18. CEVAPSIZ SORULAR | KİTAP VERSİYONU

141K 9.3K 20.3K
                                    

İyi okumalar minik kuşlar.

Beni idelirukiye buraya basarak takip edebilirsiniz❤️

🕊️

Huzur, tam olarak neydi?

Bulunduğun yer, ait olduğun insanların varlığı, bir tatlı söz, güzel bir akşam yemeği, mutlu olduğunu hissettiğin sessiz dakikalar... Bazen bir kitabın sayfası, bazen olduğun yerden seni
alıp götüren bir melodi, bazen bir çift göz... Huzur, her insanın bedeninde, zihninde, hayatında farklı bir şekilde cereyan ederdi.

Bana göre ise huzur, düşünmemekti. Gelecek kaygısını, olumsuzlukları, var oluşun sebebini ve bir gün nasıl yok olacağını düşünmemekti. Sahi, nasıl öleceğimizi bilerek yaşasak hayatımız
nasıl olurdu? Öleceğimizi zaten biliyoruz, evet ama bunun gerçekten farkında olsak nasıl olurdu? Bu soruyla çalkalanan zihnim,
içinde olduğum ana döndüğümde kafamın içinde asılı kaldı.

Şimdi başımı abimin omzuna yaslamış, sessizce otururken huzurluydum. Aklımda göğsümü delen düşünceler yoktu. Kalbime akıyormuş gibi hissettiğim yağmur damlalarının sesini dinlerken gözlerimi kapattım. Ciğerlerime dolan toprak kokusunu içime çekiyor, beni seven bir bedene sığınıyordum. Nedenleri, canımı yakan olayları kapı dışarı etmiştim. Etmiştim, değil mi?

Abim, kolumu yavaşça sıvazlamaya başladı. "Sessizsin ve bu beni korkutuyor," dediğinde sesinde bu durumu merak eden bir tını vardı. Omuz silktim. Burnumdan bir nefes vererek, "Sanki sorularıma cevap verecekmişsin gibi..." dedim. "Benim sormama izin vermeden sen konuşsan. Zaten vermek istediğin cevapların
dışına çıkmayacaksın."

Öğrenmek istediğim gerçeklerin bile sınırlarının olması, yalnızlık hissimin körüklenmesine neden oluyordu.

Mesaj sesini duyduğumuz telefonuna kısa bir bakış atıp konuşmaya başladı. "Her şeyi senin için yaptığımı, seni en az ne kadar üzülebilirim diye düşünerek hareket ettiğimi biliyorsun, değil mi?" dediğinde araya girme ihtiyacı hissettim. "Her şekilde üzüleceğim yani, öyle mi?" Derin bir nefes aldı. " 'Ne zaman özlemim diner, abi?' diye sorduğun zamanları hatırlıyor musun? İşte onun gibi bu da. Elimden bir şey gelmiyor, Eflâl. Tek yapabildiğim, yaşadığın sıkıntıları en aza indirgemek."

Cevap vermedim. Aslında verebilir ve "Beni üzen şeye sen mi sebep oldun?" diye sorabilirdim ama yapamadım. Korktum. Vereceği cevabın "evet" olmasından ya da sessiz kalmasından korktum. Çünkü biliyordum, abim benden bir şey saklıyordu. Yasin'den daha çok kime güvenebiliriz, Lâl? Bir bildiği olmasa böyle yapmaz.

Hani bir anda tüm haber kanalları "son dakika" diye yayın yapar, büyük bir fırtınanın geleceğini söyler de tüm dengen altüst olur, bu duruma engel olamazsın ve tek yapabileceğin şeyi yapıp
evine sığınırsın ya. Hissediyordum, büyük bir fırtına yaklaşıyordu. Fakat benim sığınabileceğim bir evim yoktu. Beni paramparça edeceğini bildiğim bu fırtınaya karşı nasıl duracaktım? En önemlisi ise kimin elini tutacaktım? Şiddetli bir rüzgâr bedenimi
alıp götürürken, içimdeki yangına biraz olsun iyi gelir miydi?

Düşüncelerimi dağıtan, "Selamünaleyküm," sesine doğru döndük. Ömer, karşımızdaki sandalyeye oturdu. "N'aber Görkemler?" deyip göz kırptı. Keyfi yerinde maşallah.

"Aleykümselam da, hayırdır, lan?" dedi abim. "Ne bu hareketler? Niye bu kadar mutlusun? Ne oldu? Karan çatıdan mı düştü?" Gülümsedim. Yasin'in Karan'dan nefret etmesi hoşuma
gidiyor.

EFLÂL | RAFLARDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin