Bayram şekeriniz geldi..!
Bölümü okumaya geçmeden önce sizlere ufak bir şey söylemek istiyorum. Okunma sayısı olarak çoktan 2K'yı geçtik; hikaye giderek büyüyor, daha fazla kişi tarafından keşfediliyor ve umuyorum ki devamı da gelir ancak asıl söylemek istediğim bu değil.
Özel olarak teşekkür etmek istiyorum. Mon Âme'nin ilk okuyucuları olan sizlere, henüz yeni yazılmaya başlanmış ve okunma sayısı/oyları düşük bir hikayeye şans verdiğiniz için ne kadar minnettar olduğumu anlatamam bile...
Mutluluktan ağlamak இ﹏இ
Evet, ben biraz daha duygulanayım bir köşede, siz de keyifle okuyun yeni bölümü~
"Baba..? Pek iyi görünmüyorsun, neyin var?" Sarp'ın endişeli sesi, dört kişilik akşam yemeği masasında baş köşede oturmakta olan Baş Alfa tarafından işitildiğinde orta yaşlı adama gözlerini kırpıştırdı, mayışık bir tavırla baktı oğluna. "Ben... Bilmiyorum, fazla uykum geldi. Sanırım bugün kendimi çok fazla yordum."Genç omega sandalyesini geriye doğru ittirerek ayağa kalktı ve aceleyle babasının yanına geldi. Avucunu adamın alnına bastırdı ve bir iki saniye tuttu. "Ateşin de yok ki..." Göz kapakları iyice düşen ve görüşü artık bulanıklaşan alfa, dengede durabilmek adına elini masaya dayadı. Sarp, Demir Kandal'ın bir kolunu nazikçe kavradığında ılık bir sesle mırıldandı. "Hadi gel baba, odana taşıyalım seni. Burada uyumamalısın."
"...Haklısın." Kısık, uykulu bir sesle karşılık veren Demir Kandal, oğlunun tutuşundan güç alarak ayaklandı. Kalktığı anda başı dönmeye başladı ve olduğu yerde sendeledi ama Sarp onun düşmesine izin vermedi. Adamı yavaş yavaş merdivenlerin olduğu tarafa sürükledi, irice yapılı güçlü bir kurdun ağırlığının neredeyse tamamını üzerine almak zorunda kalsa da babasının kolunun altına girip basamakları çıkmasına yardımcı oldu. "Niye böyle oldu ki acaba? Evdeki ilaçlara bir bakayım ben, seni kendine getirecek bir şeyler bulabilirim belki." Üst kattaki yatak odalarından Baş Alfa'ya ait olana gitmeye çalışırlarken Sarp'ın söyledikleri diğeri tarafından anlaşılmıyordu bile. Zihni bulanık, bedeni pelte gibi, algıları darmadağındı.
Koridorda birkaç adım ilerleyip kapalı bir kapının önünde durduklarına babasının belinden ve kendi boynuna sardığı kolundan tutmakta olan iki elinden birini bıraktı ve kolu aşağı indirerek kapıyı açtı. Baş Alfa, zorlukla geri kazandığı iradesiyle ağırlığını oğlunun üzerinden çekti ve yatağına attı kendisini. Örtüyü açmaya bile fırsat olmamıştı, ne alfanın mecali vardı ne de omega olan buna niyetlenmişti.
Sarhoş birisi sızdıktan sonra nasıl ki bedenine bir rahatlık ve dengesizlik hakim olurdu; Baş Alfa da aynen öyle bir durumdaydı. Tek sorun, sarhoş olmamasıydı. Her zamanki gibi gün içinde sürü işleriyle ilgilenmiş ve akşamına eve gelmiş, ailesiyle birlikte yiyeceği yemeğe oturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mon âme » bxb
Lobisomem❝ Kızıl Gece'nin düşman ettiği iki sürünün varislerinin, birbirlerinden kilometrelerce ve yıllarca uzak kalmalarına rağmen, ruh eşleri olması kaderin bir cilvesi değildi de neydi? ❞ [omegaverse & mpreg] 060321