3. YALNIZLIK | KİTAP VERSİYONU

196K 11.3K 34K
                                    

İyi okumalar minik kuşlar.

Beni  buraya basarak takip edebilirsiniz❤️

🕊

Açık kumral saçlarımın her bir teli boynumdan aşağı bir yılan gibi dökülüyordu. Verdiğim titrek soluk, nefes olup ciğerlerime dolarken saniyeler dakikaları deviriyordu. Odanın içinde yankılanan sessizlik öyle derindi ki kalbimin atışını duyuyordum. İçinde bulunduğum durum, zihnimdeki düşünceleri keskin bir bıçakla bölüyordu. Bu yüzden de göğsüme kızgın bir bıçak saplanıyormuş gibi hissediyordum.

Zaman, ne zaman bu kadar büyük bir sorun olmuştu?

Gözlerimi açtığımda bir an nerede olduğumu, ne yaptığımı şaşırmıştım. Uyku saatlerimin düzensizliği yüzünden sersem gibiydim. Sudan çıkmış balık gibi hissederken, kendime biraz süre tanıyıp yattığım yerden doğruldum.

Her şey kötü giderken bir de zehirlenme sorunu ortaya çıkmıştı. 24 saatin sonunda gözlerim uykusuzlukla kapanırken bir anda midemden yükselen öğürtülerle kendimi zar zor lavaboya atmıştım. Yediğim her şeyi tek tek boşaltırken zehirlendiğimi değil, midemi bozduğumu düşünüyordum. Maalesef öyle olmamış, yediğim dürümün içindeki tavuğun bozuk olması yüzünden gıda zehirlenmesi yaşamıştım. Canımın tavuk çekmesi ve Arif 'in bu isteğimi gerçekleştirmesi, bu durumun sadece benim suçumun olduğunu gösteriyordu. Bir gün başına açlıktan bir şey geleceğini biliyordum.

Ben kusana kadar yanımda bekleyen, sonrasında hastaneyi ayağa kaldıran Karan'la o olaydan sonraki karşılaşmamızda ikimiz de bir şey olmamış gibi davranmıştık. Ömer'le beraber 24 saatin dolmasını beklerken Karan'ın özellikle bana bakmamaya çalışması gerçekten utandığının kanıtıydı, ona hak vermeden edememiştim.

Benimle beraber beklemeleri ne kadar hoşuma gittiyse şu an yanımda olmamaları bir o kadar canımı sıkıyordu.

Ömer ve Karan'ın gidişinin üzerinden yaklaşık yarım gün geçmişti. Zehirlenme olayı ortaya çıktıktan bir süre sonra gitmeleri gerekmişti. İkisi de bu duruma ne kadar üzüldüğünü söylese de o anki psikolojim ve sonrasında devam eden yalnızlık hissi canımı sıkmıştı. Gitmelerini istememe rağmen yine de boşluğa düşmüş, iyice yalnızlık psikolojisine girmiştim. Yanımda olmalarının kıymetini onlar gidince anlamam, içinde bulunduğumuz dünyanın en büyük oyununu bana hatırlamıştı: Kaybettikten sonra kıymet bilmek.

Beni isteyerek yalnız bırakmadıklarını biliyordum ama yine de bozulmuştum. Onlar benim hiçbir şeyim değildi, bunu da biliyordum fakat onlara trip atmak için içimde bekleyen ergen kızı susturamıyordum. Onlara birkaç gün içinde alışmam da yokluklarının canımı bu kadar sıkması da akıl kârı değildi. Yalnız olduğum için alıştığım varlıkları, onlar gidince tekrar boşluğa düşmeme neden olmuştu. Kim olsa benim gibi hissederdi herhâlde. Özellikle hastanedeyken yalnız kalmak, ruhuma iyi gelmiyordu.

Sanırım benim sorunlarım vardı.

İnsanlara kolay bağlanan biri değildim fakat girdiğim psikoloji yüzünden onlara bağlanmıştım. Bu, onlarla ilgili de değildi. Onların yerinde başkaları da olsa yine aynı şeyi hissederdim. Sorunum, yeniden tek başıma kalmış olmamdı.

Alışmadık mı? Keşke alışmasaydık.

Ömer, kapının önünde Arif 'in bekleyeceğini, bir şey olursa ona iletebileceğimi söylemişti. Bir de telefon numaralarının yazılı olduğu bir kart bırakmış, istediğim zaman arayabileceğimi de belirtmişti. Benim numaramın onlarda olduğunu söylemiş ve "Arayınca mutlaka aç, lütfen," diye yinelemişti. Numaramı abimden almış olmalılardı ama açmayacaktım; ne telefonumu ne de onların aramalarını. Telefonum nerede, onu bile bilmiyordum.

EFLÂL | RAFLARDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin