Üç gün. Evet sanırım üç gündür eve gitmiyorum. Ama üç gün boyunca da Derin ile kalmadım.
O gün beni Dilara ' lara bırakmamasının sebebi arabada uyuya kalmam. Derin'i anlayabiliyorum aslında. Başta kendini uzak tutmasının sebebini anlayabiliyorum. Bundan başka da birşey düşünemiyorum. Kendi derdimi unuttum.
Demişti ki 'Özür dileme, özür dilemen gerekmez. Suç bende , sürekli görmemem , duymamam gereken şeyleri görüp, duyuyorum. Hayatına girdiğim herkes için aynısı oluyor. Problem bende, ben özür dilerim.' Bu ne demek oluyor? Tüm olanların onun yüzünden olduğunu düşünüyor ama hayır. Bu hayatım da duyduğum en saçma şey. Önceden ne duydu ya da ne gördü bilmiyorum. Ama bu onu hatalı kılmaz. Şimdi daha iyi anlıyorum ki öğrendiğim gün gitmek istemişti. Ama ben onu durdurmuştum.
Dilara'ya herşeyi anlatmak zorunda kalmıştım. Anlatmaktan başka yapabileceğim birşey yok zaten. Tanımadığım insanların peşine düşemem. Ne kadar Annem ve babam olsalarda.
Dilara ve Cem'e gelirsek araları çok iyi Dilara hiç olmadığı kadar mutlu. Derin'i okulda gördüklerinde dudağı ile fazlaca dalga geçmişlerdi. Tabi arada kızaran hep ben oluyordum. Dilara'ya anlattığım zaman ise öyle bir gülmüştü ki sinirlenip ağlamıştım. Derin ' den bile fazla gülmüştü.
"Evet Mira sen söyle bakalım?" Adım geçtiğin de başımı kaldırdım. Hocayı bulana kadar etrafı taradım. Tüm gözler beni izliyordu. Bi süre hocaya bakıp "neyi?" Dedim. Dersi dinlemiyorum görmüyor mu? "Evet konumuza dönelim çocuklar." Deyip tekrar ilerlemeye başladı. Salak adam. Dilara yanımda bana bakıyordu. Üstüme gelmiyordu. Bu huyunu seviyorum. Üç gündür ne Annemi aradım ne de babamı. Evin önünden dahi geçmedim. Ama yüzleşmenin vakti geldi. Çıkış zili çalar çalmaz eve gidecektim.
Zilin sesi sınıfa yayılırken hemen ayağa kalkıp çantamı toparladım. Dilara'ya el sallayıp kapıya doğru hızlandım. Birisi koluma yapışınca aniden arkaya döndüm. Hoca!
"Mira ailenle konuşmak istiyorum."
"Neden hocam?" Sesim usanmış gibi çıkmıştı. Sanki görüşebileceği bir ailem var gibi
"Dersle ilgilenmiyorsun. "
Nee? Kaşlarım hayretle yukarı kalktı. Bi kereden mi çağıracaktı. Dil ve anlatım hocasından nefret ediyorum.
"Hocam bi kere oldu, iyi değilim." Deyip tuttuğu kolumu çektim. Sınıf bomboştu herkes evlerine dağıldı. Ve ben burada hocayla tartışıyorum.
"Bu birşeyi değiştirmez. Dersimin dinlenmemesinden hoşlanmam." Usanmış bir şekilde gözlerimi devirdim.
Belimi sıkan bir el hissedince arkamı döndüm. Derin kızgın gözlerle hocaya bakıyordu.
"Zil çaldı. Okul saati sınırları dışında bir öğrenciyi azarlayamazsınız. Bu isteğinizi de ders saati arasında söylemeliydiniz."
Derin'e baktım , canım aşkım. Beni kurtarmıştı.
Hoca ağzı açık bize bakarken Derin beni tuttuğu gibi ilerletmeye başladı. Mutlu olmuştum kahramanım. Dönüp hocaya dil çıkarmamak için kendimi sıktım ve Derin'in yön vermesine ayak uydurdum. O yokken uyur gezer gibiyim ama o varken de onu izler gezer gibi birşey.
"Teşekkür ederim. Sen gelmesen daha azar yerdim."
Bana baktı ve gözlerine kadar ulaşan gülümsemesini yüzüne takıp "Sevgilimi kurtarmak görevim." Yanağıma sulu bir öpücük kondurup yürümeye devam ettik. Okul binasından çıktık. Sanki yollar Derin kokuyormuş hissi ile yürürken okul bahçesinden de çıktık. Evet bugün ki okul bu kadar. Karşı yolun kenarında duran fiat 500l'nin yolcu kapısını benim için açtığında gülümseyip bindim. Bu arabaya bayılıyorum. Hep Derin kokuyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana ihtiyacım var
Teen FictionHayatların değişebilir olduğuna inanıyorum artık. Bir kaç saniye, birkaç gün... Duymak, öğrenmek, terk edilmek Eğer tek başıma olsaydım bunları kaldıramazdım. Mira adında genç bir kız. Annesi ile arası bozuk babasını ise neredeyse hiç görmüyor. L...