II. KİTAP | 2. GÜVEN DUYGUSUNUN YANIK KOKUSU | KİTAP VERSİYONU

168K 9.8K 34.2K
                                    

Keyifli okumalar minik kuşlar🤍

Beni idelirukiye buraya basarak takip edebilirsiniz!

🕊️

Aşk, kör bir uçurum.

Bazı uçurumların tepesinde eksik olmayan kara bulutlar, aşağıları görmemize engel olur. Rüzgâr saçlarınızı savurur. Düşme korkusu, damarlarınızda kol gezer. Paramparça olacağını bilseniz de uzaklaşamazsınız. Benim uçurumlarım, öyle uçsuz bucaksız ki sonu görünmüyor. Kendini bıraksan sonu gelmez; öylece dursan ömür yetmez.

Aşk, bir bataklık. Çoktan saplanmışım, debelendikçe içine çekiliyorum.

Onu gördüğüm andan sonra bastırmaya çalıştığım duyguların gün yüzüne çıkmasıydı, bu hissettiklerimin sebebi. Gözlerimi kapattığımda onu görüyordum. Gülüşünü, ihanetini, gidişimi, bitişini...

Günlerdir, yemek yemek dışında odadan çıkmadan, kendimi meşgul edecek şeyler bularak, düşünmekten uzak duruyordum. Zihnimin içinden geçenler arasında kaybolmanın zamanı olmadığını biliyordum. Bu sebeple babamın kitaplarını kendime yoldaş olarak seçmiştim. İçinde, bana hitap edecek onlarca kitap bulunan kütüphane, son zamanlardaki şanslarımdan biriydi.

Yatağın üstünde bağdaş kurduğum hâlimden sıkıldım, başımı yastığa koydum. Elimdeki kitabı göğsüme doğru bastırdım. Ahmet Arif'in "Hasretinden Prangalar Eskittim" kitabını seçme nedenime bir anlam arama niyetinde değildim. Kitabın birkaç sayfasını çevirdim. Gördüğüm bir şiirin satırları arasında parlayan altı çizili dizeler, okunmak ister gibiydi. Babamın altını çizdiği dizeleri mırıldandım.

Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?

Gözlerimi sıkıca yumdum. Can da benimdi düş de. Kırılan kalbimin de benim olduğu gibi.

Onun bu şehirde olduğunu unutmak çok zordu. Yalvarır  gibi baktığını aklımdan çıkaramıyordum. Nereye bakarsam bakayım; gözlerindeki pişmanlık, benden izinsiz olarak zihnimde dolaşıyordu. Ne için yalvaracaktı bana? Onu dinlemem için mi yoksa affetmem için mi? Güven duygumdan gelen yanık kokusu, midemi bulandırıyordu.

Bence onu dinledikten sonra affetmemizi isteyecekti.

Hangi bahanenin arkasına sığınacaktı ki? Yalanın bahanesi olur muydu?

Onu düşündükçe dört duvar arasında sıkışmış gibi hissediyordum. Buna engel olmak istedim. Kitabı kenara koydum, yeniden doğruldum. Saçlarımı geriye doğru attığımda saç diplerimin ağrıdığını hissettim. Bu his, kaşlarımı çatmama neden oldu. Arkamı dönüp gitmeden önce onun da kaşları çatılmıştı. Yüzleşmemi beklemiş olmalıydı. Bunu pek tabii ben de istiyordum ama daha hazır değildim. Elbette yüzleşecek, hesabımı soracaktım ama bunu şimdi yapmak istemiyordum.

Zaman gerekliydi, en azından hazmedebilmem için.

Reşat abi, Karan'a doğru atıldı ama o, bunu umursamadan bana baktı. Yüzüne yediği yumruk bile gözlerini benden ayırmasına engel olamadı. Geriye doğru sendeledi. Belki de çenesi yerinden oynamıştı ama onun derdi bu değildi. Bana bakıyordu. Sadece bana bakıyor ve gözleriyle yalvarıyordu.

Geç kalmadın mı, Karan?

Onu düşünmek istemedim. Ne onu ne İstanbul'u ne bana yalan söyleyen insanları... Hiçbirini düşünmek istemedim. Bu yüzden dedemden bana yeni bir telefon numarası almasını rica etmiştim. Mesaj atma, arama ihtimalini sıfıra indirgedim. İstese yeni numaramı bulabilirdi, lakin bunu yapmadı. Yeni numaramı sadece Ankara'dakilere verdim. Özlem'e her şeyi anlattığım,
içimi döktüğüm bir ses kaydı attım. Kaydı dinledikten hemen sonra aradığında ise açmadım.

EFLÂL | RAFLARDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin