vardı ki; Alaz'ın yokluğu özlemden daha da delirmesine, çıldırmasına sebep oluyordu ve ne zaman odasına çekilip bebeğiyle baş başa kalsa, onun eksikliğini iliklerine kadar, buram buram hissediyordu.
Denemişti, dayanmayı gerçekten denemişti ama bir yerden sonra, tolerans gösterebileceği o eşik öylesine bir patlamayla geçildi ki Sarp gözyaşları içinde ormanda koşarken buldu kendini. Gecenin bir vakti, ay ışığını kendisine yoldaş olarak aldığı o dakikalarda ulvi bir kavuşma isteğiyle baş etmeye çalışıyordu. Ayakkabılarının altında ezilen dal ve yaprakların hışırtıları, geceyi üşüten rüzgarın uğultusu, hızlı soluklarının bozuk ritmi, göğsünde delicesine çarpan kalbinin gümbürtüleri eşliğinde ormanı aşıyor, Kandal sınırına koşuyordu.
Kendi içinde yaşadığı tüm mutluluk belirtilerine rağmen eşinin böylesine dağınık, karamsar ve daha pek çok şey hissedişine anlam veremiyor, özleminden aklını kaçıracak noktaya geldiği alfası için endişeleniyordu da.
Onu görmeye ihtiyacı vardı; hem iyi olduğundan emin olmak için, hem de kendisi için.
Öyle ya, onlar bir bütündüler; Alaz iyi olmadıkça kendisi nasıl iyi olsundu ki..?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mon âme » bxb
Werewolf❝ Kızıl Gece'nin düşman ettiği iki sürünün varislerinin, birbirlerinden kilometrelerce ve yıllarca uzak kalmalarına rağmen, ruh eşleri olması kaderin bir cilvesi değildi de neydi? ❞ [omegaverse & mpreg] 060321