II. KİTAP | 3. BİR ADAM TANIDIM | KİTAP VERSİYONU

152K 9.3K 37K
                                    

Keyifli okumalar minik kuşlar🤍

Beni idelirukiye buraya basarak takip edebilirsiniz!

Bölümler ve imza günleri hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız Instagram: idelirukiye 'den takip edip haberdar olabilirsiniz❤️‍🩹

🕊️

Nasıl ki bir anne, uyuyan çocuğunun üstünü örter; ben de yalnızlığımı gecenin örtmesini bekliyordum. Omuzlarımdaki eksikliği karanlığıyla kaplamasını, yüklerimi de yavaş yavaş kendi heybesine almasını istiyordum. Katlanamadığımı düşündüğüm bir anın içindeydim. Çalan şarkının ne olduğunu idrak edemeyecek kadar ortamdan soyutlanmış bir
hâldeydim.

"Gece ilerledikçe mum küçülür," diyen Li Tai Pe'ye1 kulak vermeye çalışıyordum.

Acının mumu ne zaman erirdi?

İnce örtüye sıkıca sarındım. Üşüyordum, yalnızlıktan.

Kimseye ihtiyacım olmadığını biliyordum. Hiçbir zaman, birine muhtaç olmadım. Çalıştım, ayaklarımın üstünde durmak için uğraştım, kendi emeğimle bir yerlere geldim, başarının doyumsuz zevkini tattım. Ama geceleri başarılarıma sarılıp uyuyamıyordun. Ya da ona sarılmaya alıştığım içindi bu durgunluğum, bilmiyordum.

Ciğerlerimi yakan titrek bir nefes aldım.

En güvende hissettiğim yer neresiydi?

Küçük bir çocuğu düşündüm. Annesiyle babasının yanındayken başına bir şey gelmeyeceğini sanıyordu. Ona ölümü hatırlatmak istedim.

Olduğu yeri seven, güneşi köklerine kadar hisseden bir gülü düşündüm. Ona, susuzluğun soldurduğunu söylemek istedim.

Sevdiği adamın kollarında uyuyan bir kadın düşündüm. Onu omuzlarından tutup sarsmak, gerçekleri gör diye bağırmak istedim.

Uyan! Seni en inandığın yerlerden kırıyorlar, farkında değilsin.

Elimde tuttuğum fincanın içinde ne olduğunu hatırlamıyordum. Seramik fincanı sıkıca kavradım. Bedenimi esir alan soğukluk, tüm odayı olduğu gibi fincanımı da kapladı. Fincanı sehpanın üstüne koydum, uzandım.

Urfa'dan Ankara'ya gelmek için yola çıkarken dedemin hasretle dolan gözleri yâdıma düştü. Ben de onu bırakmak istemezdim ama hayatımı yoluna koyma vakti gelmişti. Daha fazla kaçmayacak ve önüme bakacaktım. Bunu yapmanın ilk adımı Ankara'ya, evime gelmekti. İçeri girdiğim ilk anda içime çektiğim temizlik kokusu, Özlem'in eseriydi. Ben gelmeden evimi temizletmiş, buzdolabını doldurmuştu.

Güzel dostlar biriktirmiştim.

Salonda, karanlıkta uzanıyordum. Odayı aydınlatan tek ışık, ay ışığıydı. Zihnimdeki karanlıkla beraber gözlerimi yumdum. Beni içine çekmesini beklediğim çukura düşerken, aklımda o olmamalıydı. Kendime yazık ediyordum.

Henüz yeni kapattığım gözlerim, dış kapıdan gelen zorlama sesiyle hızla açıldı.

Hırsız mı? Reşat abiler kapıda, değil mi?

Kapıda olduklarına emindim, ayrıca onlarda anahtar yoktu. Hemen ayağa kalktım ve kapının önüne geldim. Bu sefer yanlış eve girip dayak yiyecek olan ben değildim. Demir bir ayakkabı çekeceğini elime aldım ve sıkıca tuttum. Hava aydınlanmıştı. Bu saatte kim buna cesaret edebilirdi?

EFLÂL | RAFLARDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin