Herkese iyi okumalar :))
Gözlerimi zorlayarak açtığım da ilk gördüğüm şey otel penceresinin önüme serdiği muazzam manzara oldu. Mutlu bir şekilde yatakta gerinirken, Derin'in yatakta olmadığını fark ettim.
Yavaşça doğrulup yataktan kalktım. Yeni çıkan küçük saçlarım alnıma yapışmıştı. Elimle onları geri ittim.
Etrafta saat aradım fakat göremeyince bakınmayı bırakıp pencerenin önüne geldim. Insanlar bir tablo gibi karşımdaydı. Elinde telefonuyla ilgilenip yanındakiyle konuşmaya çalışanlar, telefonu kulağı ve omzu arasına sıkıştırıp elinde ki kağıtlardan birşeyler arayanlar. Küçük bir kız çocuğunu avutmaya çalışanlar.
Buradan etrafı izlemek harikaydı. Bu pencere önünde yaşlanabilirdim.
Lavaboya doğru ilerlemeye başladığım da suyun sesini duyup durakladım. Demek ki Derin duşa girmişti.
Kahvaltıya indiğini falan düşünmüştüm oysa ki... Aslında benim de duş almam iyi olabilirdi. Banyoya girmeden önce üstümdeki pijama üstünü sıyırdım. Kapıyı açar açmaz cam duşakabinle burun buruna geldim. Kapıyı ardımdan kapattım.
* * *
Yemek salonuna indiğimiz de kahvaltılıkların yerini öğle yemeklerinin aldığını görünce üzüldüm.
"Kahvaltıyı kaçırdık mı?" Derin'e biraz daha sokulup bunu sormuştum.
"Saatin kaç olduğundan haberin var mı senin?" Yüzümü buruşturduğumda yüz ifademe güldü. "Hayatım saat 3'e geliyor." Şaşkınca yüzüne bakıp "nasıl yani?" Diye sordum.
"Neden beni uyandırmadın?" Kızgınlıkla kaşlarımı çattım. Tepsileri aldığımız sırada sormuştum bunu.
"Denemedim mi sanıyorsun? Bana saçma saçma şeyler söyledin."
"Vatikan ne olacak?" Bilmem der gibi omuzlarını kaldırdı. "Yattı o iş. Ben de başka plan yaptım."
"Neymiş o?" Tabağımın kenarına güzel gözüken, tabak külah şeklinde içinde reçelli jolemsi sıvı olan atıştırmalıklardan aldım.
"Masal'ımıza beşik bakmaya gidelim." Söylediği cümle ile tepsimin tezgahın üstünde oluşuna sevindim. Çünkü ani bir hareketle tepsiyi bırakıp kollarımı Derin'e dolamıştım.
"Çok iyi düşünmüşsün." Kollarım arasından kurtulup tuttuğu elbisemin eteğini bıraktı. Ne ara tuttuğunu bile anlamamıştım. Elimle elbisemin eteklerini düzenlerken tepsime döndüm.
Bana doğru yavaşça sokulup "tabi kii." Baştan çıkarıcı bir sesle beni onayladıktan sonra tabaklarımızı doldurmaya devam ettik.
Masaya oturduğumuz da gerçekten tabak doldurma işini abarttığımı fark etmiştim.
"Mira o fazla değil mi?" Gözlerimle delici bir bakış attım Derin'e. Hamileliğim boyunca zaten abartı birşey yememiştim.
"Birşey olmaz." Gözlerimi devirmemek için büyük bir uğraş verip tabağıma gömüldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana ihtiyacım var
Novela JuvenilHayatların değişebilir olduğuna inanıyorum artık. Bir kaç saniye, birkaç gün... Duymak, öğrenmek, terk edilmek Eğer tek başıma olsaydım bunları kaldıramazdım. Mira adında genç bir kız. Annesi ile arası bozuk babasını ise neredeyse hiç görmüyor. L...