♤18.Bölüm♤

28 5 15
                                    

İyi Okumalar!❤️

Bazen ateş soğuktur ve bazen soğuk mahfeder...

Kumsal gözlüklerini çıkarıp karşısında duran manzaraya daha dikkatli baktı.
Daha önce hiçbir zaman gelmediği çok tuhaf,ıssız ama bir o kadar da güzel bir restoranın önündeydi.

Altın ve grinin tonlarıyla bezeli küçük bina yapay bir gölün hemen yanındaydı.Giriş tümüyle Rüzgar'ın evinin yolu gibiydi.Sonbahara rağmen epey canlı çiçekler tüm yolu sarmıştı.Ama bu kadar çiçeğe rağmen çiçek kokusu almıyordu.İçinde çiçekler gerçek mi diye bakmak için dayanılmaz bir şehvet uyandı ama asla yapmadı.Koyu camların ötesinde yüzünde telaşlı bir ifadeyle elindeki tepsiyi bir masaya bırakan garsona baktı.Garson tepsiyi masaya bırakırken sanki ikramiye kazanmış gibi ışıl ışıl gülümsedi ama arkasını döner dönmez aynı hüzün ve telaş yine yüzünü kapladı.

Bu küçük hareket onu şaşkınlığından sıyırıp korkuyla çevresine baktırdı.Burası çok ıssızdı
Kameralar onu paranoyak yapsa da şimdi gözlerin üstünde olduğunu kesinlikle hissetmiyordu.Bu sıkıcıydı.Eski görkem ve ihtişam yorucu da olsa gözlerin kendisinde olmasına bayılıyordu.Ama şimdi ne olduğunu bilmediği bir şeyin gölgesindeydi.

Biri aniden omzuna dokununca sıçradı ve  hemen yan tarafına döndü.
Henüz gördüğü garsondu.
Kocaman gözlerle ona baktı.İlk defa insan görüyor gibi davrandığının farkında değildi.

"Gerçekten sizsiniz."

Adam gülümsedi.Kendisinin de arkasından somurtacak mı diye merak etti.

Adam bakışlarını onun yüzünde tutmaya zorlayarak konuştu;

"Rüzgar Bey'in misafirisiniz.Lütfen beni takip edin."

Adam gelmesini umarak arkasını dönünce yutkundu."Rüzgar Bey'in misafiri" kelimesinden hiç hoşlanmamıştı ama birşey söylemedi.Çiçekleein arasından kayarken onlarla ne kadar uyumlu olduğunu düşünmeden edemedi.Yine de buradaki her çiçekten kat ve kat güzeldi.Bu düşünce onu gülümsetti.

Bir kaç masa daha geçtiler ve tuhaf bir şekilde çevredeki kimse dönüp ona bakmadı.Görünmez olup olmadığını sorgulamaya başlamıştı.Burada ki herkesin elinde bir kitap ve yüzlerinde sakin bir ifade vardı.Yemeklerinden bir çatal almak dışında başlarını hiç kaldırmıyorlardı.Topuklarını içgüdüsel bir şekilde zemine daha sert bastırıp çıkan sese dönmelerini bekledi ama kendisine dönen tek kişi garsondu o da zaten sonra hemen önünü döndü.

Altın sarısı bir merdivene yönelip sola döndüler.Bir süre yürüdükten sonra boş salonda dolu olan tek masada arkası dönük oturan Rüzgar'ı gördü.

Garson durup ona baktı;

"İyi günler efendim."

"Teşekkürler size de."diye mırıldandı ona bakmadan.Bakışları hala aynı yerde kilitlenmişti.

Garson gözden kaybolurken bir süre durup kendi kendine bir karar vermeye çalıştı.Hala geç değildi,
çekip gitse kimse fark etmezdi.Buradaki tüm varlığını,kokusunu bile saniyeler içinde başka bir yere taşıyabilirdi.
Ama kendine sunduğu nedenler bile adımlarının yönünü değiştiremedi.

Başını dikleştirip yürümeye devam etti.Rüzgar bir an bile dönüp ona bakmadı.Gözlerindeki bakışları daha da keskinleştirdi.
Ona çok yaklaşmıştı ama hala dönüp ona bakmadı.
Sonra onun da  kitap okuduğunu fark edince aniden durdu.Daha önce hiç kitap okuyan bir yazar görmemişti.Gözleri küçük siyah kelimelere odaklanmış bir an bile gözünü ayıramıyordu.Kendini dış dünyadan o kadar soyutlamıştı ki bu çıplak gözle  görülebiliyordu.Dudakları tek çizgi halini almış çenesi kasılmıştı.

☤BUZ KRALİÇESİ☤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin