İyi okumalar minik kuşlar.
Beni buraya basarak takip edebilirsiniz❤️
🕊
İnsanın içine düşen yalnızlık hissi, ansızın yağan yağmurun şehri ıslatması gibiydi. Toprak kokusu ciğerlere ne kadar bayram ettirse de ıslanma korkusu baskın gelirdi ve damlalardan korunmak için insana sığınacak yer aratırdı. Yalnızlık bazen çok güzeldi, bazen can yakıyordu.
Toprak kokusunu içime çekmek için ıslanmaya değer miydi?
Yalnızlığımı paylaşmak için kendimden ödün vermeye değer miydi?
Kalbimi sahibine kavuşturmak için yanmaya değer miydi?
Beynimi kemiren soruların belirli bir amacı yoktu. Her zaman, acı çekmeden ve bedel ödemeden güzel şeylere kavuşamayacağıma inanmıştım. Zihnim bu duygu ile dolup taşıyordu. "Fedakârlık yapmadan kazanamazsın," diyen yanım, bana kade- rin cilvesini yeniden hatırlatıyordu.
İçimi, adını koyamadığım bir korku kaplamıştı. Aldırmadım.
Uyku ile uyanıklık hâli arasındaki o çizgiden çıkıp bilincimi uyandırmaya çalıştım. Yakınımdan gelen birtakım sesleri işitince, kendimi uykunun kollarından kaldırıp konuşanlara odaklandım.
"İyi diyordun, neden bir anda ağladı?" diye meraklı bir sesle soran Ömer'di.Gelmişlerdi.
"Bana bozuldu sanırım, abi," dedi Arif. Sesinden hayıflandığını anladım. Kendimi ağlıyor gibi gösterip adamı gereksiz yere suçlu durumuna sürüklemiştim. Ha şunu bileydin!
Ömer merakla, "Ne yaptım oğlum kıza?" diye sorduğunda dudaklarımı dişledim. Bir parça olsun yaptığım şeyden utanmam, erdemli olmaktı. Kandır kendini.
"Bir şey yapmadım, abi. Dünkü olaydan sonra araya girdi diye biraz bozuk atmıştım. Bozulduysa ona bozulmuştur." Sesi bir suçlununki gibi değildi, yine de ağlamama sebep olduğunu düşündüğü için üzgün geliyordu.
"Ne olayı?" diye merakla soran bir diğer kişi ise Karan'dı.
Kimsenin Arif 'i kandırmak için ağlamış gibi davrandığım hakkında bir tahmini yoktu. O an gülsem, eminim ki bu sefer kliniğe yatmam gerektiğini söylerlerdi.
"İfade olayı, abi," diyen Arif, sanırım Karan'ın hâlâ anlamaması üzerine, "Polis vardı ya, abi," diye ekledi.
Karan, "Bunun için mi ağladı?" diye sordu. Sesinden hem ağlamama hem de Arif 'in bahsettiği ağlama nedenine şaşırdığını anladım. Adamın bizi tanımadığı belli...
"Aklıma başka bir şey gelmiyor, abi," diyen Arif 'in sesi düşünceli çıkıyordu. "Ama zaten nahif biri, hemen gözleri doluyor. Damar yolu takılırken bile ağladı birkaç kez."
Ağlamamın sebebi damarımı bulmakta zorlanan, beni kevgire çeviren hemşirelerdi. Her zaman bu sorunu yaşıyordum ve canım çok fazla acıyordu. Ağlamakta haklıydım. Morarmaktan sararmaya doğru giden kolumu her gördüğümde canım yeniden acıyordu. Beni, damarları görünmeyenler anlardı.
Arif 'in söylediğine kimse cevap vermediği için odada derin bir sessizlik oldu. Kapının açıldığını duymadığıma göre yüksek ihtimalle bana bakıyorlardı. Beni izlemeye iyi alışmışlardı.
Artık uyanıyormuş gibi yap, Lâl. Gözlerin hareket ediyor, anlayacaklar.
Yavaş yavaş gözlerimi açarken yeni uyanmış gibi davrandım. Zaten sağa dönük yatıyordum. Cenin pozisyonu almış, ellerimi de bacaklarımın arasına koymuştum. Kafamı kaldırıp her biriyle göz göze geldikten sonra tebessüm ederek doğruldum. Önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına kıstırıp, "Hoş geldiniz," dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFLÂL | RAFLARDA
Teen Fiction🥀 "Geçmiş, bazen mutlu bir anı bazen acı bir tebessüm. Bazı zamanlarda ise adı konulamayan duygunun adı..." Eflâl... Ölüme ve insanlara karşı gardını almış genç bir kadın... Korkuyla attığı her adımın, hayatından çaldığını fark edemeyecek kadar k...