Eşyalar içeri taşınırken, ayağımı muşambaya sarılmış sehpaya uzattım.Dilara tam yanıma kendini attığında saçı başı birbirine girmiş, gözleri uykusuzluktan kızarmıştı.
Gerçekten kötü gözükmese bu haline gülerdim. Ama kusmaktan gözlerini yumamıyordu.
"Iyi misin?" Elimi omzuna koydum ve yavaşça sıktım.
"Neden ben senin gibi kusmuyorum, sen benim gibi kussan, ben senin gibi kusmasam." Başını yavaşça arkaya koydu.
Gece gündüz kusuyordu. Şuan ki hali eski halinden daha zayıftı resmen.
Cem tabi bu duruma deliriyordu. Dilara kustukça Cem başında sabahlıyordu.
Tekrar eşya taşıyan adamlardan biri önümüzden geçti.
Daha büyük bir eve taşındık. Artık karşılıklı dairelerde oturuyoruz.
Bunun için annem, Cem'in ailesi, Derin'in ailesi tabi ki bir miktar ödemek durumunda kaldılar. Yoksa bize loto falan çıkmadı.
Cem'in ailesi Dilara'yı baş üstünde taşıyorlar. Tabi Derin'in ailesi de öyle. Ama beni değil. Dilara'yı, çünkü henüz benimde karnımda bir bebek olduğu haberini almadılar.
Ya da bir adet Derin yüzünden alamadılar.
Neden söylemediğimizi kaç defa sordum. Bunun sürpriz olmasını istediği gibi saçma şeyler sıraladı önüme.
Cem ise bu konuyu fazla uzatmamamı sıkıca tembihledi. Bende uzatmıyorum. Benden istenileni yaparak.
Dilara'ların eşyaları taşınmıştı. Cem , Derin ve Cem'in ailesi eşyaları yerleştiriyorlardı.
Bu konuda boynum büküktü. Derin ailesini çağırmamıştı. Ve annem iş seyahatindeydi.
Bu konuda yalnız başımızaydık.
Dilara eli karnında gözleri yumulu bir vaziyette, "şu eşyalar yerleşsin artık. Evime gidip beyaz olmayan koltuklarımda yatmak istiyorum." İğneleyici bir dille mırıldandı.
Koltuklarımızın beyaz olmasını istemiştim. Ve istediğim gibi de oldu. Dilara da sırf bu yüzden ayaklarını uzatıp yatamıyor.
Ona yatmasını elbette ki söyledim. Ama o istemeyince zorlamadım. Daha koltuklarımda oturamadan kirlenmelerini elbette istemem.
"Sen benim koltuklarıma kurban ol."
"Hıhh. Benimkiler daha güzel kızım."
"Dilara gene kusmanı istemem. Miden rahatken neden çeneni kapalı tutmuyorsun."
"Çünkü tatlım, midem kötüyken de konuşamıyorum."
Dilara'dan beklenmedik bir cevapla beni olduğum yere sindirtti.
~ ° ~ ° ~ °
2 Gün Sonra
"Derin, bardaklar hangi dolapta." İçeriye doğru seslendiğim de , yankılanması bile sinirlerimi bozuyor.
Mutfağa konmuş olan yemek masasının sandalyesinin birini çektim. Ve yavaşça oturdum.
Derin'in adım seslerini duyabiliyordum.
Yüksek sesle nefesimi verdim. Canım sıkkın çünkü göğüslerim canımı sıkacak boyutta ağrıyor.
Elimi alnıma dayadım. Ve ovuşturdum. Aslında alnım söz konusu değil ama ovamadığım yerlerin acısını alnımdan çıkarırcasına ovdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana ihtiyacım var
Teen FictionHayatların değişebilir olduğuna inanıyorum artık. Bir kaç saniye, birkaç gün... Duymak, öğrenmek, terk edilmek Eğer tek başıma olsaydım bunları kaldıramazdım. Mira adında genç bir kız. Annesi ile arası bozuk babasını ise neredeyse hiç görmüyor. L...