İyi okumalar minik kuşlar.
Beni idelirukiye buraya basarak takip edebilirsiniz❤️
🕊️
Karan, emir vermeyi çok seviyordu. Bunu şirkete geldiğimizde, daha kapıdan girmeden onlarca insana emirler yağdırırken takındığı ifadesinden anlamıştım. Hükmetmek çok
hoşuna gidiyordu ve bunu açıkça belli ediyordu. Yüzüne yerleşen o ciddi ifade, omuzlarındaki o güçlü duruş, sesindeki sert ton onu çok çekici gösteriyordu.Lâl, adama böyle bakmaktan vazgeçmezsen istifa edeceğim.
Lütfen et.
Nihayet herkese emirler yağdırmayı bitirdiğinde, belimden hafifçe tutarak beni asansöre doğru yönlendirdi. Büyük asansörde sadece ikimiz vardık. Yüzümü aynaya dönüp kendime bakmaya başladım. Açık bıraktığım saçlarımı ellerimle kabartmaya çalıştım. Karan'ın bana dikkatle baktığını biliyordum. Hatta çalan telefonunun sesini bile duymayacak kadar büyülenmiş gibiydi. Bana bu kadar âşık olmasına inanamıyordum. Evet, yine uçtuk.
İneceğimiz kata geldiğimizi belli eden ses duyulunca, Karan boğazını temizleyerek geçmem için elini uzattı. Beraber bir odaya doğru yürümeye başladık. Bu sırada gözlerimi etrafta gezdiriyordum. Bizi gören herkes, öyle bir ifadeyle bakıyordu ki ben de kendime bakmak durumunda kaldım. Karan ilk defa yanında bir kadınla geliyor olamazdı, değil mi? Tamam daha önce sevgilisi olmamıştı ama arkadaşı da mı yoktu bu adamın? Peki, bu durum benim niye bu kadar hoşuma gidiyordu? Zil takıp oynamama ramak kalmıştı.
"Ayşegül geç kalmazdı..." diye mırıldanıp üstünde "Karan Akdoğan" yazan kapıyı açtı. Bana, "Buyurun," derken gülümsüyordu. Tepkisiz kalıp odaya girdiğimde, odanın buram buram Karan koktuğunu fark ettim. Şirketin çok ayrı bir havası vardı ama bu oda çok başkaydı. Krem rengi ve kahverengi detaylardan oluşan odaya beğeni dolu bakışlar attım. Karan'dan siyah tonlarda bir oda beklediğim için bu renkleri görmek şaşırmama neden oldu. Dönüp bana bakarak, "Beğendin bakıyorum," dedi.
Masasının arkasındaki manzaraya doğru yürümeden önce montumu ve çantamı koltuğa bıraktım. Boğaz manzarasını izlerken derin bir iç çektim. İstanbul, Karan yanımda diye mi bu
kadar güzeldi?Yanımda durup ellerini ceplerine koyarak o da manzarayı izlemeye başladı. Ben kısa bir kadın değildim ama o çok uzundu. 1.90'dan uzun olduğuna eminim.
O zaman insan irisinin boyu kaç, Lâl?
Arif en az iki metre olmalıydı.
Çüş!
Kafasını bana doğru çevirdiğini hissettim. Kısık bir sesle, "Konuşmama yemini mi ettin?" diye sorduğunda, ben de ona doğru döndüm. "Yoksa manzara..." dedi ama gözlerimiz birbirine kenetlenince cümlesini tamamlayamadı, susup gözlerimin içine dikkatle bakmaya başladı. Bir anda sessizliğe bürünüp bana bu şekilde bakınca yutkundum. Bana doğru bir adım attı, tek elini cebinden çıkarıp yüzüme doğru yaklaştırdı. Nefes alalım. Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Gün ışığında daha güzel görünüyorlar..." derken sesi o kadar kısık çıktı ki bir an bu söylediğini kafamdan uydurduğunu düşündüm. "Nasıl?" diye sordu, bunu kendine soruyormuş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFLÂL | RAFLARDA
Teen Fiction🥀 "Geçmiş, bazen mutlu bir anı bazen acı bir tebessüm. Bazı zamanlarda ise adı konulamayan duygunun adı..." Eflâl... Ölüme ve insanlara karşı gardını almış genç bir kadın... Korkuyla attığı her adımın, hayatından çaldığını fark edemeyecek kadar k...